Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde haftalık olağan basın toplantısı düzenledi.
“Çocuklara işkence”
Gündeme dair değerlendirmeler yapan Günay, özetle şunları söyledi:
AKP-MHP: AKP ve MHP iktidarının baskı, şiddet, zulüm ve işkence politikalarında hiçbir evrensel ve hukuksal sınırın kalmadığını, hiçbir ahlaki sınırın kalmadığını her gün yeniden görüyoruz. Son birkaç haftada yaşananlara baktığımızda bu iktidarın nasıl pervasızlaştığını; hukuktan, ahlaktan, insani değerlerden nasıl uzaklaştığını görüyoruz. Newroz’dan bu yana Kürt çocuklarına yaşatılanlar, AKP ve MHP iktidarının Kürt düşmanlığının fotoğrafıdır. Bakın Bismil’de Newroz kutlamaları sonrasında anneleriyle gözaltına alınan 5 yaşındaki ikiz kardeşlerin soğuğa rağmen yöresel kıyafetleri çıkarıldı, gözaltına alındılar ve parmak izleri alındı. İşte bu Kürt düşmanlığının ve Kürtleri daha çocuk yaşta fişlemenin şekli ve en somut halidir.
Kürt çocukları AKP ve MHP iktidarıyla birlikte daha 5 yaşında gözaltı merkezleriyle tanışıyor. Daha o yaşta bu iktidarın Kürt çocuklarına vaat ettiği gelecek gözaltı merkezleri, işkence ve ölümlerdir. Bırakın çocuklara iyi bir gelecek bırakmayı özelde Kürt çocukları ve Türkiye’deki bütün çocuklara vaat ettikleri tek gelecek gözaltı, işkence ve ölümdür. Bu iktidar döneminde çocukların can güvenliği yok.
Çocuklar evinin önünde oynarken, evinde uyurken her an bir zırhlı araç tarafından katledilebilir. Bütün bu olaylarda failler ellerini kollarını sallayarak dışarıda dolaşıyor tıpkı başka katliam davalarında olduğu gibi. Ve başka çocukların, başka insanların hayatlarına kast edebilir bu kişiler. Efe Tektekin, dedesinin katledildiği yerde bir yıl sonra zırhlı araçla katledildi. Dedesi TOMA çarpması sonucu katledilmişti.
Efe Tektekin de zırhlı araçla katledildi. Katil utanmadan, sıkılmadan iktidarın cezasızlık politikalarından aldığı cesaretle duruşma salonunda vicdanının rahat olduğunu söyledi. Efe'nin failli, elini kolunu sallayarak gezmeye ve başka çocukların hayatlarına kastetmeye devam ediyor.
Düşünün aynı aileden iki kişi zırhlı çarpması sonucu hayatını kaybediyor, bu asla kader değildir. Bunlar iktidarın Kürt düşmanı güvenlikçi politikaları sonucu işlenen cinayetlerdir. Yine Muhammed ve Furkan kardeşler evlerinde uyurken zırhlı aracın evin içine girmesiyle hayatlarını kaybettiler.
Uğur Kaymaz, Cemile Çağırga, Berkin Elvan, Ceylan Önkol iktidarın güvenlikçi savaş politikaları sonucu yaşamını yitiren çocuklardan sadece birkaçı. Elbette bu çocukların katillerinden hesap sormak boynumuzun borcudur. Türkiye’deki bütün çocuklara huzurlu ve demokratik bir ülke bırakmak bizim boynumuzun borcudur. Bu konuda mücadele etmeye devam ediyoruz, çünkü çocuklar bizim geleceğimiz.
"Kobanî Kumpas Davası hukuksuzca devame diyor"
Kobanî davası: Kumpas Davasında da duruşma devam ediyor. Her duruşma da arkadaşlarımız direnişlerini devam ettirirken mahkeme heyeti de hukuksuzluklarına ve kumpaslarına yenilerini eklemeye devam ediyor. Biz her duruşmada ve davada ne kadar haklı olduğumuzu ve bu davanın nasıl bir kumpas davası olduğunu görüyoruz ve haklı çıkıyoruz. Sadece birkaç oturuma baktığımızda kumpasın niteliğini anlamak mümkün.
Tanık olarak dinlenecek olan Şemsettin Kalay’ın 15 Kasım 2021 tarihinde vefat etmesi nedeniyle dosyada bulunan önceki ifadesi okundu, gözaltında alınan ifadesi okundu.
Tanık ifadelerinin hangi koşullarda alınması gerektiğini uzun uzadıya anlatmayacağım. Ama nereden bakarsak bakalım bu dosyada hukuksuzluk ve usulsüzlük karşımıza çıkıyor. 1 Kasım Dünya Kobanî Günü etkinliklerine katıldığı için 2 Kasım’da gözaltına alınıp tutuklanan bir tanığın ifadesi, ısrarla 6--8 Ekim olaylarıyla bağlamaya çalışılsa da tanık bunun böyle olmadığını ısrarla ve ısrarla beyan etti.
Mahkeme heyetinin tüm yönlendirmelerine, çarpıtmalarına ve zorlamalarına rağmen hiçbir tanık ve müşteki arkadaşlarımızdan şikayetçi olmadı. Bu olayların arkadaşlarımızla ilgisinin olmadığını söylediler. Üstelik hala arkadaşlarımızın ifadeleri bitmemişken tanık ve müştekilerin dinlenmesi başka bir usulsüzlüğe işarettir. Bahtiyar Çolak bu davanın çeteler tarafından yürütüldüğünün somut göstergesidir
Önceki mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak, Atadedeler adı verilen suç örgütüne düzenlenen operasyonla gözaltına alındı. İşte Kobanî Kumpas Davasının çeteler tarafından yürütüldüğünün somut göstergesidir bu gözaltı. Böyle bir mahkeme başkanının aldığı kararların adil ve hukuka uygun olduğunu kim söyleyebilir?
Elbette kimse söyleyemez. Bahtiyar Çolak’ın imzasının olduğu aldığı her karar, yaptığı her işlem ve katıldığı her duruşma şaibelidir ve iptal edilmelidir.
Bir çete üyesi hakim, arkadaşlarımız hakkında defalarca tutuklama kararı verdi. Aslında çetelerin etkisi Kobanî Kumpas Davasında hukuksuzluk ve adaletsizliğin somut göstergesi oldu. Kobanî Kumpas Davasında savunma yapan her arkadaşımız savunmalarıyla yargılamaya devam ediyor.
Son olarak Sevgili Ahmet Türk’ün de dediği gibi; “Bizler 12 Eylül zindanlarını yaşadık, dokunulmazlıklarımız kaldırıldı, baskılarla bizi demokratik siyasetten koparmaya çalıştılar. Bugün de haksız hukuksuz Kobanî Davasıyla karşı karşıyayız. Ancak Kürt sorununun demokratik siyasetle çözüleceğine inandığımız için bugüne kadar mücadele ettik ve bundan sonra da mücadele etmeye devam ediyoruz.” İşte arkadaşlarımızın tavrının özeti burada gizlidir.
"Muhalefetin AK’deki tavrı iktidar gölgesindeki siyasetlerinin göstergesi"
Muhalefet: Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Komitesinin 23 Mart’ta toplantısı gerçekleştirildi. Bu toplantıda Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen kabul edilen bir rapor var. Kuşkusuz bu rapor çok önemli Türkiye demokrasisi açısından. Bu raporla kayyımların kabul edilemez olduğu, terör kavramının yargı tarafından geniş bir yelpazede ele alındığından insan hakları ihlallerine neden olduğu belirtildi. Kayyımlarla seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiğini, hem Avrupa'daki kuruluşlar hem de parti kurullarında bizler birçok kez ifade ettik.
Bir kez daha AK’nin raporuyla seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiği belgelenmiş oldu. Bu duruma ilişkin AKP ve MHP’nin Kürt halkının iradesini gasp etme yaklaşımı bütün kamuoyu tarafından biliniyor. Ancak muhalefetin tutarsız siyaseti rapor görüşülürken ve raporun oylanmasında bir kez daha ortaya çıktı.
Türkiye’nin geleceğini kurma iddiasıyla imzaladıkları bildirgedeki yasama dokunulmazlığının sınırlarını genişletme iddiasına rağmen, imzadan 24 saat geçmeden Semra Güzel arkadaşımızın dokunulmazlığının kaldırılması için oy kullanmışlardı. Yine aynı mutabakat metninde yer alan "seçimle gelen seçimle gider" ilkesine, yani kayyıma karşı ilkeye rağmen CHP’li belediye başkanının AK görüşmelerinde yaptığı konuşma ve CHP delegasyonun rapora karşı oy kullanması muhalefetin tutarsızlığının ve iktidar gölgesindeki siyasetinin göstergesidir.
Türkiye’nin geleceği, tutarlı ve iktidardan bağımsız bir muhalefetle inşa edilir ki o da ancak ve ancak HDP’nin öncülük ettiği Üçüncü Yol siyaseti ve HDP fikriyatıyla mümkündür.
(EMK)