17 Haziran akşamı alınan bir kararla bir ay süreyle Erzurum'a görevlendirilen gazeteci Demir, TRT Bölge Müdürlüğü'nün anlaşmalı olduğu bir otelde kalıyor. TRT Bölge Müdürlüğü'nde montaj imkanı olmadığı için bir süredir haber yapılmıyor.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu ve Temsilciler Komitesi üyesi Oral Çalışlar, gazeteciler Senem Toluay ve Oğuz Güven, Demir'in Erzurum'a gönderilmesini "sürgün" olarak nitelendirdiler.
Çalışlar : "Sürgün örgütlenmeye karşı"
TGC üyesi ve TGC Temsilciler Komitesi üyesi Oral Çalışlar, konuyu TGC Yönetim Kurulu gündemine getireceğini belirterek gerekli tepkinin gösterileceğini açıkladı.
"Bu olay tabi ki bir sürgün" diyen Çalışlar, uygulamanın gerekçesine ilişkin, "Mehmet Demir orada Haber-Sen'in işyeri temsilcisiydi. Bu nedenle, olayı, orada örgütlenmeye karşı bir engellenme operasyonu olarak da düşünmek gerekiyor" diye konuştu.
Güven : "Polis isteğiyle sürgün"
Haberi ilk aldığında inanmadığını açıklayan gazeteci Oğuz Güven, "Yıllardır TRT'de çalışmış, Başbakanı, Cumhurbaşkanı'nı izlemiş ve haber yapmış bir arkadaşımızın polisin isteğiyle Erzurum'a sürülmesi dehşet verici bir olay" dedi.
Gazeteci Demir'in Erzurum'a gönderilmesini "meslek adına yüzkarası bir olay" sözleriyle değerlendiren Güven, uygulamanın "gazeteciliğin ayaklar altına alınması anlamına geldiğini ve meslek onurunu hiçe saydığını" belirtti.
TRT İstanbul Radyosu'nda masa ve dolapların aranmasına izin verilmesine de tepki gösteren gazeteci Güven, gazete ve gazetecilerin duruma sessiz kalmamaları gerektiğini ifade etti.
Güven, "Gerçi TGC, Haber-Sen gibi örgütler açıklama yaptıklar ama gazetecilerin de tepkilerini göstermeleri gerekiyor. Gazetelerde bir şey göremiyoruz. Böylesi uygulamaları nitelendirmede kelime bulmakta zorluk çekiyorum" dedi.
Toluay : "Hiçbir gerekçesi olamaz"
"Demir yıllardır sadece gazetecilik yapan bir arkadaşım" diyen CNN Türk televizyonu sunucusu Senem Toluay, "Gazetede okuyunca çok şaşırdım. Hiç bir gerekçe bu uygulamayı haklı gösteremez. Anlaşılır bir tarafı da yok zaten" diye konuştu.
Toluay, şöyle devam etti : "Diğer basın kuruluşlarının da NATO Vadisi'nde bulunduklarını bir an düşünelim. Kaç gazeteci aynı uygulamaya tabi tutulacaktı? Nereden baksan elinde kalıyor. Meslek örgütleri ve gazetecilerin duruma sessiz kalmaması gerekiyor". (EÖ)