Dink'in arkasından yazılanları, söylenenleri hepimiz okuduk, dinledik... Şaşkına döndüm. Afalladım... Kendimden utandım... Bir gazeteci olarak...
Sanki bir yıl, 6 ay, 3 ay, 1 ay öncesine kadar o hedef gösteren yazıları, haberleri ben yazdım. Sanki o maddeleri ben koydum. Sanki aynı gerekçeden yargılananları beraat ettirirken, onun yargılanmasını ben istedim... Muhalifleri adım adım izleyen güvenlik ağını ben engelledim de Hrant'ı kurban ettirdim. Utandım... Hiç arlanma yok mu derler halk tabiriyle... Bu kaçıncı ölüm? Pir Sultan darağacında söyler Hızır Paşa'ya...
Evet, sahi bu kaçıncı ölüm?
Biz Hrant'tan önce kaç aydını böyle harcadık, çetelesini tutan var mı?
Orhan Pamuk'u az kalsın götürmüyor muyduk?
İnsan Hakları Derneği kongresinde Kürtçe konuştuğu için Vedat Aydın'ı hedef yapmadık mı?
En son Akın Birdal'ı hedef göstermedik mi? Bütün bunlara sessiz kalmadık mı? Hrant gibilerinin, onun kadar cesur olanların yanı başımızda vuruluşuna alışmadık mı?
Onun kadar cesur olanların yanımızdan ayrılıp bir daha geri gelmeyişine tanık olduk. Görüşürüz deyip cesedini dahi bulamadığımız zamanlardan geldik.
Geldik bugüne...
Biz alıştık ya, bir şey demedik ya, devam ettiler: Hrant'ı katlettiler.
Her ölüm sonrası yaşadığımız travmalara geri döndük.
Peki bu travmalara son verebilecek miyiz? Gerçekten ters teptirebilecek miyiz?
Dün yüz binleri görünce umutlandım...
Evet, her renkten, her kesimden, her kimlikten dün yüz binlerce kişi yan yana, Hrant'ı uğurladı. Ona eşlik ettik. Hepimiz dün onunlaydık. Tıpkı Abdi İpekçi'de, Vedat Aydın'da, Musa Anter'de, Uğur Mumcu'da, Metin Göktepe'de olduğu gibi.
Buydu ümit veren, biraz olsun ferahlatan...
Ama...
Aması var... Çünkü aynı ümitleri daha önce de yaşadık. Aynı şeyleri çok söyledik, haykırdık.
Ama olmadı. Fazla gitmedi...
Gelip Hrant'ı buldular. Hedef gösterip vurdular. Tam da Türkiye Barışını Arıyor Konferansı'nın ardından. Tam da Ermeni sorunun iyice kanıksanmaya başladığı bir sırada...
Tam da Türkiye'nin sorunlarını tartışabilmeyi başarıp başarmayacağını düşündüğü bir sırada... Yangına körükle geldiler. 17 yaşındaki taze bir çırayı tutuşturarak geldiler.
Geliyorum deyip göstere, göstere geldiler... Ama biz ayırdında değildik. Devleti, sistemi, kendisini hedef haline getirenleri bu kadar iyi tanıyan Hrant bile bu kadarını ummuyordu.
Analizin gereği yok, sloganın hiç yok! Bunların hiç biri Hrant'ı geri getirmeyecek.
Diğerlerini geri getirmediği gibi...
Eğer hepimiz Hrant isek... O zaman bugünkü gibi bir arada olmak gerekiyor. Dayanışma gerekiyor, birliktelik gerekiyor. Birlikte gürül gürül akmak gerekiyor. "Hepimiz Ermeniyiz" benzeri ezberi bozacak şeyleri yapmak gerekiyor.
Ancak o zaman her birimiz birer Hrant olabileceğiz.
Ancak o zaman bu kadar aydınını, gazetecisini öldüren bir toplum olma utancından kurtulabileceğiz.
Ancak o zaman, Halaskar (Xelaskar- kurtarıcı) Caddesi ve Kurtuluş noktasında işlenen cinayeti Türkiye'nin karanlıktan kurtuluşu için yeni bir başlangıç haline getirebileceğiz. (HD/TK)