HDP Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, Meclis’teki Boşanma Komisyonu’nun hazırladığı rapor muhalefet şerhinde Komisyon’a usulen ve yaklaşım açısından eleştiriler getirdi.
TIKLAYIN- EŞİTİZ'DEN BOŞANMA KOMİSYONUNUN ÖNERİLERİNE TEPKİ
TIKLAYIN- KA.DER'DEN BOŞANMA KOMİSYONU'NA: BOŞ OL, BOŞ OL, BOŞ OL!
Usule yönelik eleştirilerde, Komisyon’un iktidar ve muhalefet partilerin önerilerinin ortaklaştırılması yoluyla kurulduğunu ancak gidilecek illerin, ziyaret edilecek kurumların ve dinlenilecek uzmanların tespitinde bu ortaklaşmanın sağlanamadığıyla başlayan Taşdemir’in verdiği muhalefet şerhinden satırbaşları şöyle:
Raporda neler yok?* Aile çoğu kadın için sadece ilişkisel değil mekansal olarak da tecrit yaratmaktadır. Bu tecridi kırmanın bir yolu kamusal alanı güvenli hale getirmek, kadın dostu kentler yaratmak, kadınların çalışması ile ilgili yargıları ortadan kaldırmak ve çocuk bakım hizmetlerini geliştirmektir. Ancak Raporda bu yönde bir öneri bulunmuyor. * Evlenme yaşının 18’e yükseltilmesi önerisi raporda yer almıyor. * Medyaya yönelik olarak sıralanan 13 öneri içinde de 6284 sayılı yasa madde 16’nın uygulanmasına yönelik bir öneri bulunmuyor. Bu maddeye göre, göre Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika kadınların çalışma yaşamına katılımı, özellikle kadın ve çocukla ilgili olmak üzere şiddetle mücadele mekanizmaları ve benzeri politikalar konusunda Bakanlık tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayınlamak zorunda. * Raporda geçici aile dağılmaları sadece TSK personeli ve devlet memurlarına yönelik düzenlemelerle ele alınırken, bu sorunun en önemli muhatabı olan mevsimlik işçiler ve işsizliğin yoğun olduğu şehirlerde yaşanan işgücü göçleri ile ilgili bir öneri getirilmiyor. |
* Komisyon’a, 1-2 yıldır kadına yönelik şiddet projesi yürüten, Hükümete yakın sivil toplum örgütleri çağrılmasına karşın, 1987’den beri bu konuda dünyada örnek gösterilen çalışmalar yapan Mor Çatı, önerdiğimiz halde davet edildi.
* Komisyona davet edilen uzmanların yelpazesi, konunun farklı taraflarını kapsamaktan çoğu kez uzak kaldı. Örneğin Boşanmış İnsanlar ve Aileleri Platformu, Babasız Bırakılan Çocuklar, Çocuksuz Babalar Derneği, Boşanmış Babalar Platformu ve boşanmış babaların sorunları hakkında uzman davet edilmiş olmasına karşın, boşanmış bir anne dinlenilmedi.
* Eşitsizliklerin analizinde sıklıkla düşülen hata, eşitsizlikleri normalleştiren, süreklileştiren politik ve toplumsal iklime odaklanmak yerine, bu eşitsizliklerin yol açtığı sonuçları vaka odaklı olarak ele alıyor. Böyle bir yaklaşım, ile içinde erkeğin şiddet uygulamasını alkol, öfke gibi semptomlara bağlayarak marjinalleştirme, anormalleştirme eğilimindedir.
* Bakanlık tarafından verilen eğitimlerde katılımcıların çoğunun kadın olması, eğitim kitapçıklarında ailenin neredeyse erkeksiz bir birim olarak karşımıza çıkması (babanın görünmezleştirilmesi yoluyla erkeğin doğal otoritesinin sağlamlaştırılması), gerek Komisyon tutanaklarında gerekse Raporda “kadınlarımız, çocuklarımız” dilinin terkedilmemiş olması bu yaklaşımın örnekleridir.
* Raporda, Türkiye’de farklı dezavantajlı grupların sorunlarının ailenin sürekliliği hedefiyle araçsallaştırılmış durumda. Engelli bireylerin sorunlarının çözümünün ailede engelli bireylerin bulunmasının boşanmalara sebep olduğu doğrudan ifade edilerek gündemleştirilmesi, kadın yoksulluğunun başlı başına bir sorun olarak ele alınmaksızın aile birliğini bozan bir unsur olarak değerlendirilmesi gibi yaklaşımlar, toplumsal değerler açısından da insan hakları açısından da kabul edilebilir değil.
* Komisyonun kendisi toplumda bir boşanma sorunu varmış intibaı yarattığı halde, davet edilen uzmanlarca sunulan bilgiler aksini söylüyor.
* Rapordaki öncelikli sorun, getirilen önerinin içine oturacağı toplumsal ve siyasal bağlamın gözardı edilmesidir.
* İkinci sorun hukuki süreçlerin kısaltılması iddiasıyla hukuken yetkisiz makamların yetkilendirilmesi, sürecin bürokrasiye teslim edilmesidir.
* Terör, yine pek çok düzenlemede olduğu gibi, asimilasyon çalışmalarına zemin oluşturan bir gerekçe olarak karşımıza çıkıyorr. Gerek medya sektörüne yönelik öneriler, gerekse Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun Komisyon toplantısında Aile Sosyal Destek Projesi (ASDEP) ile ilgili olarak verdiği bilgiler, bu iddiayı doğruluyor. Ramazanoğlu ASDEP Projesinin “Cizre, Şırnak, Silopi ve Mardin’de olmak üzere terör mağduru 4 il ve ilçelerinde ve 11 doğu ilinde” hayata geçirildiğini, vatandaşların sorunlarının aile odaklı çözülmesinin hedeflendiğini ifade etti.
* Nafaka ile ilgili süre kısıtlamasına yönelik düzenleme yapılması önerisi, kadınların içinde bulunduğu koşulları görmezden geliyor.
* Çocuk tesliminde Aile Bakanlığı’na yetki verilmesi hukuki olmayan bir merciye çocuk teslimi ile ilgili takdir yetkisi verilmesi anlamında sorunludur.
* Sosyal yardımda hak sahipliği yine aile eksenli tanımlanıyor.
* Rapor RTÜK’ün medya kuruluşlarına rehberlik etmesini ve ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaparak kurumsal etkisini artırmasını öneriyor. Oysa RTÜK mevcut yapısı ve işleyişi nedeniyle, demokratik bir işleyişe sahip olduğu noktasında tereddüt yaratıyor.
* “Mahremiyet” iddiasıyla aile hukukuna ilişkin duruşmaların gizli yapılması önerisi getiriliyor. Ancak halihazırda Medeni Kanun madde 184’e göre taraflar bunu talep edebiliyor ve hakim gerekli gördüğü taktirde duruşmalar gizli yapılabiliyor. Bu haliyle getirilecek bir düzenleme, esas olarak kadın örgütlerinin dava takiplerini engelleyici hale gelecek, aileyi kutsallaştıran bakış açısını pekiştiriliyor. (ÇT)