İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi dün akşam saatlerinde başlayan polis saldırısı ile ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı. İHD, "Temel hak taleplerinin, barışçıl eylemlerin şiddetle bastırılması; kadınların, yaşlıların, çocukların yaşam hakkı hiçe sayılarak hedef alınması darbe yöntemidir, faşist uygulamalardır. Halka Saldıran hükümet meşruiyetini yitirmiştir" dedi:
"Siyasi tarihimizde örneğine rastlanmayan bir şekilde haklarına, özgürlüklerine, sahip çıkan, yeşil çevre ve insana yaraşır bir kentte yaşama arzusunu özgürlük talepleriyle birleştiren ve bunu alternatif dayanışma, kültür örnekleriyle, mizahıyla ortaya koyan gezi parkı direnişçilerine, halka yönelik şiddet dalgasıyla bir kez daha sarsıldık.
"Kundaktaki bebeğinden yaşlı ninelerimize, dedelerimize kadar her yaştan demokrasi ve özgürlük savunucuları azgın bir şiddetle karşı karşıya kaldı. Gezi parkındaki çocuklar annelerini, anneler çocuklarını kaybetti. Gezi parkında Gazze görüntüleri yaşandı.
"Halkın toplanma, kentin parkında bir araya gelme, konuşma, tartışma, dolaşma, forum yapma, eğlenme hakkı görülmedik bir şiddetle ezilmeye çalışıldı.
"Divan otelinde, TMMOB’da, İstanbul Barosu’nda ve diğer yerlerde kurulan revirlere, kapalı alanlara gaz bombaları atıldı, atılıyor.
"Küçük çocukların, her yaştan insanların vücutları TOMA’lardan sıkılan asitli sularla yakıldı, yakılıyor."
"Şiddet, yalanlarla, müzakere görüntüleriyle meşrulaştırılmaya çalışıyor"
"Gezi parkı insanlarının demokratik tartışmalarla çözüme taşımak üzere olduğu eylem, hükümetin çözümü değil, ezmeyi, iradeyi kabul ettirmeyi, boyun eğdirmeyi hedefleyen politikaları yüzünden baskıcı rejime karşı yeni bir isyan dalgasına dönüştürüldü.
"Halkın ilk defa bu denli geniş ve kapsamlı bir şekilde ortaya çıkan hak arama pratiğiyle güçlendirilmesi, sağlam temellere oturtulması umulan zayıf demokratik geleneğimiz ve yönetim anlayışımız bir kez daha darbelenmek istendi.
"Bunlar yaşanırken bir yandan da halka yönelik dizginsiz şiddet açık yalanlarla, müzakere yapılıyormuş görüntüleriyle meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
"Başbakan, vali ve hükümetin diğer yetkilileri bir yandan Gezi Parkı temsilcileri ve toplumun değişik kesimleri ile görüşmeler yürütürken ve süreç çözülme yönünde evrimleşmişken 'ben devletim, pazarlık yapmam, başka irade tanımam, ezerim' anlayışı insanlık dışı saldırı yöntemleri ile ortaya çıkmış, vahşi bir bastırma ile topluma sınırları gösterilmek istenmiştir. Müzakere varmış görüntüsü yaratılarak halkla esas ilişki biçiminin şiddet ve bastırma olduğu ortaya konulmuştur.
"Saldırılar, kitleler marjinal ilan edilerek savunuldu"
"Yüzlerce yaralı olmasına rağmen vali açıkça yalan beyanlarla sadece 29 hafif yaralı olduğunu açıklayabilmiştir.
"Hükümet yetkilileri hala yaralanan, kemikleri kırılan, hayati tehlike geçiren insanlar konusunda endişeli sözler etmek yerine kendilerine yönelik saldırıları önlemek isteyen halkın polis otolarına, mala yönelik verdiği zararlardan bahsetmektedir. Mal bir kez daha candan daha değerli kabul edilmekte, halka yönelik saldırılar yüzbinlerce insandan oluşan kitleler marjinal ilan edilerek, kırılan birkaç cam ve zarar gören araçlar bahane edilerek savunulmaya çalışılmaktadır.
"Gezi parkı meselesi ve hükümetin halka yönelik baskıcı politikalarına yönelik tepkiler gerçek bir müzakere süreci, karşılıklı anlayış, temel insan hakları ve demokrasi kültürümüzün geliştirilmesiyle sonuçlandırılabilecekken diktatörlüklere özgü yöntemlerle bastırma seçeneğini tercih edilmiştir.
"Başbakan ve diğer sorumlular istifa etmeli"
"Hükümet ayağa kalkan bir halkın tekrar susturulmasının ancak katliamlar ve açık darbe yöntemleriyle olabileceğini bilmiyorsa bunu göze almış olmalıdır. Ancak bu durumda da dönemin ne Türkiye’de ne de dünyada buna uygun olmadığının, Türkiye halklarının da eskisi gibi baskıları kabul etmediğinin gözden uzak tutulmaması gerekiyor.
"Bu ülkenin insan hakları savunucuları olarak yaşanan ve yaşanacak ihlallerin hesabını sormak bizim görevimizdir.
"Halka yönelik saldırıda bulunan hükümet meşruluğunu yitirmiştir.
"Halka daha fazla zarar vermekten, topluma saldırarak yönetme anlayışında vazgeçilsin.
"Başbakan ve saldırılardan sorumlu olan, kanunsuz emirleri uygulayan görevliler istifa etmeli, yargılanmalı, gözaltına alınanlar serbest bırakılmalı, yaralılar tedavi edilmeli, halktan özür dilenmelidir.
"Halkın özlem duyduğu insana, insan haklarına saygı duyan bir anlayışın egemen olması için herkes meşru araçlar ile demokrasi mücadelesine katılmalıdır." (BK)
* Fotoğraf: twitter