Türkiye dışında daha önce İtalya ve İsviçre gibi ülkelerde karma sergilere katılan genç kuşak güncel sanatçılarımızdan Hande Varsat, İspanya'da açtığı ilk kişisel sergisinde gelenekçilik- bireyselcilik ikilemini sorguluyor.
Benliğimizi oluşturma süreci çoğumuzun hayatında acılı bir süreç olmuştur. Bu süreçte ayakta kalabilmek için bir takım ilkelere tutunup, buna göre de toplum içerisinde "tutarlı" etiketine uygun bir kimlik sahibi olmaya çabalarız.
Sonunda edindiğimiz bu kimliği parlatır parlatır, özümüzün tam üstüne yerleştirir, buna göre davranma ihtiyacı hissederiz. Zaman geçtikçe bu kimlik içimizden gelenden daha büyük hale gelir ve sürekli altını doldurmamız gereken bir mekanizmaya dönüşür.
Aslını isterseniz, bence bu, birbirinin zıttı iki olgunun aynı anda varolmayacağının kabulüdür. Bu kabul bize belirlilik sağlar, çünkü belirsizlik insanın en korktuğu şeylerin başında gelir. Peki ya hayatımızı belirli kalıplaşmış ilkelere göre yaşamayıp, bunun hayatımıza getirebileceği çelişkileri kabul etmeyi seçersek?
Geleneklerine düşkün Kayseri'li bir ailenin en küçük kızı olarak dünyaya gelen Hande Varsat, hayatı boyunca Amerikan tarzı bireyci okullarda öğrenim görmüş. Zıt yönlere doğru çekiştiren iki taraftan herhangi birini kendi kimliğinin altyapısı olarak belirlememiş. Muhafazakarlığın "Elalem ne der?" zihniyetiyle bireyselciliğin "Senden önemli kimse yoktur" söylemi arasından birini seçemeyip, hayatında bunun oluşturacağı çelişkilere izin vermiş.
27 yaşına gelen Varsat neyin kendi kazanımı, neyin ise içinde yaşadığı çevrenin ona dayattığı değerler olduğunu sanatsal çalışmalarıyla keşfetmeye çalışıyor. Bu çalışmalarda Türk kadınına dair anlattığı küçük hikayeler, geleneğin ve namus, mahremiyet, emek gibi kalıplaşmış toplumsal değerlerin ne kadar ölümsüz ve aynı zamanda da ölümcül olabileceğini sorguluyor. Varsat'ın çalışmalarındaki en büyük görsel öğe, gelenekle özdeşleştirdiği dantel formu. İçinde Türk kadınının el emeğini, sabrını ve altında kaldığı baskının dışavurumunu barındıran bu öğe, Varsat'ın çalışmalarında ifade ettiklerini görsel olarak yumuşatıyor.
Genç kuşak güncel sanatçılarımızdan Hande Varsat'ın ilk kişisel sergisi olan İspanya'da açtığı Tradition's Triangle (Gelenek Üçgeni) sergisi kapsamındaki çalışmaları, gelenekçilik-bireyselcilik arasındaki çelişkilere dair hayranlık uyandıran bir açılım.
Valencia'da 17 Aralık'ta açılacak olan Tradition's Triangle sergisinin mekanı da Varsat'ın çalışmalarının anlamını tamamlıyor. Tabanı üçgen olan El Punto Del Carmen adlı mekanda açılacak olan sergi, XI. yüzyıl Endülüs - Arap dönemine ait duvara karşı konumlanıyor.
Dindarlığın her insanın özüne ait, bireysel süreçlerle keşfettiği bir olgu olmaktansa, dışarıdan ezberlenen kurallara uymakla tanımlanan bir hale büründüğü göz önünde bulundurulunca, serginin üs olarak seçtiği mekanın önemi pekişiyor.
Mekanın en geniş duvarını oluşturan bu tarihi yapı, yarattığı Şeytan Üçgeni'nde eserler tarafından adeta bir hesaplaşmaya davet ediliyor. Günümüzün sorunsalı işte bu soruda saklı: Büyük bir kısmı alışkanlığa dönüşmüş tarihsel geleneği sorgulama cüretinde bulunan bu eserler, kazanmayı bir kenara bırakın, ayakta kalabilecek mi? (NY/EÖ)