Şu ana kadar kendini medyadan saklayan ya da öyle bir izlenim veren Uzan'ı, Taki Doğan'ın programında görmek, Sezen Aksu ya da Tarkan'ı kırk yılda bir televizyonda görmek gibi.
Cem Uzan yorulmak, yıkılmak nedir bilmeyen, acıkmaz, uyumaz, dışkılamaz bir imge olarak varolan pop starlar gibi... Sanki dokunulmazlık için uğraşmıyor. Sanki "Ezilenler İktidar Olacak" sloganını onun ağzından duyan emekçiler buna hiç gülmüyorlar...
Dokunulmazlığa ihtiyacı var
Uzan Grubu'nun son beş yılda neler yaşadığını hatırlatak, Cem Uzan'ın dokunulmazlığa neden ihtiyaç duyduğuna açıklık getirelim.
2002 seçimlerinden hemen sonra Motorola ve Nokia şirketleri Uzan'lar aleyhine 3 milyar dolarlık "alacak ve dolandırıcılık" davası açtı.
2004 Şubat'ta Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), yeni çıkarılan Bankacılık Yasası'na dayanarak Uzan Grubu'na ait 219 şirketin yönetimine el koydu.
TMSF ile Cem Uzan arasında yaşanan görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlandı, Uzan ailesinin İmar Bankası ile ilgili davaları devam etti. Uzan Grubu'na ait mallar ise ihale yoluyla satışa çıkarıldı.
Davaların Uzan aleyhinde sonuçlanması durumunda "dokunulmazlığa" gerçekten ihtiyacı var.
Genç Parti 5 yıl önce 2002'deki seçim kampanyalarında milliyetçilik ve vatanseverlik üzerinde temellenen bir siyaset geliştirdi. Bugün de Uzan'ın TV reklamlarında dağ başını duman almış marşıyla coşuyoruz.
Türkiye'nin genç ve dinamik bir siyasetçiye duyduğu gereksinim ve özleme, milliyetçi haykırışların coşkusu da eklenince Genç Parti parlak bir çıkış yaptı.
Uzak olan güzeldir...
Uzan'ı yakışıklı bulan kadınları, "biraz da o yesin", "ABD'ye kazık attı ya bana yeter" diye düşünenleri Uzan'ın haftalardır gündemde olan "sağda ve solda birleşme-birleşememe" meselelerinden uzak durması da etkiliyor.
Bu "uzak duruşu" Genç Parti'nin AKP'nin karşısında "tek ve güçlü alternatif" olarak imgesini cilalıyor.
Cem Uzan'a oy vereceğini söyleyenler , onun gerçekte olduğu kişiyi unutmuş gibi görünüyorlar.
Mal varlığına en konulan, elinde tehdit kasetleri bulunduran kişi sanki Cem Uzan değil.
"Bir hizmet edip gideceğim"
Uzan, "biz" diye konuşmaya özen gösterse ve sürekli teşkilattan söz etse de kişisel gücü, inadı ve öfkesiyle yola devam ediyor.
Uzan, "2002 genel seçimlerinde denenmemiş iki parti vardı, AKP ve Genç Parti. AKP'den sonra en çok oyu Genç Parti almıştı. AKP sırasını savdı, şimdi sıra bizde" diyor ve ekliyor: "Siyaseti bir dönem millete hizmet için yapıp bırakmak lazım."
Bu sözlerin "vur-kaç" zihniyetine yakınlığı gözden kaçırılmasın. Siyaseti "millete hizmet" için yapmak istediğinde samimi olan siyasetçiler bile bu cümleyi kurmakta zorlanır.
Millete hizmet etmek isteyen, "AKP'yle asla koalisyon kurmam" da diyemez. Üstelik bu cümle ne AKP'ye karşı olan kitleyi kazanmak ne de kesin tavır göstermek için kuruluyor. Bu, "ben onunla top oynamam" demekle aynı neredeyse.... (NZ/TK)