İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Selahattin İncecik, bianet'e iklim değişikliğinin etkilerini değerlendirdi.
Medyada "gelecek on ya da yirmi yıl içinde iklim değişikliği..." diye başlayan cümlelerin kamuoyunda yarattığı algıdan yola çıkarak İncecik'e ilettiğimiz "İklim halihazırda değişiyor mu?" sorusunu İncecik şöyle yanıtladı:
"Çalışmalarımız ve tartışmalarımız gelecek üzerine yapılan hesaplarla ilgili olsa da, iklim değişikliği başladı bile."
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Raporu'nu hazırlayan, dünya çapındaki 100 bilim insanı arasında olan İncecik'in çözüm önerisi, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi sera gazı üreten ülkelerin bir an önce Kyoto Protokolü'nü imzalaması, insanlığın fosil yakıt tüketen ve yüksek salımlı (emisyonlu) enerjiler yerine, "daha az tüket" anlayışıyla hayatlarına yön verip alternatif enerjiye geçmeleri.
Havalar sıcak ama...
İklim değişikliği sonucunda günlük yaşantıda önemli değişiklikler beklenildiğini söyleyen İncecik "Bahsettiğimiz değişiklikler gelecek on, yirmi yıl içinde ortaya çıkacak değişiklikler. Ancak biz bahsedilen değişiklikleri şu anda da yaşamaya başladık" diyor.
İncecik kıta Avrupası'nda yüz yıl içinde sıcaklık artışının 1,2 derece olduğunu, özellikle 90'lı yıllardan bugüne iklim değişikliğinin hızlandığını ve etkin hava olaylarının yaşanmaya başlandığını aktarıyor.
Beklenmedik yerlerde yaşanan hava olayları, hem can kaybına hem ekonomik kayba neden oluyor.
"İklim değişikliği politikası"
İncecik dünyanın iki önemli sigorta şirketinin bu konuda politikacıları uyardığını aktarıyor. İsviçre'de SwissRe ve Almanya'da Munich Re küresel ısınmadan kaynaklanan fırtına, kasırga, hortum, tipi, kuraklık, sel gibi doğal felaketlerin gittikçe artan boyutlara ulaşmasından endişeli.
Şirketlerin vardığı ortak sonuç, küresel ısınmanın şiddetli hava olaylarına yol açtığı ve atmosferdeki kirlenmenin dünya genelinde ısı artışına sebep olduğu.
İncecik, Munich Re şirketinin 2000 yılından itibaren hava şartlarına dayalı olan kayıplarının on kart arttığını örnek veriyor.
"İklim değişikliğinin maliyetleri ve bu anlamda 'gelecek' tartışma konusu. Ekonomisi kırılgan olan ülkelerde hasar çok daha fazla."
Türkiye'nin kapalı Akdeniz havzasında olması nedeniyle değişikliğin göreceli olarak daha az hissedildiğini söyleyen İncecik, Amerika Birleşik Devleri (ABD) gibi okyanusa açık olan ülkelerde yaşanan fırtınaların ya da Uzak Doğu'da meydana gelen tayfunların ilkim değişikliğinin etkileri olduğunu söylüyor.
Isı dalgası üçüncü günün sonunda öldürüyor
İncecik iklim değişikliğinin gündelik hayata etkileriniyse şöyle örneklendiriyor:
* İnsan sağlığı: "Isı dalgası dediğimiz durum üç gün üst üste 30 derece sıcaklığın yaşanmasıyla meydana gelir. Yakın zamanda Bulgaristan'da 12 kişi ısı dalgası nedeniyle yaşamını yitirdi. Aynı durum Fransa ve Portekiz'de de yaşandı."
* Tarım: "Sıcaklık artışıyla tarım politikalarının da değişmesi gerek. En basit anlamıyla eskiden ekimi yapılan bir ürününün tekrar ekiminin yapılması imkansız hale gelebilecek."
* Turizm: "Örneğin Türkiye gibi ülkelerde turizmdeki düşüşün en önemli sebebi iklim değişikliğiyle sıcaklığın artması. Sıcaklık artışı talebi düşürüyor. Turizm bir ya da iki enlem daha kuzeye çekilecek."
* Ekoloji: "Belli türlerin yok olmasının dışında, orman yangınları, yeşil alan kaybı artacak."
İncecik, ayrıca şehirleşme ve mimarinin de iklim değişikliğine göre yeniden yapılandırması görüşünde.
"Şehrin merkezi, çevresine göre her zaman daha sıcaktır. Dünyanın bütün büyük metropollerinde nefes alma bölgeleri vardır. Ancak İstanbul'da bunu maalesef göremiyoruz. Yeşil alan miktarını artırmak lazım."
"Kyoto her şey demek değil ama ABD imzalamalı"
İncecik, Kyoto Protokol'ünün iklim değişikliğinde önemli rol oynayacağını savunuyor.
Sadece AB ülkelerinin protokole uygun hareket ettiğini söyleyen İncecik'in verdiği bilgi çarpıcı: Oysa dünyanın en büyük sera gazı üreticileri Kyoto'yu imzalamayan ABD, Çin, Hindistan ve Brezilya. Öyle ki dünyadaki 26 milyar ton emisyonun 8 milyar tonunu ABD üretiyor.
İncecik, iklim değişikliğinin şu anda telafi edilemez durumlara yol açmaya başladığını ve Kyoto Protokolü'nün iklim değişikliğini engelleyecek güçte olmadığını, ancak yine de uygulanması gerektiğini düşünüyor.
"Daha az tüketeceğiz"
İncecik iklim değişikliğiyle ilgili belirlenecek politikalarda iki önemli unsuru vurguluyor.
* Artık iklim değişikliğine göre yeni bir yaşam modeli edinilmeli,
* İklim değişikliğinin etkilerini yavaşlatmak için alternatif yöntemler bulunmalı.
İncecik'e göre, değişen iklime hazırlanma ve hızlanan değişikliği engelleme konusunda tek alternatif "daha az tüketmek."
"Daha az enerji kullanmak zorundayız. Çünkü fosil yakıtlardan mümkün olduğunca uzak durmak gerekiyor. Yaşamımız boyunca 'daha az tüket' mantığı yaşantımıza yön vermeli. Enerjiyi daha az kullanmak demek emisyonu dünyaya daha az vermek demek. Bu anlamda alternatif enerji kaynaklarını sonuna kadar kullanmalıyız."
İncecik, Türkiye'de rüzgar ve güneş enerjisinin en verimli alternatif enerji kaynakları olduğunu söyleyerek "Öyle ki Türkiye'nin dört bir yanında tüm konutların en azından sıcak su ihtiyacını karşılayacak bir potansiyel var" diyor.
İncecek, insanların hem kendi yaşamları hem kamusal çıkar hem de insanlık için bireysel olarak dikkatli olmak zorunda olduğunu söylüyor. (EZÖ)
* Türkiye'de sıcaklık artışı Meteoroloji Müdürlüğü Göztepe Bölgesi'nin verdiği bilgiye göre 2000'de bu yana "uzun yıllar ortalamasının" üzerinde.
* * Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nin "İklim Değişikliğinin Bilimsel Değerlendirilmesi" araştırmasında Doç Dr. Murat Türeş, Utku Sümer ve Gönül Çetiner'de iklim değişikliğinin etkilerinin ciddi olduğu görüşündeler:
"Sera gazlarının ve aerosollerin etkilerini birlikte dikkate alan en duyarlı iklim modelleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında 2100 yılına kadar 1-3.5 derece arasında bir artış ve buna bağlı olarak deniz seviyesinde de 15-95 cm arasında bir yükselme olacağını öngörmektedir. İçerdiği tüm belirsizliklere karşın, küresel ısınmanın sürmesi durumunda, bazı bölgeler için ekstrem yüksek sıcaklıklar, taşkınlar, yaygın ve şiddetli kuraklık olayları, onların doğal bir sonucu olan çalılık ve orman yangınları ile insan sağlığını ve ekosistemlerin işlevselliğini de içeren bazı ciddi potansiyel değişikliklerin olacağı oldukça yüksek bir güvenilirlik düzeyinde öngörülmektedir. Kara ve su ekosistemleri ve sosyo-ekonomik sistemler (örneğin, tarım, ormancılık, balıkçılık ve su kaynakları), insanın kalkınması ve esenliği için yaşamsal bir öneme sahiptir. Tüm bu sistemler iklimdeki değişikliklere karşı duyarlıdır. Küresel ortalama sıcaklıktaki 1 C°'lik bir artış, bölgesel iklimlerde birçok bölgedeki ormanların büyüme ve yenilenme becerisini etkileyecek bir düzeyde değişikliklere yol açabilir."