Kurumlar adına açıklama yapan İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne 120 ülke imza atmasına ve ülkelerin ulusal hukuklarında işkenceyi yasaklayan hükümler olmasına karşın, işkencenin varlığının sürdüğüne dikkat çekti.
11 Eylül sonrasında işkencenin daha da arttığına dikkat çeken Yıldırım, "İşkencecileri cesaretlendiren, işkenceyi meşrulaştıran bu tutumun gelişip yaygınlaşmasında özellikle 11 Eylül sonrasında ABD başı çekmektedir. Kısa bir süre önce basına da sızan ABD Savunma Bakanlığı'na ait gizli bir belgede de açıkça ifade edildiği gibi işkence, ABD yetkililerine 'terörizme karşı verilen savaşta ve ulusal güvenliğin tehdit altında olduğu durumlarda' açıkça savunabilir bir şeydir" diye konuştu.
İşkencenin en çarpıcı örneklerinin Irak ve Guantanamo'da yaşandığına dikkat çeken Yıldırım, Türkiye'de yapılan yasal düzenlemelerine karşın, işkencenin varlığının sürdüğünü belirtti.
İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım, "Bugün Türkiye'de kadın ya da erkek, genç ya da yaşlı hatta çocuk, kentli ya da köylü, siyasi ya da adli suçlu her insan hala risk altındadır" dedi.
TİHV ve Baro'ya işkence başvuruları
Yıldırım, kurumlara yapılan başvurulara ilişkin şu bilgileri verdi:
* 1990-2003 yılları arasında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı için Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na (TİHV) toplam sekiz bin 835 kişi başvuru yaptı.
* TİHV'e 2002 yılında başvuru yapan 965 kişiden 365'i, 2003 yılında başvuru yapan 925 kişiden 340'ı aynı yıl içinde işkence gördü.
* 2004 yılının ilk dört ayında TİHV'e başvuru yapan 294 kişinin 117'si yine söz konusu dört ay içinde işkence gördü.
İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu'nun ilk başvurusunu aldığı 2002 Şubat ayından itibaren 512 kişi işkence ve kötü muamele gördüğü iddiası ile Grub'a başvurdu.
* Halen 24'ü Ağır Ceza Mahkemesi, 81'i Asliye Ceza Mahkemesinde olmak üzere toplam 105 dosya yargıya intikal etti."
Öneriler
Kurumlar açıklamalarında, işkencenin önlenmesine ilişkin şu önerilerde bulundu:
* İstanbul protokolü uygulanmalıdır. Gözaltı öncesi ve sonrasında ya da cezaevine getirilişleri sırasında kişileri muayene etmekle görevli tıbbi personel içişleri ve adalet bakanlıklarından bağımsız olmalıdır.
* Adli tabiplikler tarafından verilen raporların yanında, güvenilirliği kamuoyu tarafından kabul edilen tabip odaları gibi kurumların işkence ve kötü muameleye ilişkin verdiği raporlar da delil olarak değerlendirilmelidir.(YS/BB)