Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) Çalışma Raporu’nda, Mayıs 2023 - Nisan 2024 arasındaki insan haklarının durumuna yönelik veriler ve değerlendirmeler yer alıyor.
Raporun “İşkence ve Diğer Kötü Muamele Uygulanmaları” başlıklı kısmını, 26 Haziran İşkenceyle Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’nde yayımlıyoruz.
Resmi Gözaltı Yerlerinde İşkence ve Diğer Kötü Muamele Uygulamaları
Siyasal otoriterleşme ile orantılı olarak devlet erkinin çeşitli kademelerinde yaygınlaşan yasa, kural ve norm denetiminden kaçınma, keyfilik, bilinçli ihmal gibi sebeplerle usul güvencelerinin ihlal edilmesi, gözaltı sürelerinin uzunluğu, izleme ve önleme mekanizmalarının işlevsiz kılınması ya da bağımsız izleme ve önlemenin hiç olmaması vb. nedenlerle resmi gözaltı merkezlerindeki işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, uygulayıcıların ihtiyaç duydukları ölçüde, sistematik ve yaygınlığını sürdürmektedir.
TİHV dokümantasyon biriminin tespit edebildiği kadarıyla gözaltında ölüm olaylarına 2019 yılında hiç karşılaşılmamış, 2020, 2021 ve 2022 yıllarında ise birer şüpheli ölümün gerçekleştiği göz önüne alındığında, 2023 yılında şüpheli ölümün ötesinde çoğu için işkence ve diğer kötü muameleye ilişkin fotoğraf ve video görüntülerini ve tanıkların beyanlarını destekler nitelikteki son derece ciddi ve güvenilir iddia ve kanıtların söz konusu olduğu altı kişinin gözaltı süreçlerinde yaşamını yitirmiş olma gerçeği sorunun ulaştığı boyutu göstermektedir.
TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri’nin 2023 yılı verilerine göre, TİHV merkezlerine başvuranların birden fazla birimde işkence gördüğü dikkate alınmak kaydı ile, işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmış 739 yeni başvurunun 387’si (%52,3) emniyet müdürlükleri, 56’sı (%7,6) polis karakolu gibi resmi gözaltı merkezlerinde işkenceye maruz kaldıkları gerekçesi ile başvurmuştur.
Bunun yanı sıra 311 (%42) kişinin aynı zamanda güvenlik görevlilerinin araçlarında işkenceye maruz kalmış olduğu göz önüne alındığında araç içlerinin bizatihi kendisinin, resmi kayıt öncesi, resmi işkence mekânına dönüştüğünü ortaya koymaktadır.
Resmi olmayan gözaltı yerlerinde ya da gözaltı dışındaki ortamlarda işkence ya da diğer kötü muamele uygulamaları
Son yıllarda giderek yaygınlaşan resmi olmayan gözaltı yerlerinde ya da gözaltı dışındaki ortamlarda (kolluk görevlilerinin barışçıl toplantı ve gösterilere müdahalesi sırasında ya da sokak ve açık alanlarda, ev ve iş yeri gibi mekânlar gibi) yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları sıradanlaşarak gündelik yaşamın bir parçası hâline gelmiştir.
Özel olarak barışçıl toplantı ve gösterilerde kolluk görevlilerinin “işkence ve diğer kötü muamele uygulaması” düzeyine ulaşan “güç kullanarak müdahalesinin” yaygınlaşması dahası “sıradan bir uygulama” hâline dönüştürülmeye çalışılması, işkenceye maruz kaldıkları için TİHV rehabilitasyon merkezlerine başvuranların yakınmaları, tıbbi bulgu ve tanılarının da gösterdiği gibi, son dönemin karakteristik bir özelliğine dönüşmüştür.
TİHV merkezlerine başvuranların birden fazla birimde işkence gördüğü dikkate alınmak kaydı ile, 2023 yılı içinde TİHV’e başvuranlardan sokak ve açık alanlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarına maruz kalanlarının oranının %77,4’e ulaşması sorunun ulaştığı boyutu göstermektedir.
İşkencenin sokağa inmesi, birden fazla mekânda devam etmesi ve cezasızlık uygulamalarının her aşamaya hâkim kılınması, son dönemde hep ifade edegeldiğimiz gibi işkencenin değişen yüzünün anlaşılmasına olanak sağlayan önemli bir veri olmaktadır.
Zorla kaçırma/kaybetme girişimleri
1990’lardan sonra 2016 yılında ilan edilmiş olan OHAL dönemi ile birlikte kaygı verici bir şekilde yeniden yaşanmaya başlamış olan zorla kaybetme ya da kaybetme girişimlerinin/kaçırmaların son yılların bir başka karakteristik özelliğine dönüştüğünü belirtmek durumdayız.
Bu kaygı verici gelişme BM Zorla veya İradedışı Kayıplar Üzerine Çalışma Grubu’nun en son 8 Ağustos 2023 tarihli raporuna da bir kez daha yer almıştır. Söz konusu raporda 2001 yılındaki dört ve 2007 yılındaki bir zorla kaybedilen insanı göz ardı etmemek kaydı ile 2000’li yıllarda 2016 yılı ile yeniden başlayan bu süreç Çalışma Grubu tarafından izlemeye alınmıştır.
Özellikle 2019 yılında altısı Şubat ayında biri ise Ağustos ayında olmak üzere yedi zorla kaçırma/kaybetme vakası tespit edilmiş, bunlardan altısının aylar sonra gözaltında olduğu öğrenilmiştir. Bu altı kişiden ikisi yargılandığı duruşmalarda kendilerinden haber alınamayan dönemde ağır tehdit, işkence ve taciz altında kaldığını ilk kez anlatmışlardır.
Bir kişinin akıbeti ise 6 Ağustos 2019 tarihinden bu yana, 58 ay geçmesine karşın, kamuoyunca hâlen bilinmemektedir.
“Kaybedilenlerin” yakınları açısından “işkence ve zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele” yasağının ihlali anlamına da gelen bu konu başta Cumartesi Anneleri tarafından uzun yıllardır sürdürülmekte olan “Gözaltında Kayıplarla Mücadele” çabalarının kıymetini daha da artırmaktadır. Bu konu kurumlarımız açısından da kuşkusuz öncelikli bir konudur.
Cezasızlık Kültürü
Sürekli olarak yinelediğimiz gibi cezasızlık olgusu işkence ile mücadelede en önemli engeldir.
Her zaman belirttiğimiz gibi, cezasızlığın arkasında yatan köklü neden işkence iddialarına yönelik bütün iddiaların ivedilikle, eksiksiz, tarafsız, bağımsız ve etkili bir şekilde soruşturmaya konu edilmemesidir.
Faillere hiç soruşturma açılmamakta ya da işkence suçu nedeniyle yapılan suç duyurusu başvuruları ya çeşitli gerekçeler ile takipsizlikle sonuçlanmaktadır.
Takipsizlikle sonuçlanmayan soruşturma süreçleri çok sıklıkla daha az cezayı öngören ve zamanaşımına tabi olan ‘basit yaralama’, ‘zor kullanma sınırının aşılması’, ‘eziyet’ ya da ‘görevi kötüye kullanma’ suçlarından sürdürülmektedir.
Kovuşturma aşamasına ulaşabilen dosyalarda ise sanıklara genellikle hiç ceza verilmemesi ya da cezaların ertelen mesi gibi nedenlerle cezasızlık olgusu işkence yapılmasını mümkün kılan en temel unsurlardan birisi olarak hâlâ karşımızda durmaktadır.
Ayrıca işkence suçunun kovuşturulması için yasadaki muğlaklık yerini korumaktadır.
Öte yandan işkence suçunun soruşturulmasının önüne geçmek amacıyla işkence görenleri yıldırmaya yönelik işkence görenler hakkında derhal “memura hakaret etmek, mukavemet etmek, bu sırada yaralamak, kamu malına zarar vermek” gibi gerekçelerle karşı davalar açılmaktadır. İşkenceciler aleyhine açılan davalar cezasız kalırken işkence görenler aleyhine açılan davalar kısa sürede ağır cezalar ile sonuçlanabilmektedir.
Yarın: Çalışma raporundaki “Hapishanelerde işkence ve kötü muamele” bölümü
(AS)