Ona bu iyimserliği ya da cesareti veren, uzun yıllarını etnik çatışmaların, işgallerin, insan hakları ihlallerinin tam ortasında, hatta peşinde geçirmesi olabilir. Ancak, maalesef tüm bu iyimserlik ve cesaret 19 Ağustos 2003de, Bağdatta Birleşmiş Milletler (BM) merkezi olarak kullanılan Canal Otele yapılan intihar saldırısıyla son buldu.
Adı sanı duyulmamış silahlı bir İslami örgüt, 24 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan bu olayı üstlendi. Tüm savaşlarda olduğu gibi, en büyük kayba yine siviller uğradı.
Çatışma bölgelerinde, sivillerin yanında
Sergio Vieira de Mello, 55 yıllık yaşamının 33 yılını BMnin aktif bir görevlisi olarak geçirdi. Genel Sekreter Kofi Annanın özel temsilcisi olarak Mayıs ayının son günlerinde Bağdata geldiğinde, Irakın yeniden kurulmasına yardımcı olmak görevini üstlenmişti.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği görevini sürdüren de Mello, 1948de Brezilyanın Rio de Janerio kentinde dünyaya geldi. Öğrenimini Brezilya ve Fransada sürdürdü; Paris Üniversitesinde felsefe alanında doktora derecesi aldı; 1969 yılında, henüz 21 yaşındayken Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonunun yayıncılık bölümünde yardımcı editör olarak göreve başladı.
De Mello 1971de Bangladeşin Pakistandan bağımsızlık sürecinde, 1973 ve 1974te ise Güney Sudanda bulundu. 1974te Türkiyenin Kıbrısa askeri müdahalesi sonrası yüz binlerce insanın yerinden yurdundan koptuğu süreçte BM adına görev yaptı. 1975de Mozambikin Portekizden bağımsızlığını elde etmesi sürecinde, Maputoda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonunun temsilciliğini yaptı. İki yıl süren bu görevin ardından, yine iki yıl süreyle askeri darbe koşullarındaki Peruda bulundu.
1981-83 yılları arasında Lübnan İsrailliler ve Filistinliler arasında bir savaş meydanına döndüğünde; Güney Beyruttaki Sabra ve Şatila kamplarındaki Filistinli masum siviller, devrin İsrail Savunma Bakanı, şimdiki Başbakan Ariel Şaron tarafından öldürtülürken de Mello, barış görüşmelerinde siyasi danışmanlık yaptı. Bunun ardından Asyada görevlendirilen de Mello, Vietnamda ve Endonezyadaki mültecilerin sorunlarıyla ilgilendi; Kamboçyalı mültecilerin ülkelerine geri dönmesi ve bu ülkenin mayınlardan arındırılması süreçlerini yönlendirdi.
De Mello alışagelmiş, pazarlıkçı diplomat tipinin tamamen dışında; cephenin ön saflarında, savaş kurbanları ve masum sivil halkın yanında yer alan bir eylem adamı portresi çiziyordu. Bitmek bilmez enerjisinin yanı sıra, gerilimli alanlarda arabuluculuk görevini başarıyla yerine getiriyordu.
Sırbistana karşı, Sırp azınlığın yanında
De Melloyu 1990larda, etnik temizliğin ve savaşın yoğun olarak yaşandığı Bosna ve Kosovada görüyoruz. De Mello, Yugoslavyanın parçalanmasıyla sonuçlanan iç savaş sonrasında Kosovadaki Arnavutları bölge dışına sürmeye çalışan Sırbistana karşı yapılan NATO harekatı sırasında Genel Sekreter Özel Temsilciliği görevine getirildi.
1999da ise 400 yıl boyunca Portekiz sömürgesi olan, 1975den beri de Endonezya işgali altında yaşayan Doğu Timorun bağımsızlık sürecinde oluşturulan geçici yönetimin başkanlığını yaptı. Bu, bir Birleşmiş Milletler temsilcisi için eşi görülmemiş bir görevdi. Bu görev çerçevesinde Timorlu bakanlardan oluşan geçici hükümeti yönetti, anayasal bir parlamentonun kurulmasını sağladı, serbest ve adil bir başkanlık seçimi organize etti. Anadilinin Portekizce olması da, yönetici sınıfın bu dili konuşması nedeniyle kendisine avantaj sağladı. Bunun ardından, bu sefer Sırp azınlığın haklarını güvence altına almak amacıyla yeniden Kosovaya döndü.
Görüyoruz ki, de Mello Iraka gelene kadar, akla gelebilecek hemen her bölgedeki çatışmada insani amaçlı görevlerde bulundu. De Mello, Bağdatın bu yılın Nisan ayında işgal edilmesiyle başlayan süreçte, Irakta yeni bir rejimin kurulmasına yardımcı olmak amacıyla Kofi Annan tarafından dört aylığına, özel olarak gönderildi. Doğu Timorda edindiği deneyim, onu bu görev için en uygun kişi yapıyordu. Zaten kendisi de görevini, Iraklılara ülkelerini iade etmek olarak tanımlıyordu. Ülkenin serbest seçimlere hazırlanması sürecine katkı sağlayacaktı.
BMnin işlevi, de Mellonun ölümü
Irakın işgaliyle sonuçlanan savaşın çıkması sırasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve destekçileri tarafından hiçe sayılan BMnin sivil bir örgüt olarak birçok işlevi olabilir. Öncelikle işgalcilerin ve direnişçilerin arasına sıkışmış olan sivil halkın can güvenliğinin sağlanması, her türlü barınak ve sağlık sorununun giderilmesi, Irakın demokratik ve insan haklarına saygılı bir yönetime kavuşturulması şeklinde sayılabilecek işlev ve sorumluluklar bunlar. De Mellonun ölümü, maalesef bu sürece zarara verecek.
Saldırıya uğrayan otelden sağ kurtulan ABDli bir çavuşun ifadesine göre, vücudu enkaz altındayken bile kendisiyle değil, binadaki diğer insanlarla ilgilenen de Mello, engin deneyimi ve keskin zekasıyla Birleşmiş Milletlerin Annan sonrası Genel Sekreter adayıydı.
Bu, Irak halklarının tarihindeki en onur kırıcı dönemlerden biri olmalı. Ben şahsen, Copacabanada Rio de Janerionun büyük plajı- yabancı tank görmek istemezdim diyen de Mellonun ardından, ülkesi Brezilyada üç gün yas ilan edildi. Barışçıl ve insan haklarına dayanan bir dünyayı isteyenler, onu unutmayacaklar. (GG/BB)