Fotoğraf: AA
Halkların Demokratik Partisi, koronavirüs pandemisi döneminde emek alanındaki sorunlar ve yaşanan hak ihlallerine ilişkin rapor hazırladı.
“Pandemi süreci emeği ve emekçileri nasıl etkiledi” başlığını taşıyan raporda 10 farklı başlık altında sağlık emekçilerinin, mevsimlik tarım işçilerinin, market işçilerinin, çocuk işçilerin, mülteci işçilerin, PTT ve kargo işçilerinin, sanayi, inşaat, maden ve tekstil İşçilerinin, müzisyenlerin ve turizm işçilerinin durumunu yansıttı.
Pandemi döneminde işçi sağlığı ve güvenliği üzerine önerilerde bulundu.
Raporda HDP koronavirüsün bulaşırken etnik köken, din, sınıf, statü ayrımı yapmasa da korunmak ve kendini izole edebilmek, hastalık tanısının konulabilmesi (teste erişim), hastalık sonrası sağlık hizmetlerine erişim anlamında sınıf farklılığı oluşturduğunu aktardı.
Türkiye’deki ekonomik krizin, salgınla birlikte daha da derinleştiğini ifade etti. Kriz koşullarının işsizliği, hane gelirinde düşüşü ve yoksullaşmayı da beraberinde getirdiğini vurguladı.
Sağlık emekçileri
Raporda sağlık emekçilerinin durumu özetle şöyle aktarıldı:
"Türkiye’de piyasa koşullarına terk edilen, yandaş şirketlere peşkeş çekilen sağlık sistemi, salgın karşısında yetersiz kalmıştır. Kâr odaklı hizmet üretimi, sağlık emekçileri için sömürünün derinleştirilmesi ve emek yağmasıdır.
"Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri (SES) sendikasının anketinde Türkiye’deki kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerinde ortalama Covid-19 tanılı sağlık emekçisi sayısı en az 5788 olarak tespit edildi.
"Türkiye’de 8 binden fazla sağlık emekçisinin Covid-19 pozitif tanı konduğu öngörüsünde bulunuldu. Ankara Tabip odasının açıkladığı son verilere göre 119 sağlık emekçisi salgına yakalanarak yaşamını yitirdi.
"Sürecin en başından beri sağlık alanında faaliyet yürüten emek ve meslek örgütlerinin önerilerine kulak tıkayan siyasi iktidar, sağlık kurumlarında hala yeterli önlemler almıyor.
Mevsimlik tarım işçileri
Raporda mevsimlik tarım işçilerinin durumu özetle şöyle aktarıldı:
"Mevsimlik tarım işçileri ucuz iş gücü olarak, kimlik sömürüsüyle birlikte derin bir emek sömürüsüne de maruz kalıyorlar. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, Türkiye’de tarım işçisi 5 milyon civarında. Mevsimlik tarım işçilerinin haklarını düzenleyen hiçbir yasal düzenleme yok. Sosyal güvenceleri de bulunmuyor. Mevsimlik tarım işçi aileleri ve bu sektörde çalışan çocuk işçiler salgın sürecinde de adeta virüs ile baş başa bırakılarak kaderlerine terkedildiler ve yoksulluk ile virüs arasında sıkışıp kaldılar.
"Mevsimlik tarım işçilerinin büyük çoğunlukla; tuvalet, banyo, hijyen, elektrik/ temiz su, izolasyon, sağlık hizmeti, çocuk bakımı gibi daha çok barınmaya ilişkin ihtiyaçlarının yeteri kadar karşılanamadığı hala çözüm bekleyen sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. İşçilerin salgına yakalanmaları durumda karantinada kalabilecekleri bir alan da yok.
"Yasak olmasına rağmen 11-12 yaşındaki çocuklar tarlada çalıştırılıyor. Kadınlar, hem tarlada hem de evde iki mesai yapıyor. Neredeyse günde 15 saat çalışıyor.
Market işçileri
"Market işçileri diğer sektörlerden farklı olarak hem birbirleri ile hem de markete gelen müşterilerle fiziki temasın yoğun olduğu/olabileceği ortamlarda çalıştılar çalışmaya devam ediyor.
"Market işçilerinin Covid-19 ile enfekte olması, sadece kendisi için değil, çalışma arkadaşları, ailesi ve markete gelen herkes için riskler yaratıyor. Buradan hareketle, market işyerlerinde çalışanlara yönelik alınacak önlemlerin bireysel değil, aslında toplumsal bir nitelik taşıdığını söylenebilir.
"Ancak ne emekçilerin işçilerin ne de toplumun sağlığını kendine dert etmeyen siyasi iktidarın emekçilerin çalışma koşullarını salgına elverişli hale getirmeye ilişkin doğru düzgün bir düzenleme yapmaması, muhalefetin önerilerine kulağını tıkaması emekçilerin çalışma koşullarını, gözünü kar hırsı bürümüş patronların insafına bırakması işçileri isyan noktasına getirdi.
"Sosyal medyadan sesini duyurmak isteyen market işçilerinin sosyal medya hesabı kapatıldı. Bu insanlık dışı çalışma koşullarına itiraz eden işçiler gözaltına alındı ya da işten çıkarıldı.
Çocuk işçiler
"TÜİK’in verilerine göre Türkiye’de ekonomik faaliyette çalışan çocuk sayısını 720 bin. Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi'nin 2018 verilerine göre göçmen çocuklara birlikte çocuk işçi sayısı Türkiye’de 2 milyonun üzerinde.
"2013 ile 2018’in ilk 5 ayına kadar 29’u göçmen toplam 319 çocuk işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
"Bu veriler çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında alınan tedbirlerin ve denetim mekanizmasının ne kadar yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor. Çünkü iktidarın çocukları korumak ve yaşatmak gibi bir derdi bulunmuyor.
"Eğer gerekli önlemler alınmazsa hali hazırda son derece sağlıksız çalışma ve barınma koşulları salgın nedeniyle daha fazla çocuğun yaşamdan kopmasına neden olacak.
Mülteci işçiler
"Koronavirüs salgınına karşı en korumasız ve kırılgan kitle mülteciler. Gerek yayılma hızı yüksek bulaşıcı bu salgın döneminde, toplumun her kesimi gibi mülteci ve sığınmacılar ile göçmenleri de kapsayacak önlemler de ihtiyaç duyulmaktadır.
"Salgın nedeniyle öncelikle Koronavirüs olmak üzere geri gönderme merkezlerinde sağlık sorunları için tüm önlemlerin ivedilikle alınması gerekmektedir.
"Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, geri gönderme merkezlerinde Koronavirüse karşı alınan tedbirlerle ilgili paylaşımında, merkeze alınan yabancıların on dört gün boyunca salıverme ve sınır dışı işlemlerinin gerçekleşmeyeceğini ve bu süre içinde merkezlerde ayrı bir bölümde tutulacaklarını bildirmiştir. Nitekim iktidarın açık kapı politikası uygulaması sonucunda başlayan mültecilerin umut yolculuğu şimdi de güvensiz sahillere taşınıyor.
Bugün ekonomiye ilişkin yaşanan pek çok sorunun kaynağı olarak gösterilen Suriyeli mülteciler en düşük ücrete en ağır işlerde çalıştırılıyor. Türkiye’de 1,4 milyon civarında mülteci işçi çalışıyor.
"Yevmiye usulü, güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda kalan mülteciler, koronavirüs salgını süreci içerisinde en riskli gruplar arasında yer almaktadır. Evlerde kalabalık bir nüfus ile yaşamak zorunda da kalan mülteciler için sağlık sisteminin işlememesi, hızlı bir şekilde yayılan koronavirüs salgını karşısında mülteciler için çok büyük bir tehlike arz etmektedir.
"İltica ve Göç Araştırmalar Merkezi (İGAM)’ne göre Suriyelilerin 1,7 milyonunun Avrupa Birliği (AB) fonlarından gelen Kızılay Kart'lardan yararlanmaktadır. Bu karttan yararlanamayan ya da ek gelir gereksinimi olanlar ise kayıt dışı çalışarak geçimlerini sağlamaktadırlar. Koronavirüs krizi nedeniyle pek çok Suriyelinin işini kaybettiği bilinmektedir.
PTT ve kargo işçileri
"PTT ve kargo şirketleri önündeki kalabalık insan görüntüleri hala salgına davetiye çıkarmaktadır. Aynı şekilde PTT ve kargo şirketlerinde çalışan işçilere ücretli izin verilmediği gibi, koruyucu maske ve eldiven temini de yapılmamaktadır.
"İşyerleri günlük dezenfekte edilmeli, diğer gerekli koruyucu tedbirler alınmalıdır. Risk grubunda yer alan PTT ve kargo emekçileri sağlık taramasından geçirilmelidir.
"İnternet üzerinden yapılan alışverişlere kısıtlama getirilmeli, acil ve zaruri olmayan posta, kargo gönderileri, virüs salgını kontrol altına alınana kadar kabul edilmemelidir.
Sanayi, İnşaat, Maden ve Tekstil İşçileri
"Virüsün yayılmasının önüne geçmek için alınan önlemler kapsamında birçok ülkeden birçok şirket beyaz yakalı çalışanlarının evden çalışması kararını aldı. Ancak aynı durum endüstriyel üretimde çalışan işçiler için geçerli değil.
"Fabrikalarda, madenlerde, inşaatlarda ya da küçük atölyelerde çalışan işçiler halen üretimi devam ettirebilmek için işyerlerine gitmek zorunda. İşçiler, hali hazırda işçi sağlığı ve güvenliğine dair önlemlerin son derece kısıtlı olduğu bu kalabalık ortamlarda salgının doğrudan hedefindeler.
"Bu kritik süreçte bile fazla mesai yaptırma, işten ayrılmak zorunda kalanların yerine başka işçi çalıştırma, işten atma ya da ücretsiz izin gibi yöntemler uygulanmaya devam etmektedir.
"İşçilere koruyucu malzeme ve ekipman verilmiyor, çalışma alanları semptom gösterenlere test yapılmıyor ve çalışma alanları dezenfekte edilmiyor.
"Birçok şantiyede inşaat işçileri sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Öte yandan işçilerin toplu halde asansör kullandığı, maskesiz çalışmak zorunda bırakıldıkları, kalabalık yatakhanelerde konakladıkları, yemekhanelerinde tabakların yıkanmadan sadece silinerek tekrar kullanıldığı bilinmektedir. Karantina altına alınan işçilerin evde geçirdikleri süre yıllık izinlerinden düşürülmektedir.
Müzisyenler
"Salgından etkilenerek işsiz kalan ve yoksullaşan kesimlerden biri de müzik emekçileri oldu. Konser ve kültürel-sanatsal etkinlik yasakları devreye girince müzisyenlerin iş yerlerindeki çalışmaları durma noktasına geldi.
"Müzisyenlik, Türkiye’de bir meslek tanımı içerisinde olmadığından güvencesiz ve kayıt dışı çalışma biçimlerinin başında geliyor. Salgından kaynaklı işsiz kalan ve geçinemeyen müzik emekçilerinden çok sayıda intihar vakaları görüldü. Salgın dönemi çoğunlukla yevmiye ile çalışan müzik emekçileri için çok büyük yıkımlara sebep oldu.
Turizm emekçileri
"Pandemi dönemini işsiz ve hiçbir destek almadan geçiren turizm işçileri de salgın sürecinin en ağır sonuçlarını yaşayan kesimlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Turizmle ilişkili binlerce esnaf aylarca dükkanını açamazken, on binlerce turizm emekçisi de işsiz kaldı.
"Turizm emekçileri de çoğunlukla güvencesiz düşük ücretle sezonluk çalışmakta ve sezon bittiğinde işsizlik ve yoksullukla baş başa kalmaktadırlar. Turizm emekçileri de kısa çalışma ödeneğinden ve işsizlik fonundan yararlanamıyor, emek sömürüsüne en ağır şekilde maruz kalıyorlar.
"Ev kiralarını, faturalarını, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan turizm işçileri, sektör yeniden canlanana kadar asgari ücret talebinde bulundular."
(HA)