Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne 17 Aralık'ta Suriye'den geçtiği bilgilendirmede, Türkiye ve ABD tarafından Fırat Irmağı boyunca sağlanan beş günlük ateşkesin sona ermesiyle başlayan askeri tırmanış ve askeri yığınak raporlarının "kendisini ciddi bir biçimde endişelendir[diğini]" söyledi. Pedersen, "Böyle bir tırmanış felaketle sonuçlanabilir." dedi.
Pedersen, Suriye'deki değişim ve geçiş sahnesinde cereyan eden olaylarla ilgili olarak verdiği güncellemede, sürecin BM Özel Temsilcisi'nin gözünden nasıl göründüğüne ilişkin olarak tarihsel bir özet geçti.
Pedersen'in raporu
Bildiğiniz gibi Şam'da, Suriye'deki baskın silahlı koalisyon olan Askeri Harekat Komutanlığı liderliğinde, Heyet-i Tahrir'uş Şam ve komutanı Ahmed el-Şara liderliğinde bir geçici otorite iktidara geldi. Şimdiye kadar, bu geçici otorite, Başbakan Muhammed el-Beşir liderliğinde, birkaç yıldır İdlib'de fiili yönetim otoritesi olan Suriye Kurtuluş Hükümeti bakanlarından oluşuyordu.
Aynı zamanda, -burası önemli Sayın Başkan- Askeri Harekat Komutanlığı dışında faaliyet gösteren silahlı muhalif gruplar da var, örneğin Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) bir kısmı, çoğu muhalif Suriye Ulusal Koalisyonu himayesinde hareket ediyor.
Ayrıca, kuzeydoğu Suriye ve Halep kentinin kimi mahalleleri, ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrolü altında kalmaya devam ediyor. Türkiye ile ABD arasında Fırat Irmağı boyunca ateşkes sağlanmasından önceki son iki haftada önemli çatışmalar yaşandı. Beş günlük ateşkes artık sona erdi ve askeri tırmanış ve askeri yığınak haberleri beni ciddi biçimde endişelendiriyor. Böyle bir tırmanış felaketle sonuçlanabilir.
Ayrıca güneybatıda yeni bir durum var. BM Çatışmasızlık Gözlem Gücü (UNDOF), ayrım sahasındaki birden çok yerde ve Bravo hattının yakınlarındaki sınırlandırma alanındaki bir yerde İsrail Ordu personelini ve ekipmanını gözlemlemeye devam ediyor. İsrail'in Suriye toprakları içinde birkaç kilometre ilerlediğine dair medya raporları var. İsrail, eski rejimin düşmesinden bu yana Suriye genelindeki askeri tesislere, ekipmanlara ve malzemelere 350'den fazla saldırı gerçekleştirdi ve bunlar arasında Tartus'taki muazzam bir saldırı da yer alıyor.
Bu tür saldırılar, hırpalanmış sivil nüfusu daha fazla riske sokuyor ve düzenli bir siyasi geçiş umutlarını zayıflatıyor. Ayrıca İsrail kabinesinin Golan'daki yerleşim yerlerini genişletme planına dair haberler gördük. İsrail'in, işgal altındaki Suriye Golan'ında tüm yasadışı yerleşim faaliyetlerini durdurması toprak bütünlüğüne yönelik saldırılara son vermesi gerekiyor.
Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorluklara geçersem, ilk büyük zorluk çatışmanın henüz sona ermemiş olması. Evet, şu anda [ülkenin] birçok yerinde istikrarlı bir Suriye görüyoruz. Şam'daki birçok kişi bana iki günlük istikrarsızlıktan sonra kanun ve düzenin önemli ölçüde iyileştiğini söylüyor. Ancak istikrar Suriye'nin birçok yerinde kırılgan olabilir ve kuzeydoğuda hala sivillerin öldürüldüğü, yaralandığı ve yerinden edildiği cephe hatları ve açık çatışmalar var. Sivillerin nerede olurlarsa olsunlar korunmaları gerekir. Ülke çapında bir ateşkes için gerginliğin azaltılması ve askeri gruplar arasındaki gerginliğin giderilmesi için çaba gösterilmesi gerekir.
İkinci zorluk ise ihtiyaçların çokluğudur. Bu korkunç çatışmada [ülke] harap edilmiş, altyapısı yıkılmış ve Suriyelilerin yüzde 90'ı yoksulluk içinde yaşıyor. Bunların, ekonomik kalkınma, yeniden yapılanma ve yaptırımları ele alma ve nihayetinde sonlandırma süreci açısından insani olanın ötesine geçmesi gereken bir çapta tüm desteğimizi gerektirecek muazzam zorluklar olduğunu vurgulamak istiyorum.
Ve [...] üçüncü zorluk elbette politiktir. Suriye halkı kendi geleceğini belirleyebilmek ve meşru isteklerini gerçekleştirebilmek için çok şey feda etti. Siyasi sürecin yolunda kalmasını sağlamalıyız, aksi takdirde yeni bir istikrarsızlıktan korkuyorum.
(AEK)