Nurgül, kırk iki yaşında, iki çocuğu var. Boşandıktan sonra ailesinin yanını gitmiş, ancak dışlandığını hissetmiş. Dul olduğu için, başka bir işte de çalışsa, başına hoş olmayan şeyler gelebileceğini düşünüp Valiliğe dilekçe vererek seks işçiliğine başlamış. Evi, yazlık evi, arabası, arsası var. Hiç bir erkeğe para yedirmemiş. Bir erkek arkadaşıyla seviyeli bir beraberliği olduğunu söylüyor.
Selin, kendi deyimiyle "dönme". Bir süre seks işçiliği yaptıktan sonra, şimdi sevgilisiyle birlikte yaşıyor. Ama parasızlıktan çok bunalmış. "Türkiye'nin en fakir dönmesi benim" diyor. Yaşadıkları ve yaşananlar üzerine çok düşünmüş, travestilerin erkek egoları nedeniyle kadınlar gibi namus kavramı olmadığını söylüyor.
En büşük arzusu parfümeri dükkanı açmak olan yirmi altı yaşındaki Canan, sevgilisi İskender'le otuz yıl boyunca büyük aşk yaşayan Gül, Edebiyat Fakültesi'nden ayrılıp seks işçiliğine başlayan Melek, Moldavyalı Nina, kocasının eliyle geneleve götürdüğü Yaprak, konfeksiyon işçiliğinden sekreterliğe kadar pekçok işte çalışıp şimdi çok zorlanarak seks işçiliği yapan Çimen, Alisa, Ayla, Ilgın, Deniz, Serpil... Tam onbeş kadının tanıklığı.
Gazeteci Fügen Yıldırım, seks işçiliği yapan on beş kadınla uzun uzun konuşmuş, onların özel yaşamlarını, çocuklarını, eşlerini, annelerini, babalarını, üvey babalarını, çocukluklarını, yoksulluklarını, sevgililerini, dostlarını, pezevenklerini, müşterilerini, maruz kaldıkları tehlikeleri, tecavüzleri, yalnızlıklarını onların anlatımıyla aktarmış.
Üzüntü, öfke, en çok da isyan...
Okurken etkileniyorsunuz, üzülüyorsunuz ama en çok isyan ediyorsunuz. İsyan ediyorsunuz, çünkü, incinen ruhların, bedenlerin yanı sıra yoğun bir sömürüye tanık oluyorsunuz. Hem maddi, hem duygusal bir sömürü söz konusu.
İsyan ediyorsunuz, çünkü, dünyanın en eski mesleklerinden sayılan seks işçiliğinin zor değil, zor ötesi olduğunu fark ediyorsunuz.
İsyan ediyorsunuz, çünkü, cinsiyetçiliğin en katmerli yaşandığı bu alanda, erkek egemenliğiyle bir kez daha yüzleşiyorsunuz. Kızının, karısının cinselliğini sonuna dek denetleyen erkeklerin, belki kocamızın, belki babamızın, arkadaşımızın, sevgilimizin, komşumuzun kendi cinsellikleri için para verdiğini bir kez daha hatırlıyorsunuz.
Kadınların bedenleri üzerinden koskoca bir sektör yaratıldığını görüp, isyan ediyorsunuz.
Bir büyük sektör
Kitaptaki verilere göre, Tayland'da 1995'de seks ticaretinin yıllık bilançosu 27 milyar dolar. Aynı yıl Tayland'da sadece kentlerde sesk işçisi olarak çalışan kadınların, köylerde yaşayan ailelerine gönderdikleri para, yılda 300 milyon dolara ulaşmış. Bu, hükümetlerin kalkınma programlarına ayırdıkları bütçelerden bile fazla.
Yine kitapta yer alan, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) Bir Sektör Olarak Seks, başlıklı araştırmasının sonuçları çok çarpıcı: Seks sektöründe kadın ve çocukların denizaşırı ticareti giderek artıyor. Yeraltı ağları yoluyla kadın ve çocukların resmi işlemleri hallediliyor, yolculukları organize ediliyor, yerel bağlantıları kuruluyor. Rapora göre, artık "göçün kadınlaşması" gerçeğiyle karşı karşıyayız.
İstismarın ortadan kaldırılması
ILO'nun araştırmasında kimi seks işçisinin bu işi kendi iradesiyle seçtiği, kimilerinin yoksulluk yüzünden bu işe zorunlu kaldıkları, kimilerininse bu işe zorlandıkları belirtiliyor. ILO raporu, "Seks işini kendi iradeleriyle seçenler için çalışma koşullarının iyileştirilmesi, diğer işçilerin sahip oldukları emek haklarından yararlanmaları ve sosyal koruma üzerinde durulmalıdır. Zorla bu işe itilenlerinse bu durumdan kurtarılması, rehabilite edilmeleri ve topluma kazandırılmaları gereklidir," diyor.