Tuzla Boya ve Vernikçiler Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren, SA-BA Endüstriyel Ürünler İmalat ve Ticaret A.Ş. fabrikasında, sendikalaşma faaliyetleri nedeniyle işten çıkartılan işçiler, 22 Aralık'tan bu yana fabrika önünde direnişte.
Sendikal haklarına sahip çıkmak ve işlerini geri almak için eylemlerini sürdüren kadın işçilerle, "fabrikada kadın olmayı" konuştuk.
Tuvalete gittikleri süreler için bile saat tutulan, regl dönemlerinde uzun süre tuvalette kaldıkları için uyarı cezası aldıklarını anlatan işçilerin sorunları ortak:
Asgari ücretle, çoğu kez günde 16 saat çalışıyorlar. Maaşlarını, fazla mesai ücretlerini, ikramiyelerini zamanında alamıyorlar. Fabrikada sağlık görevlisi, revir, doktor yok. Günde 10 dakika çay, 30 dakika yemek molası. Çoğu kuyrukta geçiyor. Zaten çay almayı başarsalar da oturup içebilecekleri bir yer yok.
Ayakta çalışıyorlar. Boyun ve bel fıtığı, varis gibi meslek hastalıkları çok yaygın. Servis önemli bir sorun. Yeterince servis yok, yarım saatlik yolu iki saatte gidebiliyorlar. Üstelik servis gece de olsa kadın işçileri evlerine değil evin yakınındaki duraklara bırakıyor.
Çocuklarını görmeyi özlüyor, ev işlerini üstlenmeyen eşlerine sitem ediyorlar. En çok ağırlarına giden ise işten çıkartılmalarına "performans düşüklüğünün" gerekçe gösterilmesi.
Referandum döneminde "sendikal haklardan" dem vuran Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı "sözlerinin arkasında durmaya" ve direnişlerine destek olmaya çağırıyorlar. Kazanacaklarına dair güvenleri ise tam.
Neden buradasınız?
Gülşen Genç: Sendikaya üye olduğumuz ve işten çıkartılan arkadaşlarımızla dayanıştığımız için işten atıldık. İşverenin tehditlerine rağmen direnişimizi sürdürüyoruz. Görünüşe göre, sendika üyelerinin tümünü işten çıkaracaklar. Haklarımıza sahip çıkmak için, hakkımızı alana kadar buradayız.
Çalışma düzeniniz nasıl?
Birsen Korkmaz: Sabah 08.00'de iş başı. 10.00'da 10 dakikalık çay molası. Bir çay ya içebiliyoruz ya içemiyoruz, çünkü kuyruk oluyor. Çayımızı almayı başarsak bile çoğu kez içemeden mola bitiyor. 12.20'de yarım saat yemek molası. Onun da büyük bölümü kuyrukta geçiyor. Sendikal faaliyetler duyulduktan sonra menüden yoğurdu, salatayı da kaldırdılar. Oysa kimyasal solüsyonlar kullanıyoruz, yoğurt yememiz gereklilik. Çok sıradan haklarımızı kullanmak bile bizim için bir eziyete dönüşüyor yani.
Her gün hakarete maruz kalıyoruz. Keyfi işten çıkartmalar da yaşanıyor. Mesaiye kalmayı kabul etmediğimde ustabaşım iki ay benimle konuşmadı. Üretim yetişmediğinde şu anda kapıda olan insanlar, üç gün üst üste geceli gündüzlü çalıştı.
Fabrikada çalışanların yarısını kadınlar oluşturuyor. Peki kadınların karşılaştığı özel güçlükler var mı?
Meral Ertürk: Fabrikada hemşire, araba, ambulans yok. Sağlık kurumuna kendi çabanla, tek başına gitmek zorundasın. Bir kere fenalaştım, doktor 'Gece vardiyasında çalışmayı bedenin kaldıramıyor' dedi. Fabrika müdüründen alternatif çalışma düzeni istediğimde 'Kaldıramıyorsan işten çıkıp evinde oturursun' dediler. Kadınlar için alternatif yalnızca bu. Evde oturmak."
Nevin Çongar: Hamileliğimin yedinci ayında iki ayrı makinede çalışıyordum. Oturarak çalışabilirdim ama 'Sandalyede oturmak yasak' dediler, altımdaki sandalyeyi aldılar. Herkes otururken ben ayaktaydım. Hamile olduğum için bana yönelik yapılan bir şeydi bu.
Gülşen Genç: Enjeksiyon bölümünde kullandığımız, masa ve ışık seviyesine göre ayarlanabilen sandalyeler, "kırıldıkları" bahanesiyle bir süre önce kaldırıldı. Çalışma koşullarımız kurallara değil ustabaşıların inisiyatifine bağlı.
Ustabaşıları erkek mi?
Birsen Korkmaz: Tamamı erkek. İşe başladığımda düşündüğüm ilk şey, buraya sendika gelmesinin gerekliliğiydi. Daha önceki işyerime sendika girdi. Oradaki arkadaşlarım artık çok rahat. Demokratik hakkımı kullandım, sendikaya üye oldum, işten çıkarıldım. Hakkımı sonuna kadar savunacağım, işimi geri alana kadar direneceğim.
Meliha İşbilir: Benim başım kapalı. Burada soyunma dolaplarında başımı açmak istedim ama kabul edilmedi. Servise biner binmez başımı açmak zorunda kalıyorum
Birsen Korkmaz: Üstelik tek servis var. Mesaiye kaldığımızda eve gitmemiz iki saati buluyor. Gece 24.00'te çıktığımda 02.00'de evde oluyorum. 07.20'de yeniden servise biniyorum. Sendikal faaliyetler duyulduğundan bu yana geceleri evimize değil evimizin yakınındaki bir durağa kadar bırakılıyoruz. Can güvenliğimiz bile yok.
Tuvalete gitmek de dakikaya bağlıymış. Regl döneminde ne yapıyorsunuz?
Birkaç kişi birden: Tuvalette çok kalıyoruz diye vardiya amiri kapının önünde saat tutup bizi bekliyor. Sonra da tuvalette uzun kalıyoruz diye uyarı veriyorlar. İnsanın psikolojisi bozuluyor.
Türkan Ertan: Ağrımız oluyor, ağrı kesici yok, tansiyon ölçecek kimse yok. Ama tuvalet için turnike konulacağından bahsedildi.
Çalışanların yaklaşık yarısı kadın. Neden kadınlar tercih ediliyor?
Türkan Ertan: Kadınların el becerisi daha iyi. Bir de kadınları daha kolay ezebileceklerini düşünüyorlar. Biz kadınlar "Kocam da çalışıyor nasılsa, asgari ücret de olsa bana yeter" diyoruz. Ben öyle düşünmüştüm mesela. Eve katkı olur, demiştim.
Çalışan kadınların sorunları neler?
Bilen Yılmaz: Bir buçuk yıldır montajda çalışıyorum. Eşim bu konuda yanımda değil, karşı tarafta. Bana başından beri, "O imzayı attığın anda kendini kapıda bulacaksın" diyordu. Ama ben kazanacağımıza inanıyorum.
Buraya taşeron firmayla geldik. Çalışmamızdan memnun kalıp kadroya geçirdiler. 16 saat dendi, çalıştık. Hastayken bile mesaiye kaldık. Bir gün çocuğum hastalandı. İki yılda ilk kez izin aldım. Eşim "Çok mu önemli, gitmek zorunda mısın?" dedi. Tabii ki gitmek zorundayım. O kadar uzun süre işte kalıyorum ki, iki gün çocuğumun yüzünü göremediğim oluyor. Oysa daha beş yaşında, ilgiye ihtiyacı var.
Türkan Ertan: Sadece burada çalışmıyoruz ki evde de çalışıyoruz. Biz daha çok yoruluyoruz.
Bilen Yılmaz: Moraliniz bozuk da olsa çocuğunuzla oynamak, ders çalıştırmak zorundasınız. Yorgun da olsanız yemek yapmalısınız. Erkekler bunları kadınların görevi gibi görüyor.
Maaşlarınızı zamanında alabiliyor musunuz?
Hanife Gökbudak: Geçen bayramda mesaiye kaldık, mesai ücretlerimizi ancak sendikaya üye olduğumuz duyulduktan sonra yatırdılar. Daha önce de mesai yapıyorduk ama bir türlü yatırmıyorlardı. Maaşları ikiye bölüyorlardı. Maaşımızın ne zaman yatacağını bile bilemiyorduk.
Çiğdem Taşçı: Yaz kış aynı ayakkabılarla, pantolonla çalışıyoruz. Özellikle geceleri çok soğuk oluyor.
Hanife: Gece vardiyası amiri, daha kalın kıyafetler istediğimizde "İçlik giyin, para yok" diyor. Yeni makineler alınıyor, depolar doluyor, bizim sayemizde fabrika büyüyor ama bize bir şey yansımıyor.
Çiğdem: İkramiyemizi bile uğraştırmadan vermiyorlar. Kendi paramızı borç ister gibi istiyoruz. Psikolojik, duygusal baskı da var.
Bundan sonra ne olur sizce ?
Öznur Akbulut: Daha önce sendikalı fabrikalarda çalıştığım için kazançlarımızın neler olacağını biliyorum. Bir çocuk annesiyim, eşimden ayrıldım. Gerekirse çocuğumu da buraya getireceğim. Kazanacağımıza inanıyorum. Kazanana kadar da buradayım.
Gülşen Genç: Asgari ücretle üç vardiya çalışıyoruz. İnsan onuruna yaraşır şartlarda, huzurlu bir ortam da çalışmak istiyoruz. Bunun yolu örgütlenmeden geçiyor. Sendika demokratik hakkımız. Biz, 'Sendikalaşın, iş yerinizde üç sendika olsun, istediğinizi seçin' diyen başbakanın dediğini yaptık. Şimdi başbakan sözlerinin arkasında dursun. İşimizi geri istiyoruz. 12 yaşında bir kızım var, onu düzgün bir şekilde yetiştirmek istiyorum. Onun için de buradayım. (BB/EÖ)