İnsan hakları savunucuları, "L Tipi cezaevleri"nin yapımının, barınma koşullarının ve yönetmeliklerinin açıklanmamasından kaygılı.
Hücreler yerin altında
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, İHD İstanbul Şubesi yöneticilerinden Ali Armutlu ve İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Muharrem Erbey, "cezaevlerinin yapımıyla amaçlanan izolasyonun, tutuklu ve hükümlüler üzerindeki etkilerine" dikkat çekti.
Demirtaş, Armutlu ve Erbey, "L Tipi Cezaevleri" ile tutuklu ve hükümlülerin yaşamdan uzaklaştırılacağını vurgulayarak, "Tamamen izolasyon amaçlı olan bu cezaevleri ile ilgili hiçbir resmi açıklama yapılmamasından kaygı duyuyoruz" dediler.
Demirtaş: Yerin altında, 'mezar tipi' cezaevi
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, L tipi cezaevlerinin biri zeminin altında olmak üzere iki kattan oluştuğunu, yer altındaki tek kişilik ve üç kişilik hücrelerde pencere dahi bulunmadığını, mahkumların ışık ve sesten izole edildiğini ve havasızlıktan ölmemeleri için yer altından havalandırma boruları geçirildiğini vurguladı.
L tipi cezaevleri ile ilgili resmi açıklama yapılmamasını eleştiren Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Kentin 15 kilometre dışında yapılan bu cezaevine ulaşım, büyük ölçüde zora sokuldu. Batılı devletlerde cezaevleri adliye binalarının üzerine yapılırken, Türkiye'de cezaevleri toplumdan mümkün olduğunca uzaklaştırılıyor. Cezaevi içinde yaratılan tecritin dışta da yaratılarak ağırlaştırılması gibi bir anlayış oturtulmaya çalışılıyor.
* Cezaevine ranzalar taşınmaya başlandı, cezaevinin kısa süre sonra açılacağını öğrendik. Ancak, bu cezaevinin bir tutukevi mi yoksa hükümlülerin yerleştirileceği bir cezaevi mi olacağını bilmiyoruz.
* Bu cezaevlerine kimlerin konulacağını ve buraya konulacak kişilerin nasıl tespit edileceğini de bilmiyoruz. Cezaevleri inşa edilirken baro, tabipler odası, insan hakları savunucusu gibi ilgili kurumların görüşleri alınmalıydı.
Mucitleri uygulamayı bıraktı
Armutlu ise, "yüksek güvenlikli" olarak nitelendirilen bu cezaevlerinin ilk olarak 1778'de Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD), 1800'lü yıllara doğru ise Almanya, Fransa ve İngiltere'de yapıldığını, ancak kısa sürede terk edildiğini hatırlattı.
Amaçlanan izolasyonun tutuklu ve hükümlüler üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeken Armutlu, şu bilgileri aktardı:
* Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı'nın (CIA) önerisiyle yapılan bu cezaevlerinde, siyasi tutuklular ile adli tutuklular bir araya konularak siyasilerin katledilmesi planı hayata geçiriliyordu.
* ABD, yaklaşık 100 yıl bu tip cezaevlerini kullandı, ancak kamuoyunun tepkisi yükselince 'yüksek güvenlikli cezaevleri kapatıldı. Avrupa ülkeleri ise, bu cezaevlerinden çok daha kısa sürede vazgeçip F tipi cezaevlerini hayata geçirdiler.
"Amaç; zamana yayılmış imha"
* Aldığımız bilgiye göre, Kandıra ve Beylikdüzü'ndeki cezaevleri 5 bin kişilik, Diyarbakır ve Denizli'de yapılan cezaevleri ise 3 bin kişilik.
* Üç katlı yapılan Diyarbakır cezaevinin üst katı müdüriyet, bodrum katı hücreler ve en alt kat ise karanlık odalardan oluşuyor.
* Her katta yüzer hücre var ve hiçbir hücre birbirini görmüyor. Hücreler, tuvaleti, mutfağı içinde toplam 3-4 metrekareyi geçmeyen genişlikte.
* Bir insanın boy standartları altında yapılan hücrelerde rahatlıkla düz durulabilmesi mümkün değil. Burada kalan insanlar kamburlaşır, felç olur. Hücreler ses geçirmeyen bir sistemle örülmüş, birbirlerini kesinlikle duymuyor. Bu da bizlere kaygı veriyor. Yer altındaki kör odalarda mahkumların havasızlıktan ölmemesi için alttan metal borularla bir havalandırma sistemi yapılmış.
* Cezaevi içerisinde yapılan karanlık odalar, tüm dünyada işkence odaları olarak kullanılır. Yapılan karanlık odaların Türkiye'de niçin kullanılacağı da meçhuldür. Bu cezaevlerinin fiziki koşullarını, hücrelerin yapısını ve özellikle bir insanın ayakta duramayacağı hücreleri düşünürsek, buralara sevk edilecek olan mahkumun çok fazla yaşayamayacağını görebiliriz.
"Devlet bu cezaevini bilinçli gizliyor"
İHD Cezaevi Komisyonu olarak hazırladıkları raporu Adalet Bakanlığı'na gönderdiklerini söyleyen Armutlu, kendilerine konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadığını ifade etti.
"Kendine insanım diyen herkesin bu cezaevlerine karşı mücadele etmesi gerektiğini" vurgulayan Armutlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Devlet, bu cezaevlerini kamuoyundan gizli tutuyor. F Tipi'ne geçişte yaşanan tepkinin tekrarlanmaması için, sır gibi saklıyor bu cezaevlerini. Çünkü bunlar cezaevi değil mezarlıktır, tabutluktur.
Adli hükümlüleri F Tipi'ne, siyasi tutukluları da yüksek güvenlikli cezaevine sevk ederek, cezaevleri sorununu çözecekler kendi mantıklarına göre. Ama biz bu insanlık suçuna karşı sessiz kalmayacağız, oluşturduğumuz raporları kısa süre içinde tüm kamuoyuna açıklayıp duyarlı davranmaya çağıracağız."
"Can güvenliği gerekçe gösteriliyor"
İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Av. Muharrem Erbey ise, yüksek güvenlikli cezaevlerinin yapımına "infaz hizmetlerinin ağırlığını taşıyan yüksek kapasiteli E ve özel tip cezaevlerinin koğuş esasına dayalı mimari yapılarının can güvenliğinin sağlanmasına elverişli olmamasının" gerekçe gösterildiğini hatırlattı.
Erbey, cezaevleri sorunuyla ilgili raporunda, şu ifadeleri kullandı:
* Öldürme, yaralama, isyan, rehin alma, koğuş ağalığı, uyuşturucu ticareti, kumar oynatma ili tutuklu ve hükümlülerin birbirlerine karşı her türlü fiziksel ve manevi baskı olaylarının önlenebilmesi gerekçe gösterilerek yapımına başlanan 'Güvenlikli Cezaevleri' tamamen izolasyon, başka adı yoktur.
* Cezaevlerinin, Birleşmiş Milletler Cezaevi Minumum Kuralları ile Avrupa cezaevi kurallarına uygun olması gerekirken, göreceli koşulları taşıyan -sağlıklı-, abartılı güvenlikli, insandan soyutlanmış, mekanik elektronik donanımlı ve sözde rehabilitasyon işlemlerine elverişli olan bu cezaevleri ile birey topluma kazandırılmak yerine otomasyonla yaşamdan uzaklaştırılmaktadır.
* Bu amaçla; öncelikle Diyarbakır ve Denizli illerimizdeki ihtiyacı karşılamak üzere 400 kişilik "güvenlikli cezaevi" projesi hazırlanmış olup bitirilmek üzeredir.
* 1999 yılı Nisan ayında Ankara, İzmir, Kocaeli, Bolu, Tekirdağ ve Edirne illerimizde yapılmak üzere ihaleleri gerçekleştirilen ve adına 'F' tipi cezaevi projesi adı verilen cezaevleri, cezaevlerinde yaşanan olaylarının asgari düzeye indirilmesi ve koğuş esasına dayalı mahsurların tümüyle ortadan kaldırılması amacına dayandırılmaktadır.
* Cezaevlerinde her gün yaşanan sorunlarla travma ile karşı karşıya kalan tutuklu ve hükümlülerin bir tane dahi psikologu bulunmadığı halde, trilyonlara varan masraflarla, tabii ki yine tutuklu ve hükümlünün tamamen ihtiyaçları düşürülerek güvenlikli cezaevleri inşasına gidilmesi çok da iyi niyetli olarak düşünülemez.
* Hükümlü ve tutukluların mahkemelerine ve diğer cezaevlerine sevklerinin zamanında, hızlı, daha sağlıklı koşullarda gerçekleştirilmesi için güvenlikli ve sağlıklı ring araçlarının, hastanelere gönderilmesi amacıyla ambulansların alınması gerekirken, bu cezaevlerinin yapılmasına girişilmesi doğrusu bizleri düşündürmektedir. (BB/NK)