Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, belgesel gösterimleri ve etkinlikler ile 15-20 Haziran tarihleri arasında birçok mekânın ev sahipliğinde gerçekleşiyor.
Bu yıl 12. kez düzenlenen Documentarist İstanbul Belgesel Günleri'ne Aynalı Geçit, Vault34/Yeşilçam Sineması, Kadıköy Sineması ve Yapı Kredi Kültür Sanat ev sahipliği yapıyor.
TIKLAYIN - Programın detaylarına ulaşın
Documentarist, her yıl olduğu gibi bu sene de birçok ülkenin belgesellerini, Türkiye izleyicisi ile buluşturuyor. Bu sene, diktatörlüğe karşı halkın sürdürmekte olduğu direniş ile ön plana çıkan Sudan’a da konuk ülke olarak özel bir seçki ayrılıyor.
Onur konuğu ise sinemayı kendi çabalarıyla öğrenen ve kamerasını gördüğü çeşitli sorunlara çeviren Sean McAllister. McAllister’ın beş filmine ev sahipliği yapacak olan Documentarist’in Sanat Yönetmeni Necati Sönmez ile bu sene gerçekleşecek olan belgesel günlerine dair konuştuk.
Bu sene konuk ülke Sudan. Sudan, gerçekleşen direnişten önce konuşulmayan, özellikle sinemasına dair bilgiye sahip olmadığımız bir ülke. Bu sene Sudan sinemasına eğilmenizdeki en önemli sebep neydi?
Documentarist olarak yaşadığımız döneme ayna tutan, şu an kaynayan kazan durumundaki coğrafyaları biraz yakından tanımaya, en azından o ülkelerin kaynayan kazan haline gelmesinin altında yatan nedenleri anlamaya yardımcı olan filmlere daha özel bir ilgi gösteriyoruz. Sudan'da 30 yıldır süren askeri diktatörlüğe karşı, geçen sene sonlarından itibaren gösteriler düzenlenmeye başlandı. Hızla yayılan halk hareketi nisanda Omar al-Bashir'in iktidardan düşmesine yol açtı, ancak askeri cunta barışçıl gösterileri şimdilerde kanla bastırmaya çalışıyor.
Dünyanın ne yazık ki görmezden geldiği bu süreci, ben biraz da kişisel merakımdan ötürü başından beri yakından izlemeye çalışıyorum. Darfur'da yaşananlar üzerine yarım kalmış bir film yapma girişimim de olmuştu. Derken bu sene Berlinale'de Sudan'dan çıkmış çok güzel filmlerin gösterildiğine tanık olduk. Özellikle herkese tavsiye edeceğim “Ağaçlardan Bahsetmek” bizi bu bölümü yapmaya teşvik etti diyebilirim. Yeni Film Dergisi'nden arkadaşların filmin yönetmeni Suhaib Gasmelbari ile kurduğu yakın ilişki işimizi kolaylaştırdı.
Bu filmde bahsi geçen sinemacıların, 70-80'lerde yaptığı olağanüstü değerli kısa filmlerin yakın zamanda restore edilmiş olması da güzel bir rastlantı oldu; onları da programa almayı başarınca ortaya Sudan halkını, kültürünü ve sinemasını yakından tanımaya vesile olan nadide bir seçki çıktı. Son günlerde yaşanan korkunç katliamla birlikte bu filmler neredeyse birer siyasi bildiriye dönüştü.
TIKLAYIN - Bir Sudan Hikayesi/ Belgeseli: Biraz da Ağaçlardan Bahsedelim
TIKLAYIN - Sudan Sineması İstanbul'a Göz Kırptı
TIKLAYIN - "Halk Hareketi, Sudan Sinemasının da Yeniden Kurulması İçin Bir Başlangıç"
Uluslararası Panorama kategorisinde de birçok ülkeden filmler görüyoruz. Bu seçkide de yer yer aşina olmadığımız ülkelere dair filmler ön planda. Documentarist'in görünürlüğü olmayan ülkelere dair filmleri de Türkiye seyircisine ulaştırdığını söyleyebilir miyiz?
Documentarist'in paralel işleyen ikili bir misyonu var, daha doğrusu programı oluştururken gözettiğimiz iki temel hedef var: Biri, bahsettiğiniz gibi gözden de gönülden de ırak coğrafyalara, oradan çıkan güzel ve kadri bilinmemiş belgesellere ayrı bir yakınlık duyması. Diğeri ise, belgeselin ustalarını, dünyada iyi bilinen ama Türkiye'de maalesef bilinmeyen ya da az bilinen isimlerini buradaki seyirciyle tanıştırmak.
Günümüzde dünya küçülmüş, iletişim araçları her yere sızmış gibi görünse de, maalesef bu durumun köreltici de olabildiğini gördük: Dünyadaki kamuoyu ilgisini belli ve aynı şeylere yöneltirken, bazı şeyleri daha da görünmez kılan bir iletişim sistemi hâkim oluyor giderek. Dünyada bir gün içinde binlerce olay yaşanırken, o gün hemen herkesin tek bir vakayı konuşuyor, paylaşıyor ya da duyuyor olması normal değil. Aşırı iletişimin tuzağı bu, bir yandan toplumsal hafızayı da yok eden bir mekanizma. Görünür olmayanı gün ışığına çıkarmak, hafızayı korumak adına da çok önemli.
"Her bakımdan şanslı bir festival"
Bu sene, McAllister'ı festivale getirmeye karar vermenizdeki temel motivasyonunuz neydi? Süreç nasıl gelişti?
Açıkçası biraz tesadüf eseri oldu. Ustaya Saygı bölümü için -şu anda yaşamayan- başka bir belgesel ustasının filmlerini getirtmeye çalışıyorduk. İlgili ülkenin konsolosluğuyla bir yıldan beri görüşme halindeydik, onlar da bize destek olmak için kendi Kültür Bakanlıklarından kaynak çıkarmaya çalışıyordu, ama maalesef olamadı. Sean McAllister bizim uzun vadede davet edeceğimiz belgeselciler listemizde -ki uzun bir liste olduğunu söyleyebilirim- zaten vardı.
Arkadaşımız Ahmet Gürata, Hindistan'da bir atölyede kendisiyle tanıştığını, son filmini İstanbul'da göstermek istediğini söyleyince bir ışık yandı. Sean'la son filmi için başlayan yazışmalarımız sonucunda, ona daha geniş yer ayırmak için daha uygun bir zaman bulamayacağımıza kanaat getirdik. O da davetimizi kibarca kabul edince, bu sefer kaynak aramaya başladık ve ilgili ülke kurumlarından tek kuruş alamadık. Bir ara uçak biletini cebinden ödemeyi teklifi edecek noktaya geldi; neyse ki o konuda sağolsun Altyazı Dergisi imdadımıza yetişti.
Programın geri kalan giderlerini de son anda başka kaynaklardan karşılamayı başardık ve böylece en önemli beş filmiyle birlikte, verimli geçeceğini umduğumuz bir sinema dersi de içeren esaslı bir Sean McAllister programı çıktı ortaya. Yani 12. Documentarist her bakımdan şanslı bir festival oldu diyebilirim.
Sean McAllister
“Çocuklar tarih sahnesine çıkıyor”
Bu sene farklı olarak "Çocuklar Büyürken" seçkisine yer veriyorsunuz. "Büyüme" hikayelerinin yer aldığı bu kategorinin önemi nedir? Dünya gündemini belgesellerle takip eden Documentarist'te büyüme hikayeleri, gündemimizdeki neye vurgu yapıyor?
Sadece iklim krizi karşısında biz büyüklerin takındığı kayıtsızlığa ve buna isyan eden çocuklara bakıldığında bile, umudu geleceğe kimin taşıyacağı hakkında fikir edinmek mümkün. Hepimiz çökmekte olan bir sistemin içinde debelenirken, hem ondan yakınır hem de aynı zamanda o sistemi beslemeye devam ederken, çocuklar tarih sahnesine çıkıyor ve avazları çıktığı kadar seslerini duyurmaya çalışıyor. Çocukların 'büyüme' hikâyeleri bu yüzden gündemimizle her zamankinden daha çok alakalı.
Öte yandan, çocuklar ve ergenler, genellikle sinema tarafından daha az görünen bir yaş grubu. Toplum da çoğu zaman onlara bakmayı unutuyor. Son olarak, bu sene önümüze çocuklara dair çok güzel belgeseller çıktı ve işte tam zamanı diye düşündük. Bu filmler bize onların kendine has duygularını, kaygılarını, dertlerini hatırlatıyor.
Ayrıca programda belgesel sinemaya dair sorunların ele alındığı ve belgeselin görünürlüğünün artırılmasına yönelik etkinlikler de göze çarpıyor. Bu etkinliklerin önemine dair neler söyleyebilirsiniz?
Festival film gösterimlerinden ibaret olmasın, bazı filmlerin gerisini berisini de bilelim, varsa oradaki etik sorunlar tartışılsın, bu işin ehli olanlar iyi belgesel nasıl yapılırı anlatsın, yeni belgeselcilerin ufku sinema dersleriyle, atölyelerle ve deneyimlerin paylaşımıyla zenginleşsin diye planladığımız bir dizi yan etkinlik var. Bunları en az filmlerin kendisi kadar önemsiyoruz. Bazen filmler unutulur ama bu etkinliklerde öğrenilen şeyler baki kalır.
Belgesel sinemanın sadece ürünlerini değil, nasıl üretildiğini, yaratıcılık potansiyelini, sorunlarını da dert ediniyoruz; elbette onu susturmaya, sansür kıskacına almaya çalışan düşmanlarını da.
Belgesel için doğru dürüst bir yapım/dağıtım ağının olmadığı Türkiye'de hemen hiçbir destek mekanizması yokken, tersine onca köstek varken, sinema okullarında belgesel bölümleri de yokken, her sene 100'den fazla belgesel üretilebiliyorsa ve bunların yarısına yakını yeni yönetmenlerden geliyorsa, belgesel üzerine tartışacak, öğrenecek ve paylaşacak çok şeyimiz var demektir.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bence yeterince konuştum!
Necati Sönmez hakkındaTheo'nun Bakışı, İbret Olsun Diye, 40 Gün 40 Gece Sulukule, Gazze'nin Yarası belgesellerinin yönetmenidir. Kayıp Belleğin İzinde, Günden Geceye İstanbul: Bir Şehir Senfonisi, İşler Nanay ve Çıralı: Doğala Dönüş belgesellerinin ortak yönetmenliğini yaptı. Kurucusu olduğu ZeZe Film'de birçok filmin yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendi. |
(EA/EMK/AÖ)