Fotoğraf: Egedesonsöz
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Ankara’da bir grup gazeteci ile bir araya geldi.
Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın haberine göre; Soyer’in orman yangınları ve seller, küresel iklim değişikliği, sığınmacılar gibi güncel konularda değerlendirmelerde bulundu.
Soyer'in konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Bütüncül bakılmazsa çözüm üretilemez"
"İklim krizi entelektüel bir muhabbet konusu olmaktan çıktı. Isısı 1 derece artan yerküre artık hasta. Yangınlar seller, hortum, tsunami, kuraklık… Bunların tamamı hastalığın semptomları. Pandemi de iklim krizinin semptomlarından biri.
Küresel iklim değişikliği, kuraklık, su krizi nedeniyle göçler yaşanabilir. Suriye savaşının altını eşelendiğinizde dahi kuraklık ve su savaşı görürsünüz. Bunlara bütüncül bakılmazsa sonuç alıcı çözüm üretilemez.
İklim krizine karşı yeni bir siyaset diline ihtiyaç var. Aksi takdirde hayat ıskalanacak, bedeller daha ağır olacak. Mesela bir iklim bakanlığı kurulmak mecburiyetinde.
"İklim değişikliği daire başkanlığı kurulmalı"
Büyük bir belayla karşı karşıyayız. DSÖ kitlesel ölümler olacağını söylüyor. Geçen hafta Pakistan’da bir şehir 52 dereceyi gördü. Sibirya’da 1 milyon hektarın üzerinde alan yandı. Türkiye ise hala 2015 BM Paris İklim Anlaşması'nı imzalamadı. Bu kabul edilemez bir aymazlık.
İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde toplum sağlığı, deprem-afet daire başkanlığı ve iklim değişikliği daire başkanlığı olmak üzere 3 yeni daire başkanlığı kurduk. Genel Başkan'a arz edeceğim. Tüm belediyelerimizin iklim değişikliği daire başkanlığı kurması lazım.
"Farkındalık eğitimleri verilmeli"
Bizim daire başkanlığı çöplerin ayrıştırması, yenilenebilir enerji kaynaklarının uygun mecralarda kullanılması, bunun farkındalığına dair eğitimlerin verilmesi ile ilgili çalışma yapıyor.
Sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde var ama bütün büyükşehir belediyelerinin kurması lazım. Sadece yerel yönetimlere de bırakılmamalı. O nedenle Genel Başkan'a da bakanlık kurulması gerektiğine dair de bir öneride bulunacağım.
"İzmir'de 148 bin Suriyeli var"
İzmir’de 148 bin Suriyeli var. Kent Adaleti Şube Müdürlüğü kurduk. Amacımız İzmir’de yaşayan mültecilerin hayatını kolaylaştıracak çözümler üretmek. Baro ile yaptığımız anlaşmaya göre bir avukatın bulunduğu otobüs mahallelere gidiyor. Kadınlar, mülteciler, dezavantajlı kim varsa onlara adalet arayışında destek olmaya çalışıyoruz.
Çocuklara Türkçe öğretmeye çalışıyoruz. Sığınmacılar konusunda açık kapı politikası yanlıştı. Bunu iktidar üretti. Ancak bu yanlış uluslararası düzeyde çözülecek bir meseledir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok güzel bir tweeti vardı, 'Bizim sorunumuz bu sorunu yaratanlarla, bu sorunun kurbanlarıyla değil' diyor. Tüm kalbimle katılıyorum.
"Seyirci kalamam"
Benim bu konuya bir yerel yönetici, bir insan olarak kayıtsız kalmam, seyirci kalmam mümkün değil. Oturduğum koltukta çözüm üretmek zorundayım. Günü gelir memleketlerine güle güle gitsinler. Ama burada kaldıkları sürece, ne zaman gidecekler, nasıl gönderirim, suyunu iki misline çıkarayım gibi bir şey yapmam.
Ben İzmir’de yaşayan herkese, sadece onlara da değil… Ben “flamingoların da başkanıyım” dedim. Flamingolara sahip çıkarken onlara sahip çıkmayacak mıyım! Burada yaşadıkları sürece onların hayatını iyileştirmek için, konforlarını sağlamak için her şeyi yapmaya devam edeceğim.
"Şimdi Afgan göçü ile yüz yüzeyiz"
Şimdi başka bir tehdit var. Afgan göçü ile yüz yüzeyiz. Afganlarla Suriyeliler farklı. Taliban ciddi güç kazanıyor. Onun güç kazandığı şehirlerden insanlar kaçıyor. Eskiden sadece ekonomik nedenlerle kaçan Afganlar şimdi siyasi nedenlerle de kaçıyorlar.
Eskiden transit geçiş için kullandıkları Türkiye şimdi hedef noktası. Suriyeliler çocuklarıyla kaçıp geldi. Biz kapılarımızı açtık onlara. Bunu yanlış bulsam da bu benim için mücadele edilmesi gereken bir sorun.
"Deprem karnesi güvenlik karnesi"
Belediye bünyesinde deprem dairesi kurmuştuk. İyi ki kurmuşuz. 50 bin kişinin dışarıda kaldığı depremde 30’uncu gün son çadırı söktük. 1 ay içinde her şeyi yaptık. Şimdi “bir daha deprem olursa nasıl başa çıkacağız” diye çalışıyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası ile anlaşma yaptık. 33 bin 100 konut için 160 ekip kurduk.
İzmir’de her binanın bir deprem karnesi güvenlik karnesi olacak. Ayrıca ODTÜ, Yüksek Teknoloji ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öncülüğünde 10 üniversiteden 48 akademisyenin yer aldığı bir ekip kurduk.
Protokoller imzalandı, çalışma başladı. Türkiye’nin en büyük fay araştırmasını yapıyoruz. İzmir’in merkezinden başlayarak, 200 km çapında kenti etkileyecek tüm fayları inceleyecek çalışma 24 ay sürecek. Bittiğinde İzmir ile ilgili muazzam bir röntgen çıkacak" (RT)