Hak örgütleri, “hak savunucularına yönelik keyfi tutuklamaya son verilmesini” istedi.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Kadın Koalisyonu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Yurttaşlık Derneği’nin ortak açıklamasında, sekiz hak savunucusuna düzenlenen operasyonun üzerinden 40 gün geçtiği ifade edildi.
Tıklayın - Büyükada'da Gözaltına Alınan Hak Savunucuları Kimdir
Büyükada’da gözaltına alınan hak savunucularından Özlem Dalkıran, İdil Eser, Günal Kurşun, Veli Acu, Ali Garawi ve Peter Steudtner 18 Temmuz’da, Nalan Erkem ve İlknur Üstün 23 Temmuz’da tutuklanmıştı.
“Açık ve şeffaf bir ortamda bir araya gelmişlerdi”
Hak örgütlerinin ortak açıklaması özetle şöyle:
“Temel meseleleri, insan hak ve özgürlükleri, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insani güvenliği savunmak olan 10 insan hakları savunucusunun insan hakları örgütlerinin bilgisi, onayı ve inisiyatifi ile İnsan Hakları Ortak Platformu’nun* bir etkinliği olarak gerçekleştirilen toplantının dördüncü gününde, İstanbul Adalar Başsavcılığının talimatıyla 5 Temmuz 2017’de gözaltına alınmalarıyla başlayan sürecin üzerinden 40 gün geçti.
“İçinde bulunduğumuz ortamın ortaya çıkardığı ve hak savunucularının çalışmalarını doğrudan etkileyen tehdit ve riskleri anlamak, bu risklere karşı donanımlarını artırmak, kendilerini, yaptıkları çalışmaları ve birlikte çalıştıkları hak öznelerini dijital ve sanal ortamın tehditlerinden korumak için açık ve şeffaf bir ortamda bir araya gelmişlerdi.”
* İnsan Hakları Ortak Platformu: İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Yurttaşlık Derneği.
“Keyfi tutuklulukla Anayasa ihlal ediliyor”
Açıklamada, Türkiye’nin uyma yükümlülüğü altında olduğu uluslararası anlaşmalar hatırlatıldı:
“Türkiye, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi’nin insan hakları sözleşmelerinin yükümlülüğü altında olan ve Anayasasının 90. Maddesi gereğince de bu yükümlülükleri yerine getirme zorunluluğu olan bir devlet.
“İnsan hakları savunucularına yönelik olarak, bir gizli tanığın ifadesinden hareketle, elinde herhangi bir delil bulunmadan keyfi olarak gerçekleştirilen uzun gözaltı süreci ve ardından gelen keyfi tutuklama kararları, Olağanüstü Hal’de dahi kısıtlanamayacak insan hak ve özgürlüklerini tanımlayan Anayasanın 15. maddesini ve 90. maddesini ihlal ediyor.
“Keyfi olarak tutuklu bulunan insan hakları savunucusu arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
“Soruşturma sürecinde insan hakları ihlâllerinin önlenmesi, delillerin zamanında ve usulüne uygun toplanması, kişi ve kurumların mağdur edilmemesi ve daha da önemlisi, toplumun yargıya olan güveninin tesisi için soruşturma işlemini yürüten Cumhuriyet savcılarının bu hususlarda azamî ölçüde hassas davranması gerektiği, Hâkimler ve Savcılar (Yüksek) Kurulu’nun B.03.1.HSK.0.70.12.04- 010.06.02-135-2011 Sayılı ve 10 No’lu ve 18 Ekim 2011 tarihli genelgelerinde de yer alıyor.”
“Hedef gösterildiler, tekzipler sonuçsuz kaldı”
“Ulusal mevzuat ve uluslararası insan hakları hukuku, bir suçla itham edilen bireyin görevli ve yetkili bir mahkeme tarafından her türlü şüpheden uzak bir şekilde suçlu olup olmadığına dair verdiği bir hükme kadar bu kişinin maddi ve manevi varlığının her türlü haksız saldırıdan korunması gerektiğine işaret eder.
“Kolluk ve savcılıktaki usul işlemlerini kapsayan soruşturma evresinin ‘gizli’ olmasının temel nedeni de şüphelinin adının kötüye çıkmasını önlemek, şeref ve haysiyetini korumaktır. Ancak bu koruma gerçekleşmedi.
“Arkadaşlarımızın gözaltına alındığı günden itibaren yazılı ve görsel medyada belirli medya kuruluşlarınca hiçbir biçimde gerçek olmayan, adeta bir takım senaryolar üzerinden hareketle, gerek soruşturmayı yürüten savcılık makamı, gerekse de kamuoyu yönlendirilmeye çalışılıyor.
“Bu yayın kuruluşları savunma avukatlarının dahi erişemediği ve bırakalım tutuklanma nedeni olmayı, kesinlikle suç delili bile sayılamayacak bazı dokümanları, ‘ele geçirilen belgeler’ olarak yayınladı ve her gün yeni bir senaryo üreterek gerçekleri çarpıttı. Bunları yapanlara karşı herhangi bir tedbir alınmadı, yapılan tekzipler sonuçsuz kaldı.
“Son derece yasal ve açık bir eğitim toplantısının kasıtlı bir biçimde kriminalize edilmesi, bu toplantıya moderatör ve katılımcı olarak katılanları sürekli olarak suçlu gösterme gayreti, hukukun bütün ilkelerini ve değerlerini ortadan kaldırıyor. İlgili makamların bu duruma seyirci kalması kabul edilemez bir durum.
“Biz insan hakları örgütleri olarak bu duruma seyirci kalmayacağız ve gerekli önlemlerin alınması için ulusal ve uluslararası hukuki süreçlere başvuracağız.”
Dezenformasyon ve karalama kampanyası |
İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Yurttaşlık Derneği’nden oluşan İnsan Hakları Ortak Platformu’nun bilgi notunda, hak savunucularının maruz kaldığı karalama kampanyası şöyle özetlendi: * İnsan hakları savunucularına yönelik ilk karalama haberleri, 5 Temmuz günü gece yarısı yapılmaya başlandı. * 6 Temmuz 2017’de, gözaltına alma işleminden yaklaşık 12 saat sonra başlayan haberlerin içerikleri, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında Büyükada’da yapılan ve hakkında yürütülen bir soruşturma olan başka bir toplantı ile İHOP tarafından organize edilen insan hakları savunucularına yönelik eğitim toplantısının arasında ilişki oluşturmayı hedefliyordu. * Toplantının gizli bir toplantı olduğunu iddia eden “medya” kuruluşları ne İnsan Hakları Ortak Platformunun sekretaryasından ne de İnsan Hakları Ortak Platformunu oluşturan üye derneklerden bilgi edinmeye teşebbüs etti. İHOP’un düzenlediği basın toplantısına gitmedi ve bilgi notlarına yer vermedi. * Kamusal alandan hak savunucularına destek sunanlar da benzer suçlama ve iftiralara maruz kaldılar. * Günlerce yoğun bir biçimde devam eden karalama kampanyasında, bu yayın kuruluşları, savunma avukatlarının dahi erişemediği ve bırakın tutuklanma nedeni olmayı, suç delili bile sayılamayacak bazı dokümanları, “ele geçirilen belgeler” olarak yayınladı ve her gün yeni bir senaryo üreterek gerçekleri çarpıttı. * İnsan hakları savunucuları, “ajan, casus, hain, kargaşa/kaos yaratıcı” olarak damgalandı. Pek çok haberde insan hakları savunucularının onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek biçimde suç isnatlarında bulunuldu. * Fotoğrafları “ajan, casus, hain” gibi nitelendirmelerle basıldı, hakaret kelimeleri sarf edildi ve hedef haline getirildiler. * 17 Temmuz 2017 tarihli savcılık soruşturmasının ardından “silahlı terör örgütüne yardım” iddiasıyla tutuklama istemiyle başvurulan Sulh Ceza Hâkimliğinin sorgu kayıtları ancak 31 Temmuz 2017 tarihinde bilirkişi tarafından rapor haline getirildi. * Hak savunucularının sorulara verdiği yanıtlar bu raporda olmasına ve avukatları tarafından sağlanan kanıtlara rağmen karalama ve iftirada bulunan medya kuruluşları bu rapora itibar etmedi, kampanyalarına devam ederek Türk Ceza Yasasının suç saydığı hakaret, iftira ve soruşturmanın gizliliği ile ilgili hükümlerini ihlal etmeye devam ettiler. * Yapılan tekzipler ise yanıtsız kaldı. |
Ne olmuştu?İstanbul Büyükada'da “insan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” konulu bir atölye çalışması için bir otelde biraraya gelen 10 insan hakları savunucusu, 5 Temmuz’da otele düzenlene polis baskınıyla gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan 30 saat boyunca haber alınamamıştı. Hak savunucularıyla ilgili gözaltı kararının da gözaltına alınmalarından tam beş saat sonra verildiği ortaya çıkmıştı. 10 kişi hakkında yedi gün gözaltı kararı verilmiş, bu süre daha sonra 14 güne uzatılmıştı. 10 hak savunucusu 17 Temmuz’da adliyeye götürülmüş, savcı “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" (TCK 220/6), "silahlı terör örgütüne üyelik" (314/2 ve 314/3) suçlamalarıyla tutuklanmalarını talep etmişti. 18 Temmuz’da İnsan hakları savunucuları İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü), Özlem Dalkıran (Helsinki Yurttaşlık Derneği), Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Ali Garawi (İsveç vatandaşı insan hakları eğitimcisi), Peter Steudtner (Almanya vatandaşı insan hakları eğitimcisi) tutuklandı. İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu), Nalan Erkem (Helsinki Yurttaşlık Derneği), Nejat Taştan (Eşit Haklar İzleme Derneği), Şeyhmus Özbekli (Hak İnisiyatifi) yurtdışına çıkış yasağı ve haftada üç gün adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 21 Temmuz’da savcı, dört hak savunucusunun serbest bırakılmasına itiraz etti ve haklarında yakalama kararı çıkartıldı. Evlerinden gözaltına alınan Üstün ve Erkem 23 Temmuz’da tutuklandı. 25 Temmuz'da Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli haftada iki gün adli kontrol şartıyla ve yurtdışına çıkma yasağıyla serbest bırakıldı. |
(AS)