*2016'da HDP sıralarındaki tutuklu fotoğraflarına Bahçeli'nin bakışı. Fotoğraf: AA (Arşiv).
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, yabancı basın mensuplarıyla İstanbul Taksim'de bulunan bir otelde bir araya geldi.
Buldan ve Sancar'a Basın Yayın ve Propaganda Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Grup Başkanvekili Saruhan Oluç ve İl Eş Başkanı Erdal Avcı da katıldı.
HDP'ye yönelik parti kapatma meselesi ve fezlekelerin bugünlerde MHP ve AkP tarafından çokça dillendirildiğini kaydeden Eş Genel Başkan Pervin Buldan, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin 3. büyük partisiyiz"
"Yönetememe durumunu ve krizlerin üzerini örtmek için HDP'yi hedef alıyorlar.
Yasal olarak partilerin kapatılmasının zorlaştığı bir dönemde bile, hala HDP'yi kapatmakla ve milletvekillerini tutuklamakla tehdit edenler bilmeli ki, HDP Türkiye'nin üçüncü büyük partisidir.
Bugün HDP'ye milyonlarca insan oy vermiştir. O yüzden HDP'yi kapatabilmek, HDP milletvekillerinin üzerinde demokrasi kılıcını sallamak kimseye bir fayda vermeyecektir. Ve Türkiye'nin içerisinde bulunduğu krizleri daha da derinleştirecektir."
Kürt sorunu: Farklı yollar denenmeli
*Fotoğraf: Yüksekova Haber.
"Kürt sorununu çözümünde farklı yol ve yöntemler denenmelidir" şeklinde konuşan Buldan, Mezopotamya Ajansı'nda yer alan habere göre şöyle devam etti:
"Ancak hükümetin geçmiş dönemlerde yapılanları tekrar etmesinin, sorunun çözümüne katkısı yoktur. Biz Kürt sorununun barışçıl ve diyalog yollarıyla çözülebileceğinin inancını her zaman ifade ettik. 2011-2015 yılı dediğimiz barış sürecinde buna tanıklık ettik.
İmralı Cezaevi'nde Sayın Abdullah Öcalan'ın bu sürece dahil olmasıyla bunu gördük. Ancak 2015'ten sonra AKP hükümetinin tavrının değişmesiyle, anlayışının değişmesiyle birlikte bu barışçıl yöntemden vazgeçmesi nedeniyle Türkiye'nin bugün bu krizleri yaşıyor."
"En çok kapatılan siyasi gelenekteniz"
Buldan, geçmiş örnekler üzerinden parti kapatmanın sorunların çözümüne katkı sağlamayacağını dile getirerek şunları söyledi:
"En fazla partisi kapatılan ve yenileri açılan bir gelenekten geldiğimizi bilmenizi isterim. O yüzden parti kapatmanın hiçbir sorunun çözeceğine faydası olmadığını belirtmek isterim.
Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması ve cezaevlerine koyulması da aynı şekilde. Şuan çok sayıda milletvekillimiz cezaevlerinde. Selahattin Demirtaş var, Figen Yüksekdağ var ve yine belediye eşbaşkanlarımız var. AKP hükümetinin 5 yıla yakındır bu insanları rehine olarak cezaevinde tuttuğunu biliyoruz.
Aynı yöntemi tekrarlamak bu ülkeye fayda sağlamayacaktır. Biz cezaevlerindeki arkadaşlarımızın artık serbest kalması yönündeki taleplerimizi çok sıkça tekrar ettiğimiz bir dönemde, yeni tutuklamaların ve fezlekelerin bu işe hiçbir katkısı olmayacak."
Sancar: Önemli bir yıl olacak
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Türkiye'de ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak çoklu krizler yaşandığını söylerken, şunları konuştu:
"Demokrasi krizi, Türkiye'de demokrasinin artık son kırıntılarının da ortadan kaldırılmaya çalışıldığı anlamına geliyor. Türkiye uzun süredir otoriterleşme eğiliminde olan bir yönetime sahip.
Demokrasi her geçen gün daha fazla tahrip ediliyor. Şimdi artık kritik dönemece geldik. 2021 yılı bu otoriterleşme sürecinde sürekliliğin olup olmayacağını, bu yolun böyle devam edip etmeyeceğini gösterecek önemli bir yıl olacak."
"Fezlekeler oldukça trajikomik"
Muhalif güçlere yönelik baskılara değinen Sancar, devamında şunları söyledi:
"Hükümet kendi varlığını sürdürebilmek için muhalif kitleyi sindirebilmeyi esas almıştır. Ve bu güçlerin en büyüğü, en etkilisi olan HDP'yi de kapatmaya çalışmaktadır. Kapatma davası tehditleri ve fezlekeler konusu.
Bir yandan HDP'nin katılabileceği ve kapatılması şart olduğu yönünde iktidar ortaklarının özellikle MHP'den açıklamalar geliyor. Öte yandan iktidarın diğer yanı da fezlekeler üzerinden HDP'yi sindirme ortamı yaratmaya çalışıyor.
Fezlekeler ile ilgili şunu özellikle vurgulamak istiyorum, bize yönelik suçlamaların tamamı temelsizdir. Fezlekeler ise tamamı trajikomik deliller içermektedir.
İktidara bağlı olan savcılar tarafından bizim her hareketimize ve sözümüze bir suçlama yöneltiliyor. Bu suçlamalar da bir fezlekeye dönüştürülüyor. AİHM'in Demirtaş kararında bu durum son derece açık şekilde belirtilmiştir zaten."
(PT)