Kopenhag kriterleri kapsamında kendilerini Türkiye'yi "adam etmeye" adayan "Batılı dostlarımız", her olumsuz olayda olduğu gibi, bu baskın sonrasında da anında tepki vermişlerdi. Türkiye'de "basın özgürlüğüne yönelik baskılar" yeniden gündeme getirilmişti.
Nokta baskınının buralardaki yankıları sürerken benzer bir olay da Hollanda'da yaşandı. İki gazeteci, yaptıkları bir haber yüzünden istihbarat birimlerince sorguya alındılar. Hollanda'nın sol eğilimli ulusal gazetelerinden De Volkskrant'ın yayın yönetmeni Pieter Broertjes ile muhabir Jan Hoedeman saatlerce sorgulandılar.
İki gazetecinin "suçu" ağırdı. "Devletin gizli belgelerini ifşa" etmişlerdi. İfşa edilen "gizli" bilgi çok ilginç. Bir "işkence" itirafı.
De Volkskrant, 17 Kasım 2006'da manşetten, Irak'ta görev yapan Hollandalı askerlerin "işkence itiraflarına" yer vermişti. "Hollandalılar Irak'ta işkence yaptı" başlığıyla verilen haberde, Irak'ın güneyindeki El Mutena bölgesinde görev yapan Hollanda askerlerinin anlatımları yer almıştı. Önemli bir gazetecilik başarısı olan haberde anlatılanlar oldukça çarpıcıydı.
İngiltere'nin komutasında görev yapan Hollandalı askerler, "yetkileri olmadığı" halde Iraklı tutukluları sorgulamışlar, işkence yapmışlardı. Dövme, soğuk suyla ıslatma, aşırı yüksek sesle müzik dinletme, uygulanan işkence yöntemlerinden bazılarıydı. Hollanda askerleri, sorgulama sonrası tutukluları serbest bırakmak yerine, İngiliz askerlerine teslim etmişlerdi.
Haberin yayımlanması, "Irak'tan çekilme" tartışmalarını alevlendirirken dönemin Savunma Bakanlığı Sözcüsü Joop Veen olayı doğrulamıştı. Veen, Hollandalı askerlerin, Savunma Bakanlığı'nın bilgisi dışında hareket ettiklerini açıkladı. Savunma Bakanlığı Adli Müşavirliği, Hollanda askerlerinin Iraklı tutukluları "sorgulama yetkisinin bulunmadığını" belirtirken askerlerin bağlı bulunduğu sendika sert tepki gösterdi.
Sendikadan yapılan açıklamada, Hollanda askerleri "İngilizlerin dümen suyuna girmekle" suçlandı. Tartışmalar büyürken, dönemin Özel Kuvvetler Komutanı da Genelkurmay Başkanı Luuk Kroon'a "işkenceci askerler hakkında soruşturma açtırması" önerisinde bulundu.
Ancak işkenceci askerler hakkında işlem yapmak yerine, fatura, haberi yapan gazetecilere kesildi. De Volkskrant'ın Yayın Yönetmeni Broertjes yarım saat, muhabir Hoedeman da 1.5 saat süreyle istihbaratçılar tarafından sorgulandı. Sorgu sırasında, haber kaynaklarını açıklamaları istendi.
İki gazeteci de bu isteği reddetti. Volkskrant muhabiri Hoedeman, sorgu sırasında istihbaratçıların elinde, kendisinin Savunma Bakanlığı sözcüsü ile yaptığı yazışmaların bulunduğunu belirterek bu duruma tepki gösterdi. Ama ne yazık ki, işkenceci askerlerle uğraşmak yerine "gizli bilgileri ifşa ettikleri" savıyla gazetecilerin sorgulanması, Nokta baskını kadar geniş yer bulmadı basında.
Nokta baskını hoş değildi elbette. Darbe dönemlerini anımsatan yöntemlerle basın üzerinde baskı oluşturulması, halkın haber alma özgürlüğünün engellenmesi...
Bunun savunulur bir tarafı olamaz. Ancak Batı'nın, basın özgürlüğüyle ilgili "çifte standardı" da hoş değil. Konu Türkiye olunca, aslan basın özgürlüğünü anımsayan "Batılı dostlarımızın" aynı şey kendi ülkelerinde yaşanınca suspus oluvermeleri kabul edilebilir bir şey olmasa gerek. (YÖ/EÖ)
(*) Haber, "Cumhuriyet" gazetesinin 6 Mayıs 2007 tarihli sayısında "Pazar Yazıları" sayfasında yayımlandı.