Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, t24 haber sitesi için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'in nasıl bir yönetim modeli olabileceğine dair kişisel önerilerini sıraladığı bir makale yazdı.
Demirtaş, dönemin HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ile birlikte HDP'ye düzenlenen operasyonlar kapsamında 4 Kasım 2016'da gözaltına alındı ve tutuklandı. AİHM'in "Serbest bırakılsın" kararına rağmen serbest bırakılmayan Demirtaş, o tarihten beri cezaevinde.
Cezaevinden Türkiye siyasetine ilişkin gelişmeleri yakından takip eden Demirtaş, görüşlerini de sıklıkla kamuoyuna aktarmayı sürdürdü.
TIKLAYIN - AİHM: Demirtaş Serbest Bırakılsın
Demirtaş, bu kez, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Nedir?” başlıklı yazıda Demirtaş, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e dair görüşlerini 9 başlıkla sıraladı.
“Unutmamak gerekir ki, demokrasinin bir kültür haline dönüşmesini istiyorsak halkı tüm siyasi süreçlerin asıl öznesi olarak kabul etmek, buna göre bir katılımcılığı hayata geçirmek elzemdir” diye seslenen Demirtaş, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin artık kişilerin, grupların veya partilerin devleti olmaktan çıkarılarak halkın devleti haline getirilmesinin zamanıdır" vurgusu yaptı.
“Demokrasi ittifakının gücüyle başarılı olunabilir”
Demirtaş’ın yazısının bir kısmı şöyle:
"2014 Cumhurbaşkanlığı seçimiyle fiilen, 2018'deki seçimle de resmen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçen Türkiye'de neredeyse tüm muhalefet partilerinin ortaklaştığı konu, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçiştir. Muhalefetin, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçiş ifadesiyle vurgulamaya çalıştığı şey, geçmiş yıllardaki parlamenter sisteme dönüş değil, yeni bir modelin hayata geçirileceğidir.
"Nihayetinde ağır aksak da olsa kesintilere de uğrasa Türkiye'nin 150 yıllık bir parlamenter yönetim deneyimi bulunmaktadır. Ancak gelinen noktada, eski parlamenter yönetim modelinin de toplumun sorunlarını çözmekte, yaşanan devlet krizini ve çöküşü aşmada yetersiz kalacağı net olarak anlaşılmış olacak ki, muhalefet ağız birliği etmişçesine Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'den söz ediyor. Ne var ki bu sistemi savunan hiçbir siyasi parti, derli toplu bir öneriyle ortaya çıkıp da bu Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'in ne olduğunu anlatmıyor. Bunu neden yapmadıklarını bilemiyorum. Kendilerince haklı nedenleri vardır mutlaka. Belki de partilerin bu yönlü hazırlıkları veya çalışmaları vardır, haksızlık etmiş olmayayım.
"Tartışmalara katkı verebilmek amacıyla, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'den ne anladığımı, sistemin nasıl olması gerektiğini aktarmak istiyorum. Her şeyden önce benim Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'den anladığım, sadece Meclis'in demokratik bir işleyişe kavuşturulması, Meclis'in etkinliğinin ve gücünün artırılması değil. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, adı üstünde, bir yönetim sistemidir ve doğal olarak bu sistem sadece parlamentodan ibaret değildir. Bu tanımlama, kamunun bütün karar alma, uygulama ve denetleme çalışmaları ile toplumun ve bireyin bu çalışmalara katılmasının en demokratik şekilde düzenlenmesini ifade eder.
Bu sistemin meclis (yasama) ayağı kadar yürütme (hükümet), yargı, bürokrasi, medya, sivil toplum, yerel yönetimler ve ekonomik model ayakları da son derece önemlidir. Zaten bu alanların tümü Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e göre düzenlenmeden yeni bir sistemden söz edilemeyeceği gibi, bu alanların tamamı demokrasiyle buluşturulmadan da sistemin demokratikliğinden söz edilemez.
"Halkın demokratik çıkarları dışında hiçbir amacı, hedefi, hırsı ve gündemi olmayan siyasi aktörlerin öncülüğünde ve tüm toplumsal kesimlerin el ele vererek oluşturacakları demokrasi ittifakının gücüyle başarılı olunabilir. Kolay değil ama imkânsız da değil. Biraz daha samimiyet ve cesaret yeterli olacaktır.
"Belirttiğim çerçevede Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçilirse devlet demokrasiyle buluşmuş olur ve tüm toplumsal sorunların çözümü mümkün hale gelir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin artık kişilerin, grupların veya partilerin devleti olmaktan çıkarılarak halkın devleti haline getirilmesinin zamanıdır.
TIKLAYIN – Demirtaş’ın yazısının tamamını okuyun
Ne olmuştu? 4 Kasım 2016'da HDP'ye yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş çıkarıldıkları hakimlikçe tutuklanmıştı. Demirtaş'ın tahliyesi için 15 Mayıs'ta Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapılan başvuru, 21 Mayıs'ta reddedilmişti. Demirtaş'ın tahliye talebi üst mahkeme olan Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da 24 Mayıs'ta reddedilmesi üzerine avukatlar 29 Mayıs'ta Demirtaş'ın başvurusunun öncelikle görüşülmesi talebiyle AYM'ye başvurmuşlardı. Anadolu Ajansı (AA) 13 Haziran Çarşamba akşamı geçtiği haberde, AYM'nin Demirtaş'ın tahliye talebini reddettiğini belirtmişti. HDP'den 14 Haziran Perşembe günü yapılan yazılı açıklamada ise özetle şu ifadelere yer verildi: "AYM, başvurunun yapıldığı gün İçtüzük 73 uyarınca tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Ancak Demirtaş ile ilgili İçtüzük Madde 73'e göre herhangi bir talebimiz bulunmamaktadır. Talebimiz, İçtüzük 68 uyarınca dosyanın öncelikli ele alınması talebidir. AYM'nin olmayan bir talep hakkında karar vermiş olması, dosyayı incelemeden direktifle karar verdiğinin açık bir göstergesidir. Ayrıca olmayan bir taleple ilgili verilen bu karar toplumda algı oluşturmak için basına da servis edilmiştir." Demirtaş da, 19 Haziran'da avukatları aracılığıyla yaptığı paylaşımda "Anayasa Mahkemesi'nin tahliye talebimi reddettiği şeklindeki haberler doğru değildir. AYM, avukatlarımın tahliye başvurusunu henüz görüşmedi bile. Halen ölü taklidi yapıyorlar. AYM, dosyamı ele almaya korkar hale getirildi. Gerçekten çok yazık" dedi. Bunun üzerine Demirtaş'ın avukatları, AİHM'e 26 Haziran'da başvuru yaptı. 20 Kasım 2018'de AİHM Demirtaş kararını açıkladı ve "Serbest bırakılsın" dedi. Demirtaş, serbest bırakılmadı. |
(EMK)