Toplantıda da hazır bulunan Hasankeyf Gönüllüleri Derneği Başkanı Recep Kavuş bianet'e yaptığı değerlendirmede "Ilısu barajının durdurulması için yargıya baş vuracağız, istediğimiz sonucu elde etmezsek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracağız" dedi.
Çevre Doğa Platformu'ndan Avukat Arif Ali Cangı ise, uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk düzenlemeleri karşısında, hiç kimsenin, "Hasankeyf yok olabilir" kararı veremeyeceği görüşünde.
Cangı, "Barajlar hep insanlığın gelişimine örnek olarak gösteriliyor ancak insanlığın ortak kültür mirası niteliği tartışmasız olan Hasankeyf'in korunması, gelecek kuşaklara aktarılması, bu çağda, bu coğrafyada yaşayanların, tarihsel sorumluluğudur" diyor.
Kavuş: DSİ ve Firma kararlı
Batman Valiliği Konferans Salonu'nda gerçekleşen Hsankeyf'i sular altında bırakacak Ilısu Barajı proje tanıtım toplantısına katılan Kavuş, DSİ ve firma yöneticilerinin yaptıkları açıklamalarda sürekli olarak barajın yöre halkına ve Türkiye'ye sağlayacağı ekonomik faydaları öne çıkardıklarını ve kararlı olduklarını ifade ettiklerini söyledi.
Batman ve Hasankeyf Belediyeleriyle diğer sivil toplum kuruluşlarının toplantıda projeye karşı itirazlarını dile getirdiğini anlatan Kavuş, bu kurumlarla birlikte Hasankeyf'in yok olmaması için hukuki mücadele kararı aldıklarını ifade etti.
"Ilısu Barajı; Batman, Mardin, Siirt, Şırnak ve Diyarbakır'da toplam 187 yerleşim yerini yok edecek. Yani tam olarak 300 kilometrekarelik alandaki bütün yerleşim yerleri suya gömülecek. En önemlisi de 12 bin yıllık geçmişi ve dünyada benzeri olmayan antik kent Hasankeyf' teki uygarlık izleri de tümüyle yok edilecek. Ayrıca, 60-80 bin civarında insan da göçe maruz kalacaktır" diyen Kavuş, tepkisini "uygarlık tarihi enerjiye feda edilemez" sözleriyle ifade etti.
"Ilısu barajının olumsuz etkileri sadece tarihi ve kültürel mirası yok etmekle sınırlı değil. Baraj; Botan, Garzan, Batman ve Dicle nehirleri kenarındaki 300 kilometrelik alandaki bölgenin en verimli sulu arazilerini de yok edecek.İklim değişecek, nem oranı artacak, astım, bronşit, sıtma gibi hastalıklarda artış olacak. Yerleşim alanlarındaki su seviyesi yükselecek ve zeminde göçükler artacak, olası depremlerde de büyük facialar yaşanacak. Onlarca hayvan nesli yok olacak, tespit edilen 250 arkeolojik alan ve dünyada eşi benzeri olmayan Hasankeyf Kalyonları, 3500 mağara da sular altında kalacaktır. Barajın yapımı yüzde 100 dış kredi ile gerçekleştirildiğinden, ülkemiz büyük bir borç altına konulacaktır"
Henüz geç değil
Hasankeyf'in yok olma tehdidi altında olmasına rağmen Dünya Kültür Mirasları kapsamına alınmamasının da siyasi bir karar olduğunu savunan Kavuş, Allianoi,
Halfeti, Zeugma, Halan Çemi örneklerini vererek "Hasankeyf için hala geç değil" dedi.
Vali: Eserlerden taşınabilenler yeni Hasankeyf'e
Batman Valisi Haluk İmga dün(Salı) Ilısu Barajı'yla ilgili "Sular altında kalacak olan Hasankeyf'teki belli başlı eserler numaralandırma yöntemiyle sökülerek yeni Hasankeyf'e kurulacaktır" dedi.
Cangı: Devlet Hasankeyf'i korumak zorunda
Cangı "Kamu yöneticilerinin tarihsel sorumluluklarının yanı sıra, hukuksal sorumlulukları da vardır" diyerek 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasını örnek verdi.
İlgili yasanın, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarına inşaî ve fizikî müdahaleyi yasakladığını ve cezai yaptırıma bağladığını ifade etti.
"Hasankeyf ve benzeri tarihi yerler; günümüzde insanlığın ortak kültür mirası olarak kabul ediliyor ve bu değerlerin korunması için pek çok uluslararası sözleşme imzalandı. Türkiye'de bu sözleşmelerle kültür mirasının korunması konusunda taahhütlerde bulundu. "
Cangı, 1972 yılında Paris'te imzalanan "Birleşmiş Milletler Dünya Kültür ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme" ile 1992 yılında Valetta/Malta'da imzalanan "Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi"ni, hatırlatarak şöyle devam etti:
"Bu sözleşmelerden 1972/Paris sözleşmesi ile 'kültür mirası ve doğal miras niteliğindeki varlıkların evrensel miras olduğu kabul edilmiş, sözleşmeci ülkelere, kendi ülkelerindeki, kültür mirası ya da doğal miras sayılabilecek varlıkların saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri ve gelecek kuşaklara iletilmesinin sağlanması' görevi yüklenir.
1992/Valetta Sözleşmesi ile de 'sözleşmeci devletler arkeolojik mirasın korunması için gerekli önlemleri almak, arkeolojik araştırma faaliyetlerini bilimsel güvence altına almak, arkeolojik mirasın tercihen bulunduğu yerde korunması ve bakımını sağlamayı' taahhüt eder"
Hiç kimse 'Hasankeyf yok olabilir' kararı veremez
Yurt içi ve yurtdışı kamuoyunu Hasankeyf için harekete geçmeye çağıran Cangı'nın çözüm önerileri ise şu şekilde:
*26-30 Aralık 2005 tarihleri arasında yani bugünlerde projenin tanıtımı için bölgeye gelen DSİ ve Ilısu konsorsiyumu heyetinin halka açık toplantılarına katılmalı, görüş bildirmeli, itirazları tutanağa geçirtilmeli,
* Bölgeye ilişkin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun şu ana kadar almış olduğu koruma kararları yeniden gündeme getirmeli, eksiklikler varsa, yeni kararlar alınması için koruma kurulları harekete geçirilmeli,
Avukat Cangı "Bütün bunlar, yalnızca Hasankeyf için çalışacak bir inisiyatif tarafından yürütülmeli, yardım ve destek çağrısı yapılmalı, herkesin katacağı bir şeyler olacaktır. Dayanışma şart. Bu çalışma sürekli olmalı, sonuç alınana kadar sürmelidir" diyerek ilgilenenleri çalışmaya davet etti. (EZÖ/KÖ)