Öncelikle, bir medya gözlem raporundan yola çıkarak BİA'nın "etnik ayrımcılık" uyguladığı iddiası/iması kabul edilemez. BİA, medya gözlem raporları dışında, bianet haberciliğinden, yerel medya eğitimine kadar birden çok alandaki etkinlikleri sırasında iddianın tersine dışlanan kimlik, cinsiyet ve etnisitelere yönelik "lehte ayrımcılık" ilkesini uygulamaya özen göstermektedir.
Son Medya Gözlem Raporumuz, 1 Ocak- 31 Aralık 2008 arasındaki bir yıllık süre içinde gerçekleşen ihlalleri kayıt altına almaktadır. Bu nedenle yorumda ileri sürülen "Basın kuruluşları ve gazeteciler üzerindeki baskılara değinen raporda, son iki yılda 53 kez kapatılan Kürt ve muhalif gazetelere yönelik baskılara hiç yer verilmedi" ifadesi de kabul edilebilir değil. 2006 ve 2007 Raporlarında bilgisine erişilen bütün ihlallere yer verilmiştir. İki yıl öncesinin dökümlerinin 2008 raporunda aranması karşı karşıya kaldığımız sorunun, raporun hazırlanması değil okunmasıyla ilgili olduğunu düşündürüyor.
Üstelik, 13 Mart 2009'da geçilen "2008'de Toplumsal Gerilimin İnsani Bedeli: 435 Düşünce Suçlusu!" başlıklı basın duyurusunda raporun tam metninin 16 Mart'ta yayınlanacağı belirtildiği halde, ayrıntılı raporu dikkate almadan yapılan değerlendirme, eleştirinin nesnelliğine ilişkin soru işaretlerine de yol açıyor.
BİA, uluslararası standartlara uyma çabasındaki tüm hak kuruluşları gibi, ihlalleri, duyumlar ve doğrulatılmamış haberlere değil, mağdurların kendileri ya da hukuki temsilcilerinden edindiği belge ve tanıklıklara dayanarak raporlaştırıyor. Mağdurların haklarının hangi gerekçeyle, nerede, ne zaman, nasıl ihlal edildiğini ihlalcilerin inkâr edemeyecekleri şeklide belgeleyemediği ya da tartışmalı vakaları raporlaştırmayı, bunlarla ilgili dosyalara erişinceye kadar ertelemeyi tercih ediyor. İnkâr edilemez belge ve tanıklıklara dayanmayı raporlarımızın güvenilirliğinin temel ölçütü olarak benimsiyoruz.
Yoğun hak ihlallerinin yaşandığı bir ülkede, eksiksiz bir yıllık rapor oluşturduğumuzu iddia edemeyiz. Kimi zaman gerçekte var olduğu halde rapor süresi içinde bilgisine ulaşamadığımız, ya da doğrulatamadığımız vakaların dışarıda bırakıldığı doğrudur.
Bununla birlikte, ayrıntılı rapor göz önüne alınmaksızın sadece basın duyurusuyla yetinilse bile, 2008 Medya Gözlem Raporu'nun içeriğinin yüzde 80'inin, Kürt Sorunu bağlamında ve Kürt/Kürtçe medya tarafından ifade özgürlüğünün kullanılması sırasında meydana gelen ihlalleri konu aldığını görmemek imkânsızdır.
Basın ve ifade özgürlüğü önündeki sorunların etkin tespiti bakımından karşılıklı bilgilendirmede yaşadığımız sıkıntıları daha önce de birçok kez paylaştık. Raporlaştırmaya temel teşkil edecek belge ve dosyalara ulaşmakta karşılaştığımız güçlükleri duyurduk. Bunları dikkate almaksızın, BİA'nın kasıtlı olarak "Kürtleri yok saydı"ğının ileri sürülebilmesini bir haksızlık ve üzüntü verici bir davranış olarak gördüğümüzü bilmenizi isteriz.
Sıkıntıların giderilmesinin en etkili önleminin mağdurlarla, BİA Medya Gözlem Masası arasında düzenli ve belgelere dayalı bir bilgilendirme ortamı yaratılması olduğunu dikkat çekmek istiyoruz. Bu bilgilenme/bilgilendirme sürecinin çift yönlü işlemesi halinde eksiklerin en aza ineceğinden kuşku duymuyoruz. (EÖ)