Bir başka deyişle kadınlar örgütlenmelerinin belli aşamalarında ya da tamamında erkeklere neden kapalı olma ihtiyacı duyuyorlar?
Bununla birlikte, kadınların bu ihtiyacının, feminizmin barış hareketini etkilemesi, dönüştürmesi ve ona kendi perspektifini kazandırması bağlamındaki ilişkisi nasıl oluşuyor?
Kadın hareketleri homojen değil
Konu hakkında herhangi bir şey söylemeden önce şunu belirtmek gerek; kadın hareketleri hiçbir şekilde homojen bir yapıya sahip değil ve feminist sözcüğü tek bir anlama tekabül etmiyor.
Radikal feministler, ekofeministler, liberal feministler ve post-modern feministler gibi feminist söylemi farklı yaratan pozisyonlar mevcut. Bunların kadın örgütlenmesi hakkındaki talepleri de dolayısıyla farklı.
Annelik durumu
Radikal feministler annelikten gelen özellikleri önemseyerek, kadınların anne rolünün üstüne vurgu yapıyor. Bu duruşa göre kadının erkekten daha barışçıl, yardımsever ve bakmaya,büyütmeye,yetiştirmeye yatkın olmasının sebebi onun annelik durumuyla ilgili.
Dolayısıyla annelik onu erkekten daha üstün özelliklere sahip yapıyor ve bu yüzden radikal feministler barış kadının işidir diyorlar. Kadınların ayrı örgütlenmesi, yani 'kadın kadına' örgütlenme talebi, radikal feministler tarafından bu yaklaşımla ifade ediliyor ve savunuluyor.
Ahlak, anneler ve militarizm
Bu yaklaşım kadınların ayrı örgütlenmesi talebini paylaşan başka feministler tarafından eleştiriliyor. Örneğin, Micaela di Leonardo 'Ahlak, Anneler ve Militarizm: Anti-militarizm ve Feminist Teori' yazısında, feminizmin stratejisinin, anneliğin barışçı özellikleri üzerinden politika yapmak yerine, militarizmin çelişkilerini ve hangi yollardan işlediğini açığa vurma çalışması olması gerektiğini vurguluyor.
'Toplumsal cinsiyet analizleri militarizmin çelişkilerini açığa vurduğu için, kadınların, militarizmin günlük hayatlarını nasıl etkilediğini anlamaları için ayrı organize olmaları anlamlı, çünkü Militarizm'in kadınlar üzerindeki etkisi farklı' diyor.
Erkekler ve kadınlar
Bu bağlamda soru şu; neden sadece kadınlara açık alanlara, sadece kadınlardan oluşan örgütlere ihtiyaç var?
Kadınların belli örgütlenmelerde, gösterilerde ve toplantılarda aralarına erkek almamaları ayrımcılık mı?
Neden erkekler bunu ayrımcılık olarak yorumluyor?
Feminist kimlik ile erkeklerin ilişkisi nasıl olmalı? Kadınların bu ihtiyacı ile feminizmin barışa katkısı arasında nasıl bir ilişki var?
Bat Shalom ve Kadın Dayanışma Vakfı
Biz öncelikle İsrail'den Bat Shalom ve Türkiye'den Kadın Dayanışma Vakfı'nın (KADAV) konuyla ilgili politikalarına bakacağız.
Bat Shalom Yahudi ve Filistinli İsrailli kadınların oluşturduğu, İsrail-Filistin sorununa adil bir çözüm, insan haklarına saygı, barış, ve İsrail toplumu içindeki Yahudi ve Arap kadınlarının eşit ses hakkı için çalışan, feminist bir örgüt.
Biz bu örgütte program koordinatörlüğü yapan Nisreen Mazawi ile görüştük. KADAV ise özelikle 1999 Marmara depreminin ardından bölgedeki kadınlara danışmanlık ve geleneksel olmayan eğitim hizmetleri götüren, onları güçlendirmeyi amaçlayan bir kadın örgütü. Bu örgütten ise yine proje koordinatörü olan Zelal Ayman ile konuştuk.
Kadına özel alan ihtiyacının motivasyonlarından bir tanesi kadınların erkek egemen toplumda kendilerinin farkına varmaları sürecini yaratabilmeleri için ataerkinden uzak yaşam alanları istemeleridir.
Aynı zamanda erkeklerin ve kadınların arasındaki yapısal farklılıkların, sadece kadınların bulunduğu ortamlarda, karma gruplara göre çok farklı bir grup dinamiği ortaya koyması söz konusu.
Bat Shalom'dan Nisreen bu konuda şöyle diyor: Bence mesele kadın ve erkek arasındaki fark ve karma gruplarda bütün dinamik çok farklı oluyor. Mesele kadınlara ihtiyaçları olan alanı sağlamak. Kadın gibi erkek pekala mümkün ancak anlayabilmeleri için çok uzun bir süreç lazım. Benim bazı arkadaşlarım var kadın gibi erkek diyebileceğim. Eğer bu şekilde erkekler mümkün ise, mesele bu erkeklerin kadınlarla birlikte çalışıp çalışamayacakları. Ben böyle erkeklerle birlikte çalışmaktan mutlu oluyorum. Ancak hala inanıyorum ki, kadınlar için ayrı, sadece kadınlardan oluşan örgütlenmelere ihtiyaç var. Erkekler feminist perspektife sahip olsalar bile halen güçlendirilmemiş kadınlar var ve bütün kadınlar bu süreçten geçemiyorlar.
Eksik kelime ve soru tercihi
Birçok deneyim gösteriyor ki, karma gruplarda kadınlar erkeklerden çok daha az konuşuyorlar. Konuşma süresi erkeklerin olmadığı koşullarda hızlı bir şekilde artıyor. Erkeklerin varlığı kadınların dilinde farklılığa yol açıyor.
Örneğin eksik kelime ve ifade kullanıyorlar, söyledikleri şeyler konusunda tam olarak emin olamıyorlar ve iddia yerine soruyla kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar.
Dolayısıyla bir onaylanma ihtiyaçlarının olması, geri çekilmeler, tahmin oyunları (ne istediğini açıkça ortaya koymaması ve itaatkar bir tavır içinde olması) erkeklerin bu tip gruplardaki varlığının yarattığı pratik olumsuzluklar.
Ayrı kadın örgütü kaçınılmaz mı?
Bat Shalom'dan Nisreen'in belirttiğine göre, Filistin'de birçok olayda feminist örgütler gösterilerde bulunuyorlar ve çok sayıda erkek bu gösterilere katılıyor, bunun sonucunda kültürel ve sosyal sebeplerden ötürü kadın sayısı çok kısıtlı kalıyor.
Birçok örgüt seminerler düzenliyor ama kadının adı bile geçmiyor. Devamlı kadınların perspektifi eksik kalıyor. Erkekler kadınların problemlerini ve problemin farklı noktalarını göremiyorlar.
İsrail vatandaşı Arap bir kadın bir Filistinli erkekle evlendiğinde kadının vatandaşlığı elinden alınmaya çalışılıyor çocukları vatandaş sayılmıyor. Eğer evlenen kadın değil erkek ise yine aynı muameleye tabi tutuluyor ancak erkek meseleyi Araplara karşı Yahudiler olarak tamamen siyasi bir olay şeklinde değerlendiriyor.
Fakat kadınlar için durum farklı.. Mesela annelik bu meselede önemli. İsrailli bir kadın Filistinli birinden hamile kalırsa İsrail hastanesinde doğum yapamıyor. Erkeklerin hakim olduğu barış örgütleri ve etkinlikleri, cinsiyet ayrımcılığının tamamen konu dışı kalmasına, savaş gibi barışın da erkeklerin deneyimleri üzerinden kurulmasına yol açıyor.
Bu durum, kadınların ayrı bir örgütlenmeye gidip toplumsal cinsiyete dayalı yapısal eşitsizlikleri gündeme getirmelerini zorunlu kılıyor.
Kadın kadına ihtiyacı
Kadın olmanın getirdiği bazı özellikleri ve tecrübeleri sadece başka kadınların alakalandırabileceği kadın kadına ihtiyacının başka bir sebebi. Kadınların toplumsal cinsiyetleri dolayısıyla kolektif olarak erkeklerden farklı sosyalleştikleri bir gerçek ve bu farkın kabul edilmesi gerekiyor ve kimi feministlere göre, mesele bu farkın ortadan kaldırılmaya çalışılması değil ancak bu farkın tanınması, kabul edilmesi ve saygıyla karşılanması.
Hayatında daha önce kadına özel bir alan içinde bulunma fırsatı bulamamış kadınların bu tecrübeden çok büyük bir kişisel tatmin duyduklarını ve bunun özgürleştirici, güçlendirici bir deneyim olduğunu vurguluyorlar.
Bat Shalom'dan Nisreen temel meselenin kadın erkek arasındaki farkı görebilmek ve kadınların güçlendirilmesi olduğunu vurguluyor. 'Kadın olarak ben hala farklıyım. Kadın olarak benim erkeklerle tamamen eşit olduğum bir illüzyon, kadın olarak benim farklı ihtiyaçlarım var ve bu ihtiyaçlar görünmez yapılamaz' diyor.
Bedenin farkına varmak
Kadın Dayanışma Vakfı'ndan Zelal, Cinsiyetçilik kadınlığı unutturmuş diyor. "Kadınların kendilerinin ve bedenlerinin farkına varması gerçekleşmeden, kendileri ve bedenleri üzerinden söylem geliştirmeleri mümkün değil".
Peki sorunun kaynağı erkekler mi? Sorun kadın-erkek ikiliği sorunu mu? Problemi kadın-erkek ikiliği bağlamında ne ölçüde çözebiliriz? Bu sorular kadınların ayrı örgütlenme ve eylem yapma talepleri karşısında onlara yöneltilen eleştiriler.
O halde belki de soruları tersten sormak gerekir; kadınların ayrı bir yaşam alanı talep etmeleri için sorunun kaynağı olarak erkekleri görmeleri mi gerekir, bunu yaparken ayrımcılık yapmaktan başka motivasyonları olamaz mı?
Sistem sorunu
Bu sorulara cevap vermeden önce, kadın-erkek ilişkisine ezen-ezilen bağlamında bakmak gerek. KADAV aktivistleri sorunu sistem sorunu olarak görmek konusunda hemfikirler.
Bununla beraber ilişki ezen-ezilen şeklinde konulduğunda, sistemin şiddetinin kadın üzerindeki ezici, baskıcı, tahrip edici, yok sayıcı ve hapsedici etkilerinin tamamen kadınlara özgü ve tek taraflı olduğunun verilmesi gerektiğinin altını çiziyorlar.
Zelal toplumsal cinsiyet rollerinin, bin yıllar boyu süren kadın erkek ataerkil ilişkilerinin süreci olarak, genlerimize çok derin kazındığını ifade ediyor. Ona göre bu ilişki o kadar içselleştirdiğimiz bir şey ki, feminist kimliğini bir feminist kadının bile gününün tamamı üzerinde devam ettirmesi çok büyük bir çaba ve uğraş gerektiriyor.
Feminizm dikkat istiyor
Yine KADAV'dan Mücella, 'Feminizm öyle bir şey ki 24 saat dikkatli olmalısın' diyor, çünkü bir feministin bile kökleşmiş kadın erkek ilişkisini yeniden üretmemesi, geliştirmiş olduğu bilince rağmen, günlük hayat içinde neredeyse imkansız.
Zelal 'Siz erkekler ataerki değiştiremezsiniz çünkü üzerinizde 12.000 yılın töhmeti var. Kadın-erkek, ezen-ezilen ilişkisi tarihin en eski ilişkisi' diyor.
Erkekler için bilinç yükseltme
Kendisi, 1992 yılında yönlendirmiş olduğu bir erkek bilinç yükseltme grubundan bahsetti. Bu grupta erkeklerin erkekliklerini sorguladıklarını ve çok farklı bir perspektife ulaştıklarını, artık küfür veya cinsiyetçi kelimeler duymaya dayanamayacak bilince eriştiklerini söyledi.
Fakat grubun devam edemediğini, cinsel rollerin sorgulanmasının bir adım ileri gidemediğini ve sonunda bahsedilen erkeklerin normal yaşantılarına döndüklerini öğrendik.
Sebebi hakkında Zelal'in yorumunu şu cümlesi özetliyordu; 'erkeklerin çıkmazı, mevcut sistem içinde çok kolay yaşayabiliyor olmaları.'
Kadınlar 1 Mayıs çağrısı yapsa!
Zelal Türkiye'deki solun feminizmi küçümsediğini söyledi. 'Feminizmin Marksizm gibi politik bir pratiği olan söylem yaratabileceğine inanmıyorlar. Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ve sendikaların kadın günlerinde yürüyüş çağrısı yapmalarını tam da ataerkil kadın erkek ilişkilerinin izdüşümü. Biz onlara 1 Mayıs'ta çağrı yapsak gelecek tepkiyi düşünebiliyor musun?'diyor.
KADAV aktivistleri, Feminist kimlik kadınlara aittir fakat feminizm herkes içindir. Erkeklerin kendi cinsel kimliklerini sorgulamakta sonsuz özgürlükleri var. Feminizmin tarihi bir mirası var. Erkeklerin öncelikle bir şeyler göstermeleri gerek, diyor.
Onlara göre hayatın alanlarında değişim mücadelesi verirken erkeklerle olan ilişki mutlaka yaşanacak fakat bunun olabilmesinin nüvesinde kadınların kendilerinin farkına varması yatıyor.
Feminizmin derdi sadece kadınlar değil, söz konusu olan ortak bir dünya ve bunun için kadınlar mücadelelerini veriyorlar, erkekler de mücadelelerini vermeliler. Feminist bir kadın bu kimliğini zaten kendi başına yaşatmakta zorlanırken, bir de kendine açtığı yaşam alanında erkeklerin bulunmasının onun işini iyice zorlaştıracağını vurguluyorlar.
Bahsedilen erkekler ne kadar iyi niyetli olursa olsun, onlar da bin yılların birikimi olan toplumsal rolleri taşıyorlar, ve bu ister istemez kadınları böyle bir birliktelik içinde olumsuz etkiliyor. Talep edilen şey ayrımcılık değil bir ihtiyaçtır ve erkekler ne yapacakları ile ilgili düşünürken önce bunu anlamalı ve buna saygı göstermeliler.
Erkek feminizmi
Bütün bunlar bizi nereye götürüyor? Yapılması gereken nedir? Paul Smith ve Alice Jardin'in derlediği "Men in Feminism" isimli kitapta, "Male Feminism" (Erkek feminizmi) adlı makalesinde, Stephen Heath bu sorulara hazır bir cevap olmadığını söylüyor.
Onun başlama noktası olarak verdiği tavsiye, sadece kadınlara ait alan talebiyle ilgili fikrini aldığımız ve okuduğumuz bir çok feminist ile örtüşüyor; feminizmi öğrenmeliyiz. Mevcut feminist bağlamda kendi erkek kimliğimizi kavramaya çalışmalıyız.
Ona göre feminizmin anlaşılabilmesi erkekler için koca bir sorun, çünkü problem, bunun sadece herhangi başka bir söylem olmadığının farkına varılmasını içeriyor. Feminizm mevcut teorilere eklenecek başka bir ses değil, bütün bunlara radikal bir şekilde tesir eden ve yönünü değiştiren, 'dahil olma/dışlanma' problemine tercüme edilemeyecek, ve bunların ötesinde erkeklerin düşündüğü gibi sadece teorik olmayan, hem pratik hem teorik hem politik ve hem de etik olandır.
Heath'e göre erkekler feminizme dahil olma sorununu bir kenara bırakmalılar, sorun kendini feminizmin içinde veya dışında konumlandırmak değil.
Alice ve Zelal: Erkeklerin sonsuz özgürlüğü
Kitabın editörlerinden Alice Jardine'e göre erkeklerin feminizm hakkında konuşmayı bırakıp iş yapmaları lazım. Onun bir cümlesi de Zelal'inkiyle nerdeyse kelimesi kelimesine örtüşüyor; 'Erkeklerin kendi cinselliklerini sorgulamak için sonsuz özgürlükleri var.'
Peki kadınların, kadın kadına olma ihtiyacını, barış hareketlerine katkıları bağlamında nasıl değerlendirebiliriz? Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, sunum süresince feminizmin kadın kadına talebinden bahsederken bu ihtiyacı hiçbir zaman barış hareketinden ayrı bir fenomen olarak düşünmedik.
Feminizm ve barış hareketleri
Tarihi süreci göz önüne alındığında da feminizm ile barış hareketlerini birbirinden ayrı düşünmek zaten oldukça güç. Daha öncede de belirttiğimiz gibi sadece kadınlardan oluşan grupların dinamiği karma gruplara göre çok farklı olmaktadır.
Bu tarz örgütlenme kadınları yapabilir kılıyor ve güçlendiriyor. Dolayısıyla savaş ve barış olgusuna farklı perspektiflerden ve daha önce hiç değinilmemiş noktalardan bakabilme olanağını buluyorlar.
Kadın kadına ihtiyacı, feminist söylemin oluşabilmesi ve erkek egemen toplumun militarist- patriarkal söylemlerini ortaya çıkarabilmesi açısından önemli bir ihtiyaç.
Kadın kadına olmak, feminizmin söylemini üretmesini, toplumsal olaylara feminist bakışı yansıtmayı başarmasını sağladığı ölçüde, savaş-barış meseleleri ile organik bir bağ kuruyor.
Sezgi kadına, saldırganlık erkeğe
Bugün dünyaya hakim cinsiyetçi söylem, cinsiyeti insan karakterlerine atfeder. Bu sistemde insan karakterleri polarize edilmiştir; akıl ile vücut, kültür ile doğa, düşünce ile duygu, mantık ile sezgi, objektiflik ile sübjektiflik, agresiflik ile pasiflik.
Birinciler erkeklere, ikinciler ise kadınlara atfedilir. Birinciler dünyayı yöneten ekonomik, siyasi ve sosyal alanların egemen söylemlerini oluşturur. Dolayısıyla savaşa karşı yapılması gereken mücadele aynı zamanda, insan özelliklerini polarize eden, ve birinin egemen olduğu diğerinin duyulmadığı bu cinsiyetçi söyleme karşı olmalıdır.
Feminizmin bu anlamdaki misyonu, güç ilişkilerinde de kendini ezen-ezilen olarak gösteren bu ikili söylemi sorgulamak, onu yapısökümüne uğratmak ve politik dönüşümü kendi söylemini geliştirirken gerçekleştirebilmek olmalıdır. Sunum boyunca bahsettiğimiz sebeplerden ötürü feminizmin kadın kadına ihtiyacının bu misyona hizmet edeceğini düşünüyoruz.
Feminizmin erkek egemen bir dünya düzeninin dönüştürülebilmesi ve barış kültürünün oluşturulabilmesi için önemi çok büyük. Biz bu araştırma sonucunda, feminizmin bahsettiğimiz dönüşümleri sağlayabilmesi için, kadın kadına talep ve ihtiyacının dinlenmesinin gerekliliğine inanıyoruz.
Erkeklerin feminizm içindeki yerleri için kaygılanmak yerine, bu talebe karşı daha duyarlı olmaları, kadınların erkek egemen toplumlarda kadınlıklarını keşfetmeleri ve dolayısıyla kendi söylemlerini oluşturabilmeleri açısından çok kritik. (YA/KÇ/NM)
* Bu yazı, Sabancı Üniversitesi Kültürel Etütler Programı ve Siyaset Bilimi Bölümü ile Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün ortaklaşa düzenlediği Savaş ve Barış Atölyesi için hazırlandı ve 16 Haziran 2003'de Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu'nda sunuldu.
** Yaşar Adanalı ve Kerem Çiftçioğlu Sabancı Üniversitesi, Toplumsal ve Siyasal Bilimler 3. sınıf öğrencileri.