Daha çok tahlillere ve gelecek tahayyüllerine bağlı konuşmalar, ancak ne yapılmalı sorusunun yanıtının verilmemiş olması, Konferansı tehlikeli bir konuma sürükledi. Şimdi biz, bu konferansı gerçekleştirenler, çağrıcılar ve katılımcı demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, Türkiyenin demokratikleşmesinde en büyük ve en çetrefilli sorunu oluşturan Kürt sorunu konusunda evet konuştuk, rahatladık mı diyeceğiz yoksa, artık birbirimizi anladık, Kürt sorununun çözümü konusunda kendi sorumluluklarımızı ve güçlerimizi birleştirerek kolektif bir yol haritası oluşturabiliriz mi diyeceğiz.?
İntihar ediyorlar
Biz Kürt sorununu yalnızca kendi dışımızdakilere ihale ederek çözümünü bekleyemeyiz. Atılacak somut adımlarla bu ülkenin demokratikleşmesinde belirleyici gücü oluşturabilecek potansiyellerimizi hayata geçirebiliriz.
Özellikle bölgeden doğru gelen insan hakları ihlallerine ilişkin raporlar, sorunun boyutları ve yapabileceklerimiz konusunda bize yön gösteriyorlar.
Bölgede genç kadınlar ve erkekler hiç durmaksızın intihar ediyorlar. Yerinden edilmiş ve insanlık onurları hiçe sayılmış milyonlarca insan halen yersiz ve yurtsuz. Keyfi uygulamalar alabildiğince sürüyor.
Çözümsüzlük çözüm zihniyeti
Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması kalkmış olmasına rağmen Bölgedeki bazı iller de yaşam olağanüstü tedbirlerle yönetiliyor. Güvenlik insan hak ve özgürlüklerinden ve demokrasiden önce geliyor. Sayıları 60 binlere varan köy korucularına verilen silahlar geri alınmıyor ve Bölgede çatışma ortamı potansiyelini daimi kılacak bir paramiliter güç kalıcı hale getirilmeye çalışılıyor.
Kara mayınları ve sahipsiz bombalar çocukların hayatlarını ve geleceklerini ellerinden alıyorlar. Kültürel hakların kullanılması uygulamada halen yasak. Bölgenin kaynakları üzerinde yolsuzluklar hiç soruşturulmuyor, üstleri kapanıyor.
Hükümetler sorunu görmezden geliyor ve militarist zihniyetle çözüme ulaşmayı yani başka bir deyişle çözümsüzlüğü çözüm olarak önümüze koyuyorlar. Peki biz bunlara seyirci mi kalacağız?.
Gücümüz var
Her birimizin, kurumlarımızın ve örgütlerimizin sorması gereken tek soru, Ben ne yapabilirim? Daha sonra da hadi yapalım ve takipçisi olalımdır. Hep birlikte Bingöle, Şırnaka gidelim. Bu ülke topraklarında kurulu yaşamların gerçek sahiplerinin kim olduğunu gösterelim.
Boşaltılmış bir köyün yaşamının yeniden örgütlenmesi için mesleklerimizi, kapasitelerimizi, olanaklarımızı seferber edelim.
Bütün bunları yapmaya gücümüz var. Bizi zayıflatan tek şey ise bizim ezberlerimiz. Ezberleri bozmak ve ortak bir cephe yaratmak ise yine bize düşüyor. Paylaşamadıklarımızı bir tarafa bırakılım ve paylaşabileceklerimizi çoğaltalım. (FS/NM)
* Feray Salman İnsan Hakları Derneği Genel Sekreteri.