Uluslararası Af Örgütü, Fransa’da öğretmen Samuel Paty’nin öldürülmesinin ardından alınan önlemlerin insan hakları kaygılarını artırdığına dikkat çekti.
Af Örgütü’nden yapılan yazılı açıklamada, 47 yaşındaki öğretmen Samuel Paty’nin, 16 Ekim’de, Paris’in kasabası olan Conflans-Sainte-Honorine'de öldürüldüğü hatırlatılarak “Fransa'da mülteci statüsünde olan 18 yaşındaki bir kişinin, öğrencilerine Muhammed peygamberi tasvir eden bazı karikatürler gösterdiği için öğretmenin kafasını kestiği iddia edildi” denildi.
29 Ekim’de de üç kişinin Nice’te bir kilisede öldürüldüğünün hatırlatıldığı açıklamada, Uluslararası Af Örgütü’nün söz konusu cinayetleri sert bir şekilde kınadığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
“Önlemler ayrımcılığa yol aaçmamalı”
“Kalbimiz, öldürülen kişilerin aileleriyle birliktedir. Fransa yetkilileri, cinayetlere ilişkin hızlı, kapsamlı, bağımsız, tarafsız, şeffaf ve etkin bir soruşturma yürütmekle yükümlüdür. Sorumlu olduğundan şüphelenilen herkes adalet önüne çıkarılmalı ve adil bir şekilde yargılanmalıdır.
“Ne yazık ki, Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, cinayetlerin ardından, yetkililerin ülkenin uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uyma istekliliğine ilişkin endişeleri artıran açıklamalar yaptı. Bakan, 2 Kasım günü, Ulusal Meclis önündeki duruşma bağlamında, hükümetin terörle mücadele tedbirlerine ilişkin daha fazla ayrıntı paylaştı.
“Uluslararası Af Örgütü, önlemlerin, ayrımcılık yapmama, geri göndermeme (non-refoulement) ve örgütlenme özgürlüğü ilkelerini ihlal eden önlemlere yol açmasından endişe duymaktadır.
“İfade özgürlüğü hakkı, dinlerin eleştirilmesini de kapsar”
“Rahatsız edici, rencide edici veya şok edici fikirlerin ifade edilmesi, ifade özgürlüğü hakkının temel taşlarındandır. Yetkililer, herkesin fikirlerini ifade edebilmesini sağlamalıdır. Bu hak, tüm dinleri eleştirme ihtimalini de kapsar. Dinleri eleştiren kişileri hedef alan tüm şiddete teşvik çabaları yasaklanmalıdır.
İfade özgürlüğü hakkı aynı zamanda dinleri saldırgan ya da klişe olarak algılanabilecek şekillerde tasvir veya tasavvur etme seçimini eleştirme hakkını da korur. Başkalarının fikirlerine katılmamak veya onları reddetmek, örneğin onların basmakalıp veya önyargılı olduğunu düşünmek de ifade özgürlüğü kapsamındadır.
“İnanç ve ifade özgürlüğü hakları korunmalı”
“Fransa yetkilileri, herkesin din veya inanç özgürlüğü ve ifade özgürlüğü haklarını korumalıdır.
“Bu haklar hem uluslararası hem de bölgesel insan hakları sözleşmelerinde yer almaktadır. Uluslararası insan hakları hukuku kapsamında, genel olarak dini veya diğer inançlara veya görüşlere sahip olma (veya sahip olmama) hakkına sınırlama getirilmesine izin verilmez.
“Bununla birlikte, bu tür görüşleri ifade etme (ifade özgürlüğü) veya kişinin dinini veya inancını açıklama hakkı, belirli kısıtlamalara tabi olabilir. Ancak bu tür kısıtlamalar yalnızca açıkça gerekli ve orantılı olduğu durumlarda, kamu güvenliğini, kamu düzenini, kamu sağlığını veya başkalarının temel hak ve özgürlüklerini koruma gibi net ve meşru amaca ulaşmak için uygulanabilir.
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ifade özgürlüğü hakkının ‘yalnızca olumlu bir şekilde algılanan veya zararsız veya kayıtsız olarak kabul edilen bilgi veya fikirler için değil, aynı zamanda devleti veya nüfusun herhangi bir kesimini şok, rencide ve rahatsız edici fikirler için de geçerli olduğuna karar vermiştir. Çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık görüşlülüğün talep ettiği bu gereksinimler olmadan demokratik toplum olmaz.
“Müslümanlara karşı ayrımcı politikalar"
“Herkesin dinleri eleştirme hakkını savunurken, aynı zamanda bu cinayetin ardından ne Müslümanların ne de mültecilerin ayrımcı söyleme ve şiddete maruz kalmamasını sağlamalı ve herkesin dinini veya inancını korkusuzca yaşama ve açıklama hakkını savunmalıdır.
“Ancak, bu zorunluluğa rağmen, Fransa yetkilileri son 20 yılda, dini ve kültürel sembollerin taşınmasını veya kıyafetlerin giyilmesini kısıtlayan ve din veya inanç özgürlüğü haklarının ve ifade özgürlüğünün kullanımı anlamında Müslümanlara karşı ayrımcılık yapan yasalar çıkardılar ve politikalar uyguladılar.
“Fransa yetkilileri, ceza hukuku prosedürlerinde kanıt eşiğini karşılamayan gerekçelerle Müslümanları hedef alan tedbirlere asla başvurmamalıdır. Tüm cezai kovuşturmalar uluslararası insan hakları standartlarına uygun olmalıdır.
“Uluslararası Af Örgütü, geçmişte Fransa yetkililerinin, olağanüstü hâl tedbirlerinin sağlam bir dayanak olmaksızın ve ayrımcı bir şekilde uygulanmasını meşrulaştırmak için ‘radikalleşme’ kavramına başvurduğunu gösterdi.
“‘Tahsis edilen ikametgah’ gibi idari tedbirler, özellikle güvencelerin zayıf olması ve yürütmenin emir verirken yüksek derecede takdir yetkisine sahip olması nedeniyle, cezai takibat için Fransa'da bir ara uygulama olarak kullanılmaktadır. Bu tür bir takdir yetkisi, zayıf güvencelerle birleştiğinde, Müslümanlara yönelik keyfi ve ayrımcı uygulamalara zemin hazırlayan koşullar yaratmaktadır.” (EKN)