Konferans katılımcılarından ve oturum başkanlarından Orhan Miroğlu, "Türkiye'de diyalog, empati ve barış kültürünün gelişmesinden bahsettiğimiz bir ülkede ünlü bir romancının ve saygın bir yazarın söyleyeceği düşüncelerini adli bir mesele haline getirmek hakikaten çok ürkütücüdür" dedi.
Miroğlu dışında İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı ve hukukçu Yusuf Alataş da, bianet'e yaptığı değerlendirmede, romancı Uzun ve siyasetçi Doğan'la ilgili alınan kararın "Mahkemenin, Emniyet ve savcılıkça yanıltılmanın bir sonucu" olarak alındığını savundu.
Miroğlu: Siyasi bürokrasi düşünce özgürlüğünü sevmedi
"Hala Türkiye onların düşüncelerinden korkuyorsa vay halimize" diyen Miroğlu, Türkiye'nin son derece yoğun bir siyasi gündemi olduğunu kaydederek, yargı kararının "düşünce özgürlüğünün, özellikle siyasi bürokraside ne derece benimsenmeyen bir şey olduğunu gösterdiğini" belirtti.
Miroğlu, uygulamaya rağmen, Uzun ve Doğan ve diğer saygın kişilerin olup bitenlerle ilgili düşündüklerini her koşulda kararlı şekilde söyleyeceklerini ifade etti.
Alataş: Amaç konferansı baştan sona izlemekti
Emniyetin iki kişiyi bahane ederek bütün toplantıyı izlediğini açıklayan Alataş, konuşmaları kaydedilmesine karar verilen kişilerin konferansın ilk oturumunu yöneten Doğan ile konferansın kapanış konuşmasını yapacak olan Uzun olduğunu hatırlatarak, "Uygulama, fiilen konferansın baştan son izlenmesi anlamına geliyor" diye konuştu.
Yasaların amacına uygun olarak kullanılmasını isteyen Alataş, söz konusu olanın "iyi yasaların kötü uygulanması" olduğunu söyledi; ne konuşulacağı belli olmayan konferans için "bunlar suç işler" düşüncesiyle önceden dinleme kararı çıkarmanın hem özgürlükler hem de kişilik haklarına zarar verdiğini açıkladı.
"Otomatik bir karar ve hiçbir haklı gerekçesi yok. Mahkeme Emniyetten gelen talebi olduğu gibi kabul etmiş."
İHD Başkanı, önceden izleme veya dinlemeyi olanaklı kılan Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (www.diyarbakir.pol.tr/kanunlar/cmk.htm) (CMK) 140/10 maddesinin Avrupa Birliği (AB) Uyum sürecinde çıkarılan Ceza yargılama yasasında yer aldığını, bazı delillere bağlı olarak ve mahkeme, mutlak surette gerekli gördüğü taktirde bu yasaya başvurması gerektiğini bildirdi.
Önceden dinleme kararı aynı gün çıktı
Ankara İçkale Oteli'nde yapılan konferansla ilgili 11 Ocak'ta iletilen talep Mahkeme Hakimi Kadir Kayan tarafından aynı gün olumlu yanıt bulmuştu.
Kararın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 11 Ocak 2007 tarihle 2007/12 sayılı yazıları ve ekinde Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün 11 Ocak 2007 gün 168 sayılı yazıları incelenerek alındığı ifade edildi.
Ses ve görüntülerinin kayda alınması ve teknik cihazlarla izlenilmesi talebinin "Yürütmekte olan soruşturmaya esas olmak üzere" ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 140/10. maddesi uyarınca yapıldığı anlaşıldı.
Mahkeme de, karara itiraz yolunun açık olduğunu da kayda geçerek bir cümleyle talebi yerinde gördüğünü açıkladı.
CMK'nın 140/10 maddesi ne diyor?
"Teknik araçlarla izleme" başlıklı 140. maddeye göre "(1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir" deniyor.
Maddenin 10. bendinde kuvvetli şüphe sebepleri arasında "Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315)" tanımlanmış. (EÖ/AÖ)