Şiddet daha çok şiddet üretir
Terörizm ve savaş, siyasi çatışmanın şiddetle dışa vurumudur. Şiddet içeren saldırılara verilen şiddet içeren tepkiler, yalnızca daha fazla şiddet, daha fazla trajedi ve daha fazla insani acı üretir.
Bir Filistinlinin oğlunu, bir İsrailli'nin kızını, bir Amerikalının babasını, bir Afganlının annesini yitirmesi arasında fark yoktur. Çünkü insanin çektiği acı, buna yol açan siyasetin haklılığına bağlı olarak azalmaz.
Yeni bir savaş döngüsü üretilmesin
Dünyamız, yeni silah sistemlerinin, daha yeni silah sistemlerinin doğurduğu Soğuk Savaş döneminde tırmanan küresel çatışmalardan henüz çıkmıştı. Yeni bir çatışmayla benzer bir terör döngüsünün üretilmesine izin vermemeliyiz.
Toplumlarımızın ve yaşadığımız çevrenin varlığını sürdürmesi ve güvende olması ancak, insanlık çatışmaların çözümü için barışçıl yöntemler bulabildiğinde gerçekleşecektir.
Halen, nükleer silahlarla dolu bir dünyada diken üzerinde yaşıyoruz. Dünya, yeni silah sistemlerinin ve uzaya yönelik yeni bir silahlanma yarışının tehdidi altında.
Milyarlarca insan her gün yiyecek, su ve hayatta kalmanın temel araçlarından yoksun olmaları nedeniyle acı çekiyor. Çevresel bozulma, milyonlarca mülteci yaratmış durumda; büyük ölçekli fosil yakıt bağımlılığı siyasi dengesizliklere yol açıyor; küresel ısınma nedeniyle toplumlar deniz seviyesi yükselmesi
tehlikesiyle karşı karşıya.
Geleceğimizi tehlikeye atmayın
Dünya hala, her biri geleceğimizin güvenliği açısından temel sorularla birlikte gelen; iklim değişikliğinden kaynaklanan yaygın sorunlar ve açlık, gezegenimizin zehirlenmesi, biyo çeşitliliğin yok olması gibi sorunlara etkin bir yanıt verilmesini bekliyor. Gezegene yayılma potansiyeli taşıyan yeni ve büyük bir şiddet döngüsünün ateşlenmesiyle geleceğimizin daha fazla tehlikeye atılması kabul edilemez.
Ortaya çıkan bu çatışmadaki tüm taraflara; kendilerini tehdit altında bir gezegenin insanları olarak görmeleri, eylemlerini öç almaya ve misilleme yapmaya yönelik kısa vadeli ölçütlerle değil, gezegenimizin barışı ve güvenliğine ilişkin uzun vadeli ölçütlerle değerlendirmeleri çağrısında bulunuyoruz.
Siyasi ve ekonomik farklılıklarından bağımsız olarak tüm insanlık, ayni en temel hak, gereksinim ve değerleri paylaşmaktadır. Görevimiz artık, ortak geleceğimize yönelik tehditler karsısında dünyanın bütününü kapsayan çözümler yaratmak olmalıdır.(NA)