Panelde; Türkiye İnsan Hakları Vakfı'ndan (TİHV) Yavuz Önen, Uluslararası Af Örgütü'nden (UAÖ) Özlem Dalkıran, İnsan Hakları Derneği'nden (İHD) Yusuf Alataş, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği'nden (Mazlumder)Cevat Özkaya ve aktivist yazar Ahmet Mercan "İnsan hakları ekseninde sivil toplum örgütlerini (STK) tartıştılar.
Dalkıran: İnsan haklarını yerel örgütler değiştirir
UAÖ Medya Koordinatörü Dalkıran "Uluslararası kuruluşların insan hakları sorunları çözümünde üstlendiği roller" konusunda bilgilerini aktardı.
Dalkıran "Eğer bir ülkede insan hakları değişecekse bunu ancak o ülke ve yerel örgütler başarabilir. Uluslararası örgütler ancak destekleyici olabilir" diyerek uluslararası örgütlerin hak arama mücadelesindeki rolünü yorumladı.
Dalkıran devletçe, yerel örgütlere "vatan haini" muamelesi yapılırken, uluslararası örgütlerin hazırladığı raporların ciddiye alındığı belirtti.
Uluslararası örgütlerinin raporlarınıysa yerel sivil toplum örgütlerine danışarak hazırladığını vurgulayan Dalkıran "Rapor edilen haksızlığı dünyaya duyurma ve doğası gereği muhalefette olma nedeniyle örgütler 'megafon' konumundadır" dedi.
Dalkıran ulusal federasyon ve konfederasyonlarının öneminin altını çizerek uluslararası ceza mahkemeleri oluşumunu örnek verdi ve "O ceza mahkemeleri,irili ufaklı 5 binin üzerinde örgütün koalisyonuyla oluşturuldu" dedi.
Mercan: 11 Eylül insan hakları sınavıydı
"Türkiye'de insan hakları söylemi ve toplumdaki algısı" ile ilgili konuşan Mercan, toplu gösterilerde yasal olmamasına rağmen devletin sakınca bulduğunda müdahale etmesini örnek verdi ve "Anayasa'da insan hakları en ince detayına rağmen tanımlansa bile çoğu zaman insanların mahkemeye başvurması gerekiyor" diyerek, Türkiye'de insan hakları kavramının yerleşemediğine değindi.
Yazar Mercan insan hakları söyleminin 11 Eylül olaylarına kadar batı söylemi olduğundan ve doğunun bu konuda batıyı samimiyetsiz bulduğundan bahsederek, 11 Eylül ile batıda "söylem ve sorunun" bir araya geldiğini belirtti ve 11 Eylül'ün batı için sınav olduğunu ifade etti.
"İnsan haklarının çözüm olabilmesi ancak söylem ve sorun yan yana gelince gerçekleşir. 11 Eylül'de batı aktivistleri özgürlük ve güvenlik arasında tercih yaparak güvenliği seçtiler. Suçsuz insanları zan altına aldılar. Oysa ki özgürlük güvenliğin parçasıdır."
Mercan, insan hakları söyleminin dünya siyasetinde argüman olarak kullanıldığı ifade ederek "Bu noktada STK'ların insan hakları söyleminin inandırıcılığı sağlaması gerek" dedi.
Alataş: Yaşanan onca gelişim topluma yansımadı
"Türkiye'de insan hakları alanında yaşanan gelişmeler" konusunda konuşan Alataş, 1980 darbesinde tasfiye edilen sivil toplum örgütlerinin 1999 yılında Helsinki Zirvesi'yle yeniden toparlanma sürecine girdiğini ifade etti.
Bu süreçte Türk burjuvazisinin liberal demokrasi ile liberal ekonomi arasındaki ilişkiyi keşfetmesinin önemli payı olduğunu düşünen Alataş "Avrupa Birliği (AB) bu süreçte sadece sözleşmelere imza atmak olarak yorumlandı. Bu yüzde insan hakları adına 2004'e kadar somut şeyler yapılmadı" dedi.
İHD genel başkanı Alataş, 1999-2004 döneminde yasal açıdan çok önemli ve olumlu gelişmelerin olduğunu ancak bu gelişmelerin insan hakları bağlamında insanlara yönelik olmadığını, AB ile ilişkilerin devam ettirilmesine yönelik olduğunu belirtti.
Bu durumun insanlarda "AB'nin müfettişlik yaptığı" duygusunu yarattığını öne süren Alataş, yaşanan gelişmeleri şöyle sıraladı:
"İdamın kaldırılması, gözaltı sürelerinin azaltılması, yerel dillere televizyonda yer verilmesi ve özel kurslarının açılması, Olağanüstü Hal'in (OHAL) kaldırılması, Anayasa 90. maddesinde yer alan kadın erkek eşitliği, terörle mücadelede olumlu gelişmeler, cezaevi sürecinde hukuksal düzenleme, değişen dernekler yasası..."
Ancak Alataş, "Bütün bu olumlu değişimler ne yazık ki insanların yaşamına yansımadı. Devletin taşları yerinden oynatılamadı" diyerek militarizmin geriletilemediğine değindi.
"Mersin'deki bayrak provokasyonu, sözde özde vatandaş tartışması ve Trabzon'daki olaylar milliyetçiliği kışkırttı. Linç kültürünü oluşturdular. Devlet kendi yapamadığı için olaylara 'vatandaş tepkisi' dedi.
Alataş İnsan hakları alanında Türkiye'de yaşanan gelişmeler için "Geçmişe göre iyi, olması gerekene göre kötü konumdayız" yorumunda bulundu.
Özkaya: Hak söylemi yeni oluşumlarla sorgulanmalı
Mazlumder Başkanı Özkaya "PKK'nın kaçırdığı polisi insan hakları derneğine teslim etmesiyle derneğe 'vatan haini' denildi. Ancak ortada bir insan var. Polisin ailesini İHD'ye gönderen de devlet, vatan haini diyen de devlet" diyerek, insan hakları söyleminin düşürüldüğü yanlış algılamalara değindi.
Özkaya, "İnsan haklarında yeni arayışlar" başlıklı konuşmasında insan hakları söyleminin belli bir coğrafyanın ürünü olduğunu ve söylemin evrenselleşmesinde geleneksel kültürlerden de beslenmesi gerekliliğine dikkat çekti.
"Asgari ihtiyaçlarını karşılamayan birinin seyahat hakkının olması ne kadar anlamlı?" diye soran Özkaya "Tok ve sayıca az bir kültürün ürettiği genel hakların evrensel olması doğru değil" dedi
Özkaya "İnsan hakları söyleminin bizlere çok şey kazandırdı ancak yeni oluşumlarla sorgulanmalı" dedi.
TİHV Genel Başkanı Önen ise TİHV'in gelişimini aktardı.(EZÖ/AD)