Ellerinde pankartlarıyla, bayraklarıyla, sırtlarında çocuklarıyla, her yaştan, cinsten, ırktan insan, Amerikan saldırısını önleyebileceklerine, daha yüklenirlerse onu inine tıkabileceklerine inanarak yürüyor.
Avrupa'dan Amerika'ya, Ortadoğu'dan Japonya'ya bütün dünya, savaşın tek sorumlusunun ve kışkırtıcısının Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olduğunu biliyor ve bunu haykırıyor.
Her şey, otuz-kırk yıl öncesinin Amerikan karşıtı gösterilerini andırıyor. Bir rastlantı, o dönemin en önemli barış figürlerinden biri olan Martin Luther King'in ölüm yıldönümü anmalarıyla, savaş karşıtı gösterileri buluşturdu. Saldırganlığın başını çeken Bush, toplantıda konuşma cüretini gösterdi ve protesto edildi. Dönemin ABD başkanı Richard Nixon'un insan içine çıkamaz haline gelişinin bütün süreçleri, Bush için de işliyor.
Özgür, sömürüsüz, eşit bir Dünya
Ama havada, bir şeylerin eksikliğini duyuran, o günleri yaşayanları biraz üşüten tuhaf bir soğukluk dolaşıyor.
Vietnam'a yönelik saldırıyı protesto etmek, aynı zamanda Amerika ile simgelenen her şeyin yıkılmasını istemekle özdeşleşmişti.
Vietnam direnişi, işgalciye karşı yürütülen büyük halk savaşı, sonuç olarak ne istiyorsa, onu destekleyen ve "bir tane yetmez, daha fazla Vietnam" diyen herkes de aynı şeyi istiyordu: Özgür, sömürüsüz, eşit bir dünya...
Amerika geri dursun, sonra?
Ho Amca bunu istiyordu ve Paris'te, Tokyo'da, İstanbul'da, Ankara'da, Filistin sokaklarında, Washington DC'de yürüyen, bayrak sallayan bütün halklar, Amerika'yı yargılamak için mahkemeler kuran dünya aydınları ve bütün dünya gençliği Ho Amca'nın özlemlerini paylaşıyorlar, Vietnam kurtuluş savaşında kendi kurtuluşlarını görüyorlardı.
Şimdi, bütün öfkeleriyle Amerikan yalancılığına, savaşın ahlaksız gerekçelerine isyan eden herkes, savaşın sonrası hakkında bir şey söyleyememenin, Amerika'nın durdurulmasından ötesini düşleyememenin darlığını yaşıyor. Amerika geri dursun... Sonra? Gösterilerde, hep bir şeyler eksik diyen eski çok bilmişlerin canını sıkan da galiba bu.
Irak öylesine soyut ki...
Eğer propagandacı analiz üstatlarının dediği gerçekleşir ve Amerika "kaçınılmaz biçimde" Irak'a girerse, hiç kuşkusuz, kadınıyla, yaşlısıyla, çoluk-çocuğuyla Irak halkının direnişiyle karşılaşacak.
Onurlarını ve öfkelerini Saddam'la birleştirmiş, savaş bayraklarını onun resimleriyle süslemiş bu halkın istediği her şey, dünyada onu destekleyen herkesin isteğini belirleyecek. Amerika dursun... Olduğu yerde kalsın... Bana dokunmasın... Sonra eğer Kafkasya'ya yürürse yine aynı şey... Dursun, olduğu yerde kalsın, Kafkasya'ya dokunmasın...
Üniversitelerini özgürleştirmek isteyen gençlik, çıplak elleriyle savaşan Vietnam köylüsüyle kendini aynı safta görmekte zorlanmıyordu...
Fiat'taki İşçi Konseyi'nden ODTÜ'ye
Fiat fabrikasını işgal ederek "İşçi Konseyi"ni kuran İtalyan işçisi de, uzaktaki kır adamlarıyla aynı kaderi paylaştığından kuşku duymuyordu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) işgal edilmiş öğrenci yurtlarından yayınlanan bildiri, "kurtarılmış vatan topraklarından" seslendiğini ileri sürüyor, "ucu özgür Vietnam topraklarında yakılmış" bir mektup gibi elden ele dolaşıyordu.
Bugün bu yok. Kan dökülmesin, Irak parçalanmasın, Amerika yalan söylemesin...
Irak öyle uzak, öyle kendi başına, her şeyden öylesine soyut ki...
Özelleştirmeye karşı direnen, işsiz kalan, sendikasızlaştırılan işçinin, kamu emekçisinin kendi taleplerine eklediği, onların yanında bir de bu söylenmiş olsun diye bağırdığı "Amerika elini Irak'tan çek", "savaşa hayır" sloganlarının yabancılığı, iyilik olsun diye söylendiği o kadar açık ki... Paris'teki, New York'taki "barışsever"in sıkıntılı itirazcılığı da aynı... Ahlaki ve insani...
Konuşmakla yetinmek
Ama, asla yeni bir dünya kurulmasını isteyen annelerinin, babalarının, ağabeylerinin, ablalarının ateşiyle kıyaslanamayacak kadar soğuk...
Gelecek duygusundan yoksun ve bu yüzden de savaştan velev ki Amerika yenilerek çıksın, sonrası hakkında hiçbir düşe sahip değil. Çünkü emperyalizm hakkında konuşmuyor... Kapitalizm hakkında konuşmuyor...
Bush ve Amerika hakkında konuşmakla yetiniyor. Irak halkını ve kendisini aynı anda aynı saldırıyla korkutan, onu yenerse kendisini de yenmiş olacak olan ortak bir düşmanla karşı karşıya olduğunu, apaçık olan bu gerçeği, görmesi için yeterli "görüş mesafesi" yok!
Her şeyi belirleyen, Irak halkının Amerika'yla ve onun simgelediği bütün ilişkiler ve kurumlarla ilgili temennileri olacak... Galiba, ne yazık ki.. (BB/NK)