36 yıllık gazeteci Çalışlar, Haziran'da Doğan Yayınları'nca yayınlanan ve kısa sürede 56 bin satışa ulaşan kitapta ve 4 Haziran 2006 tarihli "Hürriyet" gazetesinde yayımlanan röportajda, Latife Hanım'ın kardeşi Vecihe Hanım'a dayanarak aktardığı Atatürk'e dair bir anekdot nedeniyle 4,5 yıl hapis istemiyle yargılanacak.
bianet'in görüşlerine başvurduğu İstanbul Barosu avukatlarından İHD İstanbul Şubesi eski başkanı Ercan Kanar, "Savcı, özel şahıslara ait bu tür şikayetleri dikkate alırsa yükselen şovenizme hizmet etmiş olur. Hukuki bir çalışma olmaz" diyor
Kanar'a göre "aslında kanunun kendisi bile, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı. Kişiyi putlaştıran, tabu haline getiren bir yasanın demokratikliğinden bahsedilemez."
55 yıllık yasa ama çok etkili!
Yazar İpek Çalışlar ve "Hürriyet" gazetesi Sorumlu yazı işleri Müdürü Necdet Tatlıcan 5 Ekim'de, Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacaklar.
Daha önce birçok gazeteci ve yazarın suçlanmasına temel teşkil eden 1951 yılına ait Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlara İlişkin Kanun, Uyum Yasaları kapsamına alınmamıştı.
Vatandaş bir anıyı beğenmedi, savcı dava açtı
Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı, Hürriyet gazetesinin Pazar ekindeki röportajı okuyan ihbarcı Hüseyin Tuğrul Pekin adlı vatandaşın kitapta yer alan bir anıyla ilgili şikâyetini kabul etti.
İhbarcı Pekin şikayet dilekçesinde, kitabın "Topal Osman'ın Atatürk'e suikast için Çankaya Köşkü'nü kuşatması"nın anlatıldığı bölümünde aktarılanlara itiraz ediyor: "Hiçbir erkeğin, hele cesaretini tartmaya hiçbirimizin cüret edemeyeceği Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın böyle bir şey yaptığını iddia etmek ve yazıya dökmek Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya, onun ulusuna ve bizzat benim şahsıma yapılabilecek en büyük hakarettir."
Basın Savcısı Ali Çakır, yazarın bu bilginin kaynağı olarak gösterdiği Latife Hanım'ın kardeşi Vecihe Hanım'ın da hayatta olmadığını da belirtiyor.
Çalışlar: Dava konusu yapılmasına üzüldüm
Topal Osman'ın Çankaya'yı kuşatıp Mustafa Kemal'i öldürmeye teşebbüs etmesinin bütün anılarda ve tarih kitaplarında yer aldığını söyleyen yazar İpek Çalışlar ise, "Vecihe İlmen'in anlattıkları başka kaynaklarca da doğrulandı. Bunun bir hukuk sorunu haline getirilmesini anlamak mümkün değil. Konuyu tarihçiler tartışabilir, ortada hukukçuları ilgilendiren bir konu olduğu düşüncesinde değilim. Davayı üzüntüyle karşılıyorum" dedi.
Değişik görüşlerden binlerce okur, köşe yazarı ve araştırmacının kitabın tarafsız bir araştırma olduğundan birleştiklerini açıklayan İpek Çalışlar, "Dava Türkiye'nin demokratikleşme çabaları açısından da şansız bir girişim" dedi.
Ayrıca, ifade vermek için savcılığa giden Çalışlar'a, "geç kaldığı" söylenerek ifadesi alınmadan dava açıldı. Gazeteci Tatlıcan'ın da ifadesinin alınmadığı bildirildi.
Dava konusu sözler
Çalışlar'ın kitabında, Atatürk'ün çarşaf giyerek evden kaçtığını öne sürdüğü bölüm şöyle:
"...Milli Mücadele'nin lideri tehdit altındaydı. Kısa bir tartışma yaşandı. Önemli olan Mustafa Kemal Paşa'nın yaşamıydı. Ona bir şey olursa zaten hiçbiri hayatta kalamazdı. Dışarıdakilerle pazarlık başladı. Âdet olduğu üzere, 'Kadınlar ve çocuklar önden çıksın' dediler.
"Plan şuydu: Mustafa Kemal Paşa kılık değiştirerek kadınlar ve çocuklarla birlikte dışarı çıkacaktı. Fakat evin içinde de birilerinin kalması gerekiyordu. Latife muhafızlarla birlikte evde kalmaktan yanaydı. 'Ben onları oyalarım' diyordu.
"Mustafa Kemal Paşa önce şiddetle itiraz etti. Ancak Latife'nin inadını bilirdi. Vecihe bir çarşaf buldu getirdi. Mustafa Kemal çarşafı giydi, baldızı Vecihe ve hizmetkâr kadınlarla birlikte dışarı çıktı. Latife de bu arada onun kalpağını kafasına takmıştı... Sonunda Topal Osman'ın adamları eve kurşun yağdırmaya başladılar. Ardından eve girdiler. Mustafa Kemal'in gittiğini anlayınca çılgına dönüp ne buldularsa parçaladılar..."
Av. Kanar: Hakaret kastı olmadan dava açılmaz
Bu ve benzer şikâyetlerin yargı ve hukuku güdüm altına almayı amaçlayabileceğini söyleyen av. Ercan Kanar, savcıların şikâyetlere Anayasa'daki düşünce ve ifade özgürlüğü ilkeleri ve AİHS'nin 9 ve 10. maddeleri ışığında yaklaşmaları gerektiğini söyledi.
Savcıların ihbarcıların şikâyetlerini takipsizlikle sonuçlandırabileceklerini kaydeden Av. Kanar, "Savcının, ciddiye dahi almadan geri çevirmesi gerekir. Somut olayda gerçek anlamda bir tahkir ve tezyif, bir sövme veya hakaret kastı var mı onu araştırması gerekir. Kaldı ki, bu tür yazı ve kitaplarda böyle bir şeye rastlamak mümkün değildir" dedi.
Tarihsel çalışmalarda yazarın kendi hayal gücüyle de konuyla ilgili açılım getirebileceğini aktaran Kanar, "Eğer bir hakaret kastı yoksa bu tür durumlarda soruşturma yapılmaması gerekir. Bir iki sivri, eleştiren sözler ve iddialar olsa dahi kitabın bütünü değerlendirilmeli" diye belirtti.
AİHM, Odabaşı davasında Türkiye'yi mahkum etti
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu kapsama girebilecek önemli kararlarının bulunduğunu da ifade eden Av. Kanar, "Düşünce özgürlüğü zaten en 'tehlikeli' sözler, statükoyu sarsan düşünceler için gereklidir" dedi.
AİHM 21 Şubat 2006'da, "Düş ve Yaşam" başlıklı kitabın yazarı şair-yazar Yılmaz Odabaşı ve kitabın yayımcısı Niyazi Koçak'ı "Atatürk'e hakaret" iddiasıyla mahkum edildikleri için Türkiye'yi toplam 10 bin 450 avro (18 bin 800 YTL) tazminatla cezalandırmıştı.
AİHM, kitaptaki ifadelerin Atatürk'ün şahsını hedef almayıp Kemalist ideolojiyi eleştirdiğine karar vermiş, mahkûmiyeti oybirliğiyle AİHS'nin 10. maddesine aykırı bulmuştu. (EÖ/EK)