Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, asılsız Ermeni soykırımı savlarının inkarını ağır yaptırıma bağlayan yasa tasarısının Fransız Ulusal Meclisi tarafından 12 Ekim 2006 günü kabul edilmesini "Türk-Fransız ilişkilerine darbe" olarak değerlendirdi. İki devlet arasındaki ilişkilere "siyasetçiler" tarafından gerçekten darbe vuruldu.
Daha da önemlisi Sayın Cumhurbaşkanı; Fransa Cumhurbaşkanı'na gönderdiği iki mektupla, bu tür girişimlerin tarihi gerçeklerin çarpıtılması ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere, insan haklarının çiğnenmesi anlamına geleceğini ve ikili ilişkilerimiz üzerinde kalıcı yansımalara neden olacağını vurgulamıştır.
Fransa; ifade özgürlüğünü çiğnemiştir. Bu "siyasetçi tavrı" ifade özgürlüğünün dikkate alınmayacağı olarak yorumlanmalıdır. Türkiye'de de ifade özgürlüğünün bundan böyle "karşılıklık" esasına terk edileceği anlamına gelmektedir. İşte bu durumun bizatihi kendisi ifade özgürlüğüne aykırıdır. Ancak TCK'nin 301. maddesinin kaldırılması ya da vazgeçtim kaldırılmasından; artık değiştirilmesi, dünden daha zordur. Zor olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı; "hukukla ve tarihsel gerçeklerle bağdaşmayan savların dar siyasal hesaplarla yasal yaptırıma bağlanmasını ve gerçekmiş gibi dayatılmasını kabul edilemez bulmakta, insanlığın barış ve gönenci için çalışması gereken siyasal karar alıcıların, asılsız savlarla tarihsel kin ve nefret duygularını körüklemelerini, gelecek için kaygı uyandıran bir tavır olarak" değerlendirmiştir.
Gelişmeler gerçekten kaygı vericidir. Temel hak ve özgürlüklerin omurgası olan ifade özgürlüğü zedelenecektir.
Soykırım suçu; yeni Türk Ceza Kanunu'nun 76. maddesinde düzenlenmiş bulunuyor. Bir planın icrası suretiyle milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla grubun üyelerine karşı işlenebilir.
31 Mayıs 2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş Fransa'nın "Cezayir Halkına Karşı İşlediği Soykırım Suçunu İnkar Edenlerin Cezalandırılmasına İlişkin Kanun" teklifi vardır. Adalet Komisyonunda konuşulmaya başlanan ve içeriği kamuoyunda konuşulmamış olan bu kanun teklifi kabul edilmemelidir.
Nedir bu teklif? Bu kanun teklifinin birinci maddesine göre:
"Fransa'nın, 32 yıl boyunca işgal altında tuttuğu Cezayir'de yaptıkları tek kelime ile "sömürge yönetiminde kapsamlı bir soykırım suçudur. Fransa Devleti'nin, Cezayir halkına karşı uyguladığı planlı ve kapsamlı soykırım suçunu inkar eden, bu olayların soykırım olmadığını her türlü yazı, resim, karikatür, çizim ile ifade eden, yayan, propagandasını yapanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile veya toplu gösterilerde, kapalı ve açık toplantılarda işlenmesi halinde ceza yarısı oranında artırılır"
Kanun teklifinin ikinci maddesine göre de; bu kanun kapsamına giren suçların bir tüzel kişinin faaliyetleri çerçevesinde işlenmesi halinde Türk Ceza Kanunun 60. maddesine göre bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı yazılı. Kısacası, kanun teklifinin içeriği budur.
Kanun teklifinin genel gerekçesine göre; Fransa'nın Cezayir'i işgali ve 130 yıl boyunca çok sayıda kişiyi işkence ve kötü muameleden geçirerek 1,5 milyon kişinin ölümüne neden olması eleştirilmektedir. Sadece 1945 Mayısında 45 bin Cezayirli Fransız güçleri tarafından katledilmiştir. Bu durum bir çok kişi tarafından "Cezayir Soykırımı" olarak nitelendirilmektedir. Fransa sadece Cezayir'de değil, işgal ettiği tüm ülkelerde aynı şiddet olaylarını gerçekleştirmiş ve sürdürmüştür. Fransa, "soykırımı kabul etmek" bir yana olaylardaki sorumluluğunu dahi reddetmektedir. Ayrıca "olaylar tarihçilere bırakılmalıdır."
Kanun teklifinin gerekçesi şöyle devam ediyor: "Cezayir halkı da, savaş dönemlerinde işlenen tüm bu suçların Fransa tarafından kabul edilmesini beklemeyi hiçbir zaman bırakmamıştır. Hatta, Cezayir Hükümeti, 2005 yılında Fransa'dan sömürgecilik dönemi suçları nedeniyle özür dilemesini istemiştir.
Fransa Devlet Başkanı Jacques Chirac ise sert eleştiriler üzerine 2005 yılında "Tarih yazmak tarihçilerin işidir, hukukun değil" demiştir. Aynı şekilde ülkenin Başbakan Dominique de Villepin de "geçmiş hakkında konuşmak ya da yazmak parlamentoların işi değildir" demiştir.
Aynı Fransa'nın Ermeni soykırım iddialarını kendi Meclisi'nde onaylatmaya çalışması ise şaşırtıcı derecede kayda değer bir durumdur. Fransa, Cezayir'de "soykırıma denk sömürgeci yönetimi'" sergilemiştir. Fransa bu nedenle, Cezayir halkından özür dilemelidir. Tarihi insanlık adına işlenen suçlar nedeniyle lekeler ile dolu olan Fransa'daki Sosyalist Parti'nin, o dönemki Osmanlı Yönetimi'nin ve Türk milletinin hiçbir şekilde soykırım suçu işlemediğini bile bile parlamentosunda sözde "Ermeni soykırımının inkarını suç sayan" bir teklif sunması "tek kelime ile yüzsüzlük ve tarihe yapılan büyük bir saygısızlıktır. Teklif ile, Fransa'nın Cezayir halkına uyguladığı planlı ve kapsamlı soykırım suçunu inkar edenlerin cezalandırılması amaçlanmaktadır."
Fransız siyasetçileri kabul ettikleri kanun teklifiyle; TBMM'de bulunan kanun teklifinin genel gerekçesinde yazılı "tek kelime ile yüzsüzlük ve tarihe yapılan büyük saygısızlık" lafını haklı çıkardılar. Ne dersiniz, yoksa biz de buna "karşılık" olarak kendi Parlamentomuzun Adalet Komisyonunda bulunan kanun teklifini kabul edelim mi? Nasıl bir "iş" etmiş oluruz acaba? (Fİ/KÖ)