Bilgen bugün (2 Ekim) Ankara'da yaptığı açıklamada, "Kurumlar arasındaki gerilim adalet ve özgürlük taleplerinin bastırılmasına hizmet ediyor" dedi ve ekledi:
"Temsil adaletinin gerçekleştiği, bir seçim sisteminde farklı eğilimlerin yarışmasının amaçlanması gerekirken, kamplaştırıcı söylemlerden kaçınılmalı. Bütün sivil toplum örgütlerini, sendikaları, siyasetçileri ve bağımsız medya çalışanlarını hukuk devleti ve haklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz."
"Tahrik edici söylemler toplum güvenliğine risk"
Bilgen, Sezer ve Büyükanıt'ın konuşmalarıyla ilgili şu saptamaları yaptı.
Sivil-asker ilişkileri: "Hukuk devletlerinde tehdit tanımlamalarını seçilmiş parlamento eliyle toplum yapar. Güvenlik bürokrasisi bu konuda ancak yetkilerini aşmadan usulü ile bilgi paylaşımı görevi üstlenebilir. Askerin Anayasal düzenlemelerden kaynaklanan olağanüstü konumu bir yandan Türkiye'yi uluslararası kamuoyu önünde zayıf düşürürken toplumsal taleplerin de önünü tıkıyor."
PKK'nin ateşkes ilanı: "Ülke içinde çatışmaların bitmesi, silahların susması, şiddetin tümüyle son bulması için bir fırsat. Bunun için sağduyulu, barışı tesis edecek adımlar atılması gerekirken tahrik edici söylemler geliştirilmesi, toplum güvenliğinin tesisi için ciddi bir risk içeriyor."
Anayasanın değiştirilmesi: "Anayasayı değiştirme talebini, yönetime katılma hakkını ortadan kaldıracak bir durum olarak tanımlamak totaliter bir devlet anlayışının eseri olabilir.
Askeri darbe sonrasında hazırlanmış bir Anayasanın toplumsal ihtiyaçlar ve dünyada yaşanan gelişmeler çerçevesinde değiştirilmesi, Cumhurbaşkanlığı seçiminin gerilime dönüşmemesi açısından da bir zorunluluk. Toplumun seçtiklerini denetlemesi, eleştirmesi ve verdiği yetkiyi geri alması parlamenter rejimlerin gereği."
"Devletin dini hayata müdahalesi insan haklarıyla bağdaşmıyor"
Laiklik: "Laikliğin, dogmatik bir ideolojik yaklaşımla sunulmasından sadece dini vecibelerini yerine getirmek isteyen çevreler değil, Aleviler, gayrimüslimler de mağdur oluyor. Devletin, dini hayata, özgürlükleri kısıtlayıcı keyfi müdahaleleri insan hakları ve hukuk devleti ilkeleriyle örtüşmüyor. İnsanın diğer bütün düşünceleri gibi inanca dayalı düşüncelerinin de iç dünyasına hapsedilmesi, kabul edilebilir değil. Devlet gücünü kullananların inançlar karşısında taraflı tutum sergileyerek, incitici, itham edici söylemler geliştirmeleri toplumsal barışı tehdit edici boyutta."
Kılık kıyafet: "Toplumun bir kesiminin inançları ya da gelenekleri gereği tercih ettikleri kıyafetleri, 'insanımızı çağdışı görünüme sokmak' olarak tarif etmek, birlikte yaşama iradesine yönelik tahammülsüz bir tutum. Çok önemli bölgesel çatışma riskleri ile karşı karşıya bir coğrafyada yer alan Türkiye'de en üst düzey yöneticilerin 'kılık kıyafet' tartışmalarıyla kamuoyunu yönlendirmeleri kaygı verici."
Talabani: "'Irak Devlet Başkanı sıfatını taşıyan kişi' yaklaşımı Türkiye'nin komşularıyla barışçı ilişkiler geliştirmesine ve iç güvenliğine katkı sağlayamaz.
TESEV Almanak'ı: "Bir sivil araştırma kuruluşuyla birlikte polis akademisi öğretim üyelerini hedef alan, 'casusluk' kategorisinde tanımlayan sözler endişe verici." (TK)