Oğlunun kemikleri kendisine bir kutu içerisinde teslim edilen Halise Aksoy’un duruşması bugün Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Artı Gerçek’te yer alan habere göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 28 Nisan’da tutuklanan Halise Aksoy hakkında, "terör örgütü üyeliği” iddiasıyla 7-15 yıl arası değişen hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşmasında, mahkeme heyeti tutukluluğun devamına karar verdi.
12 Ocak’a bırakıldı
Aksoy’un öldürülen oğlu Agit İpek ve “örgüte katıldığı” iddia edilen Ş.İ.’den ötürü örgütle “iltisaklı” olduğu iddia edilen iddianamede, “... şüphelinin örgüt içerisinde yukarıda belirtilen tanık beyanları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü, örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten çocukları dolayısıyla ve örgütle bizzat devam eden iltisakı nedeniyle örgüt içerisinde ‘değer ailesi’ olarak tanımlandığı...” ifadelerine yer verildi.
Duruşma, 12 Ocak 2024’e bırakıldı.
"İnsan olan böyle bir şey yapar mı?"
Halise Aksoy'un oğlu Agit İpek, 2017'de Dersim'deki bir çatışmada hayatını kaybetti. 10 Nisan 2020'de İpek'in kemikleri, Aksoy'a bir kutu içerisinde teslim edildi.
Aksoy, Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi'nin, 25 Nisan 2022 tarihli "Tecrübeler ve Tanıklıklar: Ölülere Yönelik Şiddeti Aileler Anlatıyor" panelinde, yaşadıklarını anlatmıştı:
"... İki hafta sonra tekrar adliyeye gittik. Kapıda bu sefer başka iki kişi vardı, onlar çok fazla sorun çıkarmadılar. Bize '’yasaktır, içerde çalışan yok'’ dediler. Biz de rica ettik. Bunun üzerine içeriye geçmemize izin verdiler.
"Sonra bizi emanet bölümüne yönlendirdiler ve emanetimizin orada olduğunu söylediler. Gittik, masada bekleyen bir kadın ve bir erkek vardı. Masanın üstünde bir şey yoktu ama Agit'imin kemiklerinin bulunduğu kutu masanın altında ayaklarının dibindeydi. Kimliğim yanımda mı, diye sordular, kimliğimi aldılar, sonra da 'imza at' dediler. Tamam 'imza atacağım' ama emanetim nedir, diye sordum.
"Agit'in kemikleri gelmiş. Yanımdaki çocuklar nerede olduğunu sordular. Onlar da parmaklarıyla göstererek 'işte burada' dediler. Ben de oturduğum yerde eğilip baktım kutuyu gördüm ama kendi kendime dedim ki 'böyle bir şey olamaz, insan böyle bir şey yapamaz'.
"Yanımdaki çocuklar tekrar sordular nerede diye. Kartonu kaldırıp masanın üstüne koydular. Ben o an dondum, öylece kaldım.
“İnsan olan böyle bir şey yapar mı? Bunları bir insan yapamaz. Bize saygıları yoksa cenazelerimize olsun, kemiklerimize olsun."
(TY)