Geçici seçim hükümetinde yer alan Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) AB Bakanı Ali Haydar Konca ve Kalkınma Bakanı olan Müslüm Doğan, bakanlık görevlerinden istifa etti.
İstifalarını Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sunan Konca ve Doğan bugün saat 16.30’da Ankara'da HDP Genel Merkezi'nde düzenledikleri basın toplantısında istifa gerekçelerini açıkladı.
Konca, fiilen görevi yürütmedeki olumsuzluklar nedeniyle partilerinin yetkili organları ile yürüttükleri istişare doğrultusunda istifa ettiklerini söyledi. Gerekçelerini çatışmasızlık ortamının yaratılmaması, savaşın tırmandırılması, bu koşullarda seçim güvenliği olması şeklinde özetledi.
Ankara'da saat 14.45'te yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında istifa gerekçelerini başbakana sunduklarını belirtti. Başbakanın da gerekçelerinin doğru olmadığı beyanında bulunduğunu ve teşekkür ederek ayrıldıklarını söyledi.
“Görevi yürütmedeki olumsuzluklar”
Konca’nın açıklamasından satır başları şöyle:
“Türkiye’de seçim sonrası tabloda koalisyon oluşturulamaması, ya da oluşmaması sonucu anayasa’ya göre geçici hükümeti kurulmasına yol açmış oldu. Biz de HDP’nin vekilleri olarak seçilmiş iki bakan sıfatıyla görev aldık. Bir süredir görevi yürütmeye çalışıyorduk. Ancak fiilen görevi yürütmedeki olumsuzluklar nedeniyle bugün istifa etmiş bulunuyoruz.
“Bilindiği gibi 13 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarı, Türkiye’nin tüm sandıklarında tüm halklarımızdan tarihi bir ders almıştır. Tüm stratejisini HDP’yi barajın altında bırakmayı hedefleyen Saray ve AKP unutmayacakları bir hezimetle karşılaşmışlardır. HDP’nin tarihi bir başarı kazanması, 258 sandalyeyle karşılaşmaları Türkiye siyasi tarihinde yeni bir kapının aralandığını açıldığını ortaya koymuştur.
“Darbe konsepti”
“Halklarımız, TBMM çatısı altında tüm sorunların çözülmesi görev ve sorumluluğunu tanımlamıştır. Bu mesajların hayata geçmesi, koalisyon hükümetinin kurulması seçimlerle birlikte zorunlu bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır.
“Ne yazık ki bugüne kadar demokrasiyi sandık olarak tanımlayan, antidemokratik uygulamalarını millet iradesine dayandıran Saray ve talimatlandırdığı AKP, 8 Haziran’dan itibaren 7 Haziran seçim sonuçlarına karşı bir savaş ve darbe konseptini devreye koymuşlardır.
“Çözüm masası devrildi”
“Seçim öncesinde saray tarafından tekmelenen çözüm masası seçimden sonra tamamen devrilmiş, 90’lı yılları aşan sıkı yönetim dönemlerini aratan savaş konsepti maalesef devreye konmuştur.
“Ülkemiz ve halklarımız, polis asker gerilla genç çocuk ayrımı yapmaksızın, her gün onlarca yurttaşımızın yaşamın yitirdiği kanlı girdaba Saray ve AKP eliyle itilmiştir.
“Diğer taraftan hükümet kurma sürecinde kurulan koalisyon masası da Saray tarafından talimatlandırılmış Başbakan ve AKP eliyle oylama zemini olarak kullanılmış, tüm formülasyonlar bir teatral sahnenin ötesine geçmemiştir. 38 gün boyunca koalisyon görüşmelerinin yürütüldüğü Kılıçdaroğlu bile, AKP’nin kendilerine koalisyon arayışıyla gelmediğini belirtmiştir.
“Koalisyon masası da yerle bir edildi”
“Yani özet olarak Saray ve talimatlandırılmış başbakan eliyle, çözüm masasından sonra koalisyon masası da deyim yerindeyse yerle bir edilmiştir. Öte yandan seçim öncesinde başlayarak, Saray ve talimatlandırılmış AKP, seçim sonrasında da açık bir şekilde anayasal ihlaller yaparak defalarca suç işlemişlerdir.
“Yasal sürenin bitimine bir hafta kalmasına rağmen, CHP genel başkanına hükümet kurma görevinin verilmemesi, seçim hükümeti kurulurken de tarafsızlık ilkelerinin hiçe sayılması sadece iki örnek olarak gösterilebilir.
“Savaş tezkeresine oy vermenin izahı yok”
“Erdoğan’ın, fiili olarak rejimi değiştirdiğini söylemesi, yeni anayasal düzenleme istemesi bile darbe konseptinin geldiği aşamayı açık şekilde göstermiştir. Darbe konseptini, Lice, Silvan, Diyarbakır, Hakkari, Silopi, Cizre, Dersim başta olmak üzere tüm halklarımız ve dünya kamuoyu yakından görmüştür. Saray ve AKP’nin tüm bu uygulamalarına içerden ve dışardan tepkiler yükselmiştir.
“AKP’nin darbe ve savaş pratiğine karşı çıktığını söyleyip, savaş tezkeresine onay vermenin hiçbir mantıklı izahı olamaz. Diğer taraftan, seçim hükümetinde meydanı AKP’ye bırakmak, pasif edilgen pozisyona düşmek de, HDP dışındaki diğer muhalefet partilerinin tarihe geçen sorumsuzluk örneği olarak ifade edilmesi kanaatindeyiz.
“Barışın sesini kabinde duyurmanın gayretinde olduk”
“Bugüne kadar kabinede AKP hükümetinin tüm darbe ve savaş pratiğine karşı, partimizin değerleri konusunda karşı koyduk. Savaş tezkeresini gayri hukuki olarak TBMM’ye sevk edilmesine karşı çıktık. Türkiye siyasi tarihinde ilk kez, müstafi hükümetin tezkeresine ret oyu çıkardık. Barışın sesini hem kabinede, hem kabine üyesi olarak duyurmanın gayreti içerisinde olduk.
“Katliam girişimleri yapılırken, sorumlu siyasileri yılmadan üşenmeden uyardık. Cizre’de 8 günlük sokağa çıkma yasağıyla 24 yurttaşımızı katleden anlayışa karşı, ablukayı kırmaya çalışanların yanında yer aldık. Atanmış bir polisin İçişleri Bakanlığı, seçilmiş iradeyi tanımayan bürokratın da Şırnak Valiliği yaptığını tüm halklarımıza gösterdik.
“Barışın sesini duymak zorunda bıraktık”
“Parti genel merkezimize, il ilçe binalarımıza, halkımızın işyerlerine karşı yapılan saldırılara karşı açık tutum sergiledik. Basın özgürlüğünün yanında durduk.
“Parti çalışanlarımız, il ilçe eş başkanlarımıza yönelik yürütülen siyasi soykırım operasyonlarına karşı durduk. Burada detaylandıramayacağımız konularda AKP’li bakanları ilk kez en güçlü barış ve kardeşlik sesini duymak zorunda bıraktık."
“Sorumluları teşhir ettik”
“Savaş ve darbe politikalarını muhalefete yüklemek isteyen AKP anlayışı ve saray zihniyetini yanı başlarında gözlemleyip sorumluluğun kimde olduğunu teşhir ettik. Savaşı uygulamaya koyan da siyasete darbe yapan da AKP hükümetinin kendisidir. Tüm baskı ve zor politikalarına rağmen en büyük korkuyu yaşayan saray ve AKP’dir.AKP’yi teşhir ettik, AKP’siz seçeneğin yakın olduğunu tüm halklarımıza gösterdik.
“Katı merkeziyetçi idari sistemin ülkenin en temel sorunlarına çözüm üretmediğini, yerel demokrasiyi geliştirecek ademi merkeziyetçi yönetim anlayışını genişletmek gerektiğini bakanlar kurulunda yer alıp gözlemledik.
“1 Kasım’da AKP’yi iktidardan alacağız”
“Barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet mücadelesinin parçası olarak partimizin verdiği görev doğrultusunda bakanlık görevini ifa ettik.
“Geldiğimiz aşamada, teşhir olmuş, maskesi düşmüş savaştan beslenen bırakın insan yaşamını mezarlıkları, cami ve cemevlerini yıkan AKP'nin seçim hükümetinden çekiliyoruz. İki bakan olarak partimizin yetkili organlarıyla yaptığımız istişareler doğrultusunda istifa ettik.
“AKP’nin sonunun yaklaştığı bu günlerde halklarımızla yürüttüğümüz mücadele saflarında 1 Kasım seçimlerine hazırlanıyoruz. 7 Haziran’da başkan yaptırmadığımızı, 1 Kasım’da tekrar başkan yaptırmayacağız. 7 Haziran’da iktidarını sarstığımız AKP hükümetini, 1 Kasım’da iktidardan alacağız.
“Tüm halklarımızı barışın etrafında kenetlenmeye demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.”
Başbakan: Katılmak kadar ayrılmak da kendi kararları
İstifalara ilişkin Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Bakanlar Kurulu Toplantısı sırasında Avrupa Birliği Bakanı Ali Haydar Konca ve Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan Bakanlar Kurulu üyeliğinden istifalarını Başbakan Davutoğlu'na sunmuşlardır. Başbakan Davutoğlu, istifaları kabul etmiştir.
"Başbakan Davutoğlu, anayasal zorunluluk gereği oluşturulan seçim hükümetinde yer almaları sebebiyle teşekkür etmiş ve hükümete katılmak kadar ayrılmanın da kendi kararları olduğunu ifade etmiştir. İlgili bakanlıklar için en kısa sürede yeni görevlendirmeler yapılacaktır." (EKN/BK)
* Fotoğraf: Volkan Furuncu / Ankara / AA