Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutukluluğuna bugün ikinci kez itiraz edildi. Dilekçede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları da hatırlatıldı.
TIKLAYIN - ERDEM GÜL VE CAN DÜNDAR AYM’YE BAŞVURDU
Cumhuriyet gazetesinden Canan Coşkun’un haberine göre dilekçede, suç oluşturduğu ileri sürülen yayın eyleminin hakimlikçe, basın özgürlüğü ve haber verme hakkı çerçevesinde değil, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delil olarak değerlendirildiği belirtildi.
TIKLAYIN - GÜL VE DÜNDAR’IN TUTUKLULUĞA İTİRAZI REDDEDİLDİ
Dündar ve Gül’e yöneltilen “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek”, “siyasi ve askeri casusluk” ve “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlarından ayrı ayrı tutuklama kararı verilmişti.
Dilekçede, bu üç suçlamadan “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlamasının Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesinde düzenlenen tutuklama nedenleri arasında yer alan katalog suçlar arasında yer aldığı, diğer iki suçlamanın bu katalog suçlardan olmadığının altı çizildi.
“Tutuklama nedeni kararda yer almadı”
26 Kasım tarihli tutuklama kararında katalog suçlar arasında yer almayan “siyasi ve askeri casusluk” ve “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlamalarından da tutuklama kararı verildiği anımsatılarak, bu suçlar bakımından tutuklama nedeninin varlığının nasıl tespit edildiği soruldu.
İtiraz dilekçesinde, bu iki suçtan verilen tutuklama kararlarında nedenin varlığından soyut olarak bile söz edilmediği vurgulandı.
“Dünyanın yuvarlak olduğu kadar yalın”
Dilekçede, Dündar ve Gül’ün kaçma şüphesini gösteren somut olgular ya da delilleri karartma şüphesini gösteren davranışları olduğunun iddia edilemeyeceği ifade edildi:
“Can Dündar ve Erdem Gül bakımından bir tutuklama nedeninin olmadığı, tabiri caizse güneşin her sabah doğudan doğup her akşam batıdan battığı ya da dünyanın yuvarlak olduğu gerçeği kadar yalın bir olgudur.”
“Kaçma şüphesini gösteren somut olguların olmadığı bir yana, tersine kaçmayacağını gösteren açık ve somut olgular var. Bu durumda ise ‘örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek’ maddesindeki suç bakımından bile katalog suçlardan olduğu gerekçesiyle kaçma şüphesini var saymak, kanunun ruhu ile bağdaşmaz.”
“Bu şartlar ve somut olgular bağlamında, tutuklama tedbiri, müvekkiller bakımdan bir yargılama tedbiri olmanın ötesinde peşin bir ceza niteliğine dönüşmektedir.”
“Dava açma süresi aşıldı”
Dilekçede ayrıca Basın Kanunu’nun 26. maddesine göre, “Ceza davalarının bir muhakeme şartı olarak, günlük süreli yayınlar yönünden dört ay içinde açılması zorunludur” hükmü anımsatıldı.
“Tutuklamaya neden olan haberlerin yayın tarihinden bugüne kadar geçen süre dört ayı çoktan aşmıştır. Diğer bir deyişle, artık bu yayın eyleminden dolayı dava açılamaz. Dava açılamayacak bir suçlamadan dolayı müvekkillerin hâlâ tutuklu olması hakkaniyet ve adalet ilkesini zedelemekte, kamu vicdanında kabul görmemektedir.”
Uluslararası Ceza Mahkemesi
Dilekçede, tutuklama kararında yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) savaş suçuyla yargılanmasını sağlamak amacıyla MİT’in Suriye’ye gönderdiği yardım malzemelerini taşıyan TIR’lara kumpas kurarak, yasal bir soruşturma görüntüsü altında yasa dışı bir operasyon yaptıkları” iddiası hatırlatıldı.
UCM’nin statüsü ve tüzüğüne bakıldığında bu mahkemenin Türkiye’yi yargılamasının mümkün olmadığı belirtildi:
“Bu mahkeme devletleri değil, ancak belirli kişileri yargılama yetkisine sahiptir. Dolayısıyla, iddianın temeli çürüktür, hukuken sakattır. Üstelik bu mahkeme yalnızca Türkiye Cumhuriyeti Devletini değil, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu yurttaşları da yargılama yetkisine sahip değildir. Çünkü, UCM yalnızca mahkemenin yargı yetkisini kabul eden devletlerin yurttaşlarını yargılayabilir. Türkiye ise bu sözleşmeye taraf değildir ve mahkemenin yetkisini kabul etmemiştir.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Dilekçede, AİHM’in kararlarında yer alan “Demokratik toplumlarda, mahkemeler de boşlukta çalışmazlar, kamuoyu denetiminden onlar da masun değildirler’ cümlesi anımsatıldı.
“Türkiye’nin dış ilişkilerinde ve iç gündeminde kilitlenmeye neden olacak şekilde bir ağırlık taşıyan bu tutuklamanın kaldırılmasında kamu yararının olduğu bir noktaya gelinmiştir. Müvekkillerin salıverilmesi istemi değerlendirilirken, hukuki nedenlerin yanında bu sosyal, siyasi gerçekliğin de dikkate alınması adaletli bir karara ulaşılmasında yardımcı olacaktır.” (AS)