Abner Gedaias Vicente Cifuentes 26 Ağustos 2010 tarihinde Meksika-ABD sınırını aşmak için çıktığı yolculukta kayboldu. Yakınları ondan bir daha haber alamadı. Annesi evladının resmini göğsünde taşıyarak yıllardan bu yana ondan bir haber almaya çalışıyor.
El Salvador’daki Kayıp Göçmen Ailelerinin Komitesi adına Göç ve Kalkınma Küresel Forumuna katılan Blanca Areli Gomez deMelgar kayıp oğlunun hikayesini şöyle anlattı: Bir depremden sonra yıkılan evlerinin tamiri için paraya ihtiyaçları olmuştu. Oğlu Amerikan rüyasına kapıldı, gidip çalışacak, para kazanacak ve annesine gönderecekti. Annesi gitmemesini istedi ama o annesinin daha az çalışmasını istediği için gideceğini söyledi. Gidişi, geri dönüşsüz bir yolculuk oldu.
Her yıl Orta Amerika’nın El Salvador, Guatemala, Honduras, Nikaragua, Ekvador gibi ülkelerinden on binlerce insan Meksika sınırını aşarak düzensiz yollardan ABD’ne gitmeye çalışıyor. Orada kaçak da olsa iş bulmayı ve para kazanmayı umuyorlar. ABD hükümetleri Meksika ve ABD arasındaki duvarı yükselttikçe yolculuğun tehlikesi artıyor. Göçmenler kimi zaman Meksika güvenlik güçleri tarafından yakalanarak hapse atılıyor, kimi zaman aracılık için kendilerine para ödedikleri ve çoğu zaman uyuşturucu kartelleriyle bağlantılı olan kaçakçılar tarafından işbirliği yapmaya zorlanıyor. Kabul etmedikleri zaman katlediliyor veya çöllerde ölüme terk ediliyorlar.
Afrika’nın çeşitli ülkelerinden Libya’ya gelip orada insan kaçakçıları tarafından teknelere istif edilen ve Akdeniz’de yaşamlarını yitiren göçmenlerin de kaderleri farklı değil. İnsanlar ülkeler arası savaşlardan, kendi ülkelerindeki çatışmalardan ve şiddet olaylarından olduğu kadar neoliberal ekonomik politikaların temel geçim imkanlarını ellerinden alarak onları yoksulluğa mahkum etmesinden kaçmak için ölümü göze alarak yola koyuluyorlar.
Göç ve Kalkınma Küresel Forumunun bu yıl Berlin’de 29 Haziran-1 Temmuz tarihlerinde yapılan sivil toplum günlerinde toplantı “Güvenli, Düzgün ve Düzenli Göç Şimdi: Kabule Değer bir Sözleşmenin Mekanikleri” başlığını taşıyordu.
Forum Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde yer alan, hükümetlerin ve sivil toplum örgütlerinin hem kendi aralarında hem birbirleriyle görüş alışverişinde bulundukları bağlayıcı olmayan bir tartışma platformu. Her yıl başkanlığı üstlenmeyi kabul eden bir ülkede toplanıyor. Bu yıl Almanya’nın başkanlığında Berlin’de toplanan forum 2015 yılında Türkiye’nin başkanlığında İstanbul’da toplanmıştı. 2018’de Fas başkanlığında Marakeş’te toplanacak.
Bu yıl ki forumun başlıca teması 2018 yılında BM tarafından kabul edilecek olan Güvenli, Düzgün ve Düzenli Göç için Küresel Sözleşmenin sadece hükümetlerin çıkarlarını gözeten bir metin olmaması, göçmenlerin ve göçmen haklarını savunan örgütlerin de sürece etkide bulunması idi. Dolayısıyla sivil toplumun kırmızı çizgilerinin neler olduğu, neleri kabul edilemez bulduğu ve neleri talep ettiği üç gün boyunca çeşitli oturumlarda tartışıldı.
2014 yılında Stockholm’de yapılan forumun önde gelen teması, 2015 yılında BM tarafından kabul edilecek olan 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine göçmenlerle ilgili taleplerin nasıl dahil edilebileceği idi.
Uzun uğraşlardan sonra deklarasyonun 29. maddesinde göçmenlerin içerici büyüme ve sürdürülebilir kalkınmaya pozitif katkısına, uluslararası göçün kaynak, transit ve hedef ülkelerin kalkınmasında çok boyutlu bir gerçeklik olduğuna dikkat çekildi. Statüsünden bağımsız olarak tüm göçmenlerin, mültecilerin ve yerinden edilmişlerin insan hakları ve insani muamele görmeleri için uluslararası düzeyde güvenli ve düzenli göçün sağlanması için işbirliği yapılacağı belirtildi. Gündemin ülkelerin kendi içindeki ve aralarındaki eşitsizlikleri azaltmak olan onuncu hedefi altında 7. madde planlı ve iyi yönetilen göç politikalarının uygulanmasıyla kişilerin düzenli, emniyetli ve sorumlu biçimde göç ve hareketliliğinin kolaylaştırılmasını öngördü.
Bu yıl ise tartışmanın odaklandığı hususlardan biri, 2018’de kabul edilecek olan Güvenli, Düzgün ve Düzenli Göç için Küresel Sözleşmenin kağıt üzerinde kalmaması amacıyla Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 2030’da olduğu gibi amaçlar, hedefler ve göstergeler belirlenmesi ve bunların izlemesinin yapılması için neler gerektiği idi. Dört alt çalışma grubunda güvenli, düzgün ve düzenli göç mekanizmalarının çocuk göçmenler, geriye dönen göçmenler, artan yabancı düşmanlığı ve ırkçılık karşısındaki göçmenler ve göçmen işçiler için nasıl kurulabileceği tartışıldı. Öneriler tavsiyelere dönüştürüldü ve ‘Ortak Gün’de hükümet temsilcileriyle paylaşıldı.
Bir diğer tartışma konusu, bağlayıcı olmayan bir Küresel Sözleşmenin göçmenler açısından ne ölçüde etkili olacağı idi. Kuşkusuz burada 1990 yılında BM tarafından kabul edilen Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmenin bağlayıcı olması nedeniyle aradan geçen 27 yılda sadece 66 ülke tarafından imzalandığını belirtmek gerekiyor. İmzalayanlar çoğunlukla göçmen gönderen ülkeler olmakla birlikte günümüzde bu ülkelerin birçoğu (aralarında yer alan Türkiye gibi) aynı zamanda göçmen alan ülkeler haline geldi.
İmzalayan ülkelerin bir kısmı ise kendi parlamentolarından buna uygun yasal düzenlemeleri geçirmediler. Dolayısıyla ülke hükümetlerinin giderek artan insan hareketliliğine uygun politikalar geliştirmekte çekince göstermesi, düzenli göç kanallarını açmaması, göç yollarında daha çok insanın acı çekmeye ve yaşamını yitirmeye devam edeceğine işaret ediyor. (GT/YY)