Forum, güçlü içeriğinin dışında tarzı ile de farklılığını ortaya koydu. Via Campasina (Türkiye Çiftçi Sendikalarının da üyesi olduğu Dünya Çiftçi Örgütü; tam çeviri ile Çiftçilerin Yolu) 1996 yılında ortaya atılan gıda egemenliği konusunda küresel bir forum düzenlemek ister. Bunun için çeşitli kuruluşlarla da ittifak yapar. Afrika Çiftçi Örgütü, Dünya Kadın Yürüyüşü, Dünya Balıkçılar Birliği, Dünya Arkadaşları, Gıda Egemenliği Ağı vb. Ve bu forum için Afrika'da yoksul bir ülke olan Mali seçilir.
Forumun olduğu Selengue köyünde, Nyeleni diye bir efsane vardır. Efsaneye göre Nyeleni bir kadın çiftçi olup köyü açlıktan kurtarmıştır. Efsanenin adı foruma verilir ve "Nyeleni 2007:Gıda Egemenliği Forumu" düzenlenir. Bunun için 80 ülkeden 400 katılımcı Mali'ye gelir. Yerkürenin çiftçileri, balıkçıları, yerel halkları, tarım işçileri, göçebeler, mülteciler, kentli tüketiciler, kadınlar, gençler, çevreciler yani gıda meselesiyle ilgili tüm egemenin karşısında konumlanan ötekiler, yoksullar...
Forumun ilk günü, 22 Şubat 2007 Kadın Günüydü. Dünya Kadın Yürüyüşü delegesi olan 15 kadın haricinde çiftçi, balıkçı, göçebe, STK'lerden gelen kadınların da katıldığı yaklaşık 50 kişilik bir kadın toplantısı gerçekleştirildi. Her ülkeden rengarenk giyinmiş kadınlar, gıda egemenliğinin kadınlar açısından ve kadınların gıda egemenliği açısından önemine dair görüşlerini özetledi, deneyimlerini aktardılar. Çiftçi kadınlar tohumlarının elden gidişinden, balıkçı kadınlar suların kirlenmesinden, yerel kadınlar haklarını çok uluslu şirketlerin gasp etmesinden, şehirli kadınlar GDO'lu ürünlerin tüketiminin risklerinden bahsettiler. Tüm yorgunluğa rağmen nasıl bir mutluluktu bu anlatamam, yerkürenin çeşitli yerlerinden kadınlar bir aradaydık.
Fransa'dan çiftçi bir kadın: "Gıda egemenliği için burada toplandık. Projemizin temellerini atmak için buradayız. Gıda egemenliği insan hakkından ayrılmaz. Gelire, çevreye saygı lazım. Gıda kaynaklarına ulaşmamız lazım. Geleneksel tarıma karşı savaş sürüyor. Çiftçilere karşı savaş sürüyor. En çok da kadınlara karşı sürüyor. Bu durum göçlere, çiftlikleri bırakmaya neden oluyor. Doğu Avrupa'da kadınlar çiftliklerini kaybedip göç ediyorlar. Kuzeyliler, güneyliler hep beraber buradayız. Bu kapitalist dünya ne istiyor? Bir plan var, biz çiftçileri yok etmek istiyorlar. Sanayiyi işler halde tutmak için bize ihtiyaçları var. Hep beraber mücadele etmeliyiz".
Brezilyalı bir çiftçi kadın: "Tüm hareketlerin kendilerine ait kültürleri var. Kadınlara toprak ve tohumlarla ilgili haklarını konuşuyoruz. Her insan kendi hayatı üzerinde söz sahibi olup kadınlarda burada kendi yerlerini alırlarsa bu umut gerçekleşebilir. Şu an burada temiz suya ulaşımla ilgili konuşuyoruz. Su şirketleri özelleştiriliyor. Kuzey ülkeleri, su kaynakları konusunda israfkar davranıyor".
Güney Afrikalı bir çiftçi kadın: "Açlık ve yoksulluk ile ilgili bir imaj gerektiğinde kadınlar ve çocuklar öne çıkarılıyor. Bu negatif öne çıkarmanın nedenini sormak gerekiyor. Neden hep onların omzuna yıkılıyor? Buna karşılık ise kadınlar, açlık ve yoksulluğun çözümünde kadınlar önemli görevler alacaklardır. Kadınlara sorumluluk verildiğinde çözüm yollarını bulacaklardır. Bunları almak bizim elimizde, kimse kimseye hak vermiyor".
Filipinler'den bir balıkçı kadın: "Filipinli kadınlar, su, toprak, tohum gibi kaynaklara ulaşamıyorlar. Ticari tarım, madencilik gibi faaliyetler kıyısal alanları yok ediyor. Yoğun kimyasal kullanan tarım bize zarar veriyor. Kırsal bölgelerden insanlar kopuyorlar, aileler parçalanıyor. Kadınların fuhuşa düşmelerine neden oluyor. Biz iyi fiyatlar istiyoruz. Biz çok uluslu şirketlere karşı çıkıyoruz. Bizim onların geleceklerine karar vermemiz lazım".
Türkiyeli bir kadın: Ben Türkiye'den, Bursa'dan geliyorum. Bursa, Türkiye'nin en önemli tarım kenti. Bursa'da 2005 yılında gece mesaisinde beş tekstil işçisi kadın yanarak öldüler. Bunun üzerine 2006 8 Mart'ını bu beş kadına adıyarak Kozahan önünde büyük bir miting yaptık. Miting yaptığımız alanda 1910 yılında 5000 kadın işçi grev yapmış. Türkiye'nin ilk kadın işçi grevine Rum, Ermeni, Türk, Musevi 5000 kadın işçi katılmış. Gece mesaisi yasaklansın ve çalışma koşulları iyileşsin diye. Önceleri ipek ipliğini geleneksel yöntemlerle evlerde üretiyorlarmış. Makinalar gelmiş ve fabrikalaşılmış. Sonra ipeğin yerine sentetik iplik gelmiş. Sonra ipek bitmiş. Şimdi Bursa 1910 yılındaki gibi bir tehlikeyle karşı karşıya. 1997 yılında kurulan Cargill, mısırdan nişasta bazlı şeker üretimi yapıyor. Ve ipek gibi pancarı öldürüyor. Yine Bursa'da Uludağ eteklerinde su şirketleri var, su çekiyorlar. Bunlardan ikisini siz biliyorsunuz. Coca Cola ve Nestle. Ekosistemin dengesini bozup bizi kuraklaştırıyorlar. Bunun için Kasım ayında Cargill'e karşı bir miting düzenlendi.
Yaşasın kadın dayanışması!
Kenyalı bir kadın: "Afrika Kadın Yerliler Birliğinden geliyorum. Bir kadın göçebe olarak gıda egemenliğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Küresel ısınma karşısında da bizi garantiye alıyor. Kadınların yaşamsal rolleri göçebe hayatında da tanınması gerekiyor".
Kadın gününden sonra yapılan forum açılışını, bir Amerikalı kadınla bir İranlı kadın birlikte yaptılar. Adeta Bush'a meydan okuyarak yapılan bu açılışta, Selengue Belediye Başkanı, Mali Ordusundan bir yetkili, hükümet yetkilisi ve muhtardan sonra Organizasyon Komitesi adına Maryam söz aldı.
Maryam "Burada inanılmaz bir çeşitlilik var. Hepimiz çiftçiler, balıkçılar, göçebeler, kentli tüketiciler, kadınlar, gençler vs. hükümetlerden bağımsız olarak burada bulunuyoruz. Herkes biliyor ki bu bir siyasal harekettir. Burada beş gün içinde bu çeşitliliği bir programa yansıtacağız" dedi.
Maryam'ın arkasından Mali Ulusal Komitesi Adına İbrahima Coulibaly (aynı zamanda Afrika Çiftçi Örgütü olan CNOP'un Mali Başkanı) söz aldı. İbrahima: "Bugün 1996'da bu kavram ilk ortaya atıldığından bu yana gelinen noktayı görüyoruz. Gıda alanında tek alternatif Gıda Egemenliğidir. Gıda Egemenliği gıdasını üretmeye devam eden küçük çiftçilerin, balıkçıların kendilerini devam ettirebilmesinin tek koşuludur. Özellikle bazı yerlerde yasal önlemler almaya zorladık. Herkes diyor ki Gıda Egemenliği bir slogan değildir bir politik yaklaşımdır. Bütün dünyaya ve Çok Uluslu Şirketlere diyoruz ki biz varız. Aç insanların olduğu yerde başka ideallerden bahsedilemez. Adalet olmadan özgürlük olamaz."
Açılış konuşmalarının ardından beş gün boyunca izlenecek forum gidişatı anlatıldı. Buna göre amacımız şuydu; Gıda Egemenliği konusunda kime karşı, niçin savaştığımızı açıklayan bir politik deklarasyon ile önümüzdeki on yıl boyunca ne yapacağımızı ve bunu kimlerle yapacağımızı tarif eden eylem ajandasını hazırlayacaktık.
Bunun için ilk önce sektörel gruplara ayrılacaktık. Altı tane sektör grubu tarif ediliyordu. 1. Çiftçiler, 2. Balıkçılar, 3. Göçebeler, 4. Yerel Halklar, 5. İşçiler ve 6. Kentli tüketiciler.
Sonra yedi tane de tematik konu tarif edildi. 1. İktisadi politikalar ve yerel pazarlar, 2. Yerel bilgi ve Teknoloji, 3. Doğal Kaynaklara erişim, 4. Yerel topluluklar ve toprakların kullanımı, 5. Çatışmalar ve afetler, 6. Sosyal haklar ve korunması, 7. Üretim modelleri.
Ayrıca üç çıkar grubu tariflenmişti. 1. Kadınlar, 2. Gençler ve 3. Çevre.
Ayrıca bir de bölge toplantıları olacaktı.1. Afrika, 2. Batı ve orta Asya, 3. Güney Asya, 4. Güneydoğu ve doğu Asya, 5. Kuzey Amerika, 6. Latin Amerika ve 7. Avrupa. Ve tüm bu grupların cevaplaması gereken temel üç sorusu vardı: 1. Neye karşı savaşıyoruz?, 2. Niçin Savaşıyoruz?, 3. Ne yapacağız?
Anlayacağınız üzere biz 400 kişiyi önce altıya (o altının içinde de dil gruplarına göre de dörde), sonra yediye, sonra üçe en sonunda tekrar yedi farklı gruba bölerek bu üç soruyu tartışılacaktı.
Kadın toplantılarında, Dünya Kadın Yürüyüşü'nün koordinatörü Brezilya'dan Miriam Nobre, amacımızın gıda egemenliği üzerine kadın deklarasyonunu ile eylem ajandasının hazırlamak olduğunu özetledi.
Tüm yapılan toplantıların sonunda gıda egemenliği konusundaki kadın deklarasyonunu yazdık. Afrika'nın kızıl topraklarında mor renkleriyle feminist çiftçi, balıkçı, göçebe, yerli, göçmen, kentli tüketici, tarım işçisi, topraksız kadınlar emperyalizme, kapitalizme, neoliberalizme, hükümetlere, DB ve IMF gibi kuruluşlara, çok uluslu şirketlere, patriyarkala karşı gıda egemenliği ve kadın emeğini görünür kılmak için seslerini çıkardırlar.
Not: Metindeki konuşma notları, Ahmet Bekmen ve Erhan Keleşoğlu'nun çevirisiyle tutuldu.
* "Gıda egemenliği" kavramı ilk defa 1996'da Via Campasina tarafından dillendirildi. Çok kısaca, bu kavram herkesin tarım, balıkçılık, depolama gibi gıda kaynaklarını belirleme ve yönetme; sağlıklı, kültürel açıdan uygun ve sürdürülebilir gıdaya ulaşım hakkını tanımlıyor.
** Fotoğraflar: Erhan Keleşoğlu
Kadın Deklarasyonu
Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen biz kadınlar gıda egemenliğini oluşturmak için bir araya geldik. Kapitalist patriarkal dünyaya karşı. Ki bunlar hakların yerine sermayenin haklarını koyuyorlar.
Tarımsal bilginin tarihsel yaratıcısı olan kadınlar, yoksul ülkelerde gıdanın % 80'inin üretiyorlar. Ve biyolojik çeşitliliğin doğal gardiyanı olan bizler neo-liberal ve cinsiyetçi siyasalardan en etkileniyoruz.
Endüstri ve GDO'lar, balıkçıların,göçebelerin, çiftçilerin, şehirlerdeki zanaatkar gıda üreticilerini yok ediyor ki bunlar kadınların en önemli rol oynadığı sektörlerdir. Kimyasallar ve GDO'lar kadınların kendini yeniden üretimleri üzerine çok etki etmektedirler.
Bu siyasalların dramatik sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Yoksulluk, doğal kaynaklara erişim, hayatın patent altına alınması, kırdan şehre göçebelerin zorla göçü, savaş ve tüm cinsiyetçi şiddet biçimleri. Gıdanın ve tarımın Dünya Ticaret Örgütü'nden ve serbest ticaret anlaşmalarından çıkarılmasını istiyoruz.
Buna ek olarak kapitalist ve patriarkal sistem, gıdayı, toprağı, suyu, halkın bilgisini, kadının bedenini ticarileştirilebilir hale getiriyor.
Geleneksel toplumun baskılarından kurtulmak istiyoruz. Modern toplumu kabul etmiyoruz. Her türlü piyasa baskısından her türlü cinsiyetçi baskıdan azade olmak istiyoruz.
Saygı, eşitlik, özgürlük, barış bunlara dayalı yeni bir dünya düzeni kurmak istiyoruz. Suya, toprağa erişim için mücadele ediyoruz. İyi çalışma şartı, kendi otonomizi ve kararlarımızı istiyoruz.
Nyeleni'nin gözleri altında ayrımcı kuralları tanımlayan, bu kuralların altında gıda egemenliğini kabul ettirmeye çalışıyoruz. Bu, yeni dünyayı yaratacak vizyondur.