Daha önce konu ile ilgili yazdığım bir yazıda futbol ve futbol kurumlarının ulus-devlet sınırlarını aşan sosyal bir proje nasıl yer alabildiğine ve bunun olası açılımlarına değinmeye çalışmıştım.
Ancak bu yıl vuku bulan "garip" bir olay, futbol kurumları hakkında mevcut fikirlerime zarar vermemekle beraber, ulus-devlet sınırları içerisinde meydana gelen gelişmelere rasyonel bir açıklama getirmeme ciddi bir engel teşkil ediyor.
İsveç'te düzenlenen turnuvaya katılacak olan Kamerun takımına, İsveç Göç Bürosu "garip bir uygulamayla" ülkeye giriş izni vermedi. Hem de uluslar arası örgütlerden gelen resmi taleplere rağmen. Sözün kısası, "zengin" ve "modern" bir ulus devlet kapısını Kamerun Evsizler Futbol Takımı'na kapattı.
Bu tavrın ardında yatan sebeplerin anlaşılabilmesi için Avrupalının "Öteki"ni nasıl tanımladığının ve konumlandırdığının anlaşılması gerekli diye düşünüyorum.
Çünkü uluslar arası bir turnuvaya katılmak üzere hazırlanan bir Afrika ülkesinin takımına vize verilmemesi birtakım bürokratik gerekçelere - vizeler yetişmedi, gerekli belgeler eksik, vs dayandırılabilecek olsa bile İsveç hükümetinin bu konuda toleranslı davranmayarak soruna çözüm getirmekte isteksiz davranması ancak Avrupalı bir ulus devletin "Öteki"ne karşı tavrı ile açıklanabilir görünüyor.
"Öteki" olan Kamerun vatandaşının arzusu
Bu durumda "Barbarların İstilası" kavramsallaştırması içinden göçün Avrupalı için ne kadar ürkütücü bir konu olduğunu ve İsveç Hükümetinin teknik, bürokratik, vs engelleri bahane ederek Kamerun takımına ülkesine giriş izni vermemesi üzerine düşünebiliriz.
Bu noktada 2004 Evsizler Kupası'nda yer ala(maya)n Kamerun milli takım oyuncularından Frederick Mbah'ın "dünyada ya da kendi çevrende ne değiştirmek istersin" sorusuna verdiği cevap bu yazının da temel çıkış noktasını teşkil etmektedir: "Sınırların olmadığı, insanların serbestçe bir yerden bir yere gidebilecekleri ve işlerini yapmaya devam edebilecekleri bir dünya görmek istiyorum." (1)
Mbah'ın cevabı, yani sıradan, evsiz, yoksul, kendi ülkesinde "öteki" olan Kamerun vatandaşının cevabı, uzunca bir süredir gündemde olan globalleşme ve ulus-devlet sınırları tartışmaları hakkında, akademik dilin resmiyetinden ve anlaşılmazlığından uzak, masum ama bir o kadar çarpıcı bir saptama ve istektir.
Biraz daha açmak gerekirse bu tespit tüm politik, ekonomik ve siyasal değişkenler göz önünde bulundurarak, ince hesaplarla içeriği belirlenmeye çalışılan "sınırlar" ve "içerisindekiler" çalışmalarına tamamen karşı duran ve söz konusu sınırlar için "öteki" konumunda bulunan Kamerun vatandaşının arzusudur.
Ama tam da bu noktada, gerek ulus-devlet sınırlarının açılması gerekse "Avrupa"nın sınırlarının tanımlanmasında yani global bir dünya ya da bir birlik olarak Avrupa fikrinin oluşmasında gerekçenin sadece ekonomik / politik faydalar olduğunu söyleyebiliriz. Yoksa amacın siyah, fakir, evsiz, vs. Kamerunlunun yani "Öteki"nin istediği ülkeye girip çıkması ve insanca şartlar bulabiliyorsa orda yaşaması olmadığını biliyoruz.
Hor görme pratikleri daha profesyonel
Söz konusu olan Avrupa ulus-devletleri ya da birlik olarak "Avrupa" ise konu çok daha çetrefilli bir hal alıyor pek tabi. Hıristiyan ve Beyaz Avrupa ulus-devletlerinin ve daha geniş bir bağlamda "Avrupa Birliği"nin "Öteki"ne karşı hal ve tavrının bir ucu samimi olma çabaları içeren "kültürel heterojenlik" söylemine dayanırken diğer taraftan da aslında ciddi bir "yabancı düşmanlığı" ve "heterofobi" içermektedir. Ki bu da topraklarının Barbarlarca istila edildiğini düşünen ve bunun Avrupa vatandaşının ekonomik çıkarlarına ve kültürel üstünlüğüne bir tehdit olduğunu düşünen Avrupalının neo-faşist ve sağ partilerinin temel diskurudur.
Bu sebepledir ki göçmenler, mülteciler, vs baskıcı ve dışlayıcı pratiklerin özneleri konumundadırlar. Bu da söz konusu yabancıların sadece "siyah" olmalarından kaynaklanan, bildiğimiz biyolojik hiyerarşilere dayalı "ırkçı" tavırları aşan bir tavırdır. Artık Avrupalı için, sınırları içerisinde soluyan ya da solumaya çalışan "Öteki"nin dışlanmasında ve ezilmesinde 3. dünya ülkesi vatandaşı olmanın, fakir olmanın, farklı bir etnik ve kültürel kimlik taşımanın öncelikli olduğunu biliyoruz.
Dahası artık hor görme, kenarda bırakma, küçümseme, mahrum bırakma pratikleri daha profesyonel sosyal ve politik düzenlemelerle hayat bulmaktadır. Avrupalı ve Avrupalı olmayan ikiliği, göçmenler, mülteciler,vs.'nin vatandaşlık hakkından mahrum bırakılması, eğitim ve yerleşim alanlarının "Avrupalı"nın yaşam alanlarından tecrit edilmesi ve daha birçok taktikte kendini göstermektedir. Bu durum ırkçılık genel başlığının altında farklı yaklaşımlarla açıklanmaya çalışmaktadır.
Son zamanlarda akademik tartışmalarda biyolojik olmasa da kültürel hiyerarşi anlayışının Avrupalı'nın "Öteki"yi tanımlamakta ve dışlamaktaki pratiği olduğu üzerinde uzlaşma sağlanmış gibidir.
Öyle ya da böyle Avrupa'nın kendisini kültürel hiyerarşinin tepesinde konumlandırması kolonici deneyimi, Aydınlanma geleneği ya da Hıristiyan kimliği gibi farklı sebeplerle açıklanmaya çalışılsa da Avrupa ulus-devletlerinin "yabancı düşmanlığı" ve "heterofobi"si kültür konusunu aşıyor gibidir.
Söz konusu olan Dünya Kupası olsaydı...
Konunun bir boyutu ve aslında önemli bir boyutu bu olsa da Avrupalının diğer kültürlere duyduğu bu tepki ve dışlama eğiliminin altında yatan ekonomik sebep-sonuç ilişkileri de göz önünde tutulmalıdır.
Bu durumda İsveç'in vize politikalarının ardında yatan söylem üç aşağı beş yukarı anlaşılabilir. Bunu anlamak da Kamerun'a neden vize verilmediğini açıklayan bir durumdur.
Ancak ironik olan, Avrupalı'nın "Öteki"ne olan dışlayıcı yaklaşımının, temel amacı kitleleri birleştiren bir spor dalı olarak futbolun çatısı altında "Öteki"ni kucaklamak olan "Evsizler Futbol Turnuvasında" da kendini göstermesidir.
Uluslararası bir turnuva olmasına ve uluslararası örgütlerden destek almasına rağmen "fakir" ve "evsiz" olmaları sebebiyle potansiyel göçmen statüsünde değerlendirilebilecek turnuva oyuncularına "Avrupa" vizesi verilmemiştir. Ne yazık ki diğer Afrikalı takımların aynı tavırla karşılaşmamaları da durumu değiştirmemektedir.
Çünkü bu Avrupalının onlara hoşgörüsünden değil, uluslar arası bir turnuvaya katılacak olup, yasal belgeleri eksiksiz olan bir ülkenin takımını geri çevirememesinden, samimi olmadığı artık anlaşılan turnuvaya destek oluyor görünme çabasındandır.
Kamerun söz konusu olduğunda, sorunun, ki bu sorun bürokratik bir engelse bile, aşılamaması akla başka soruları da getirmektedir. Bu engelle beyaz (örneğin Kanada) bir ülkenin takımı karşılaşsaydı durum aynı olur muydu?
Ya da söz konusu turnuva "Evsizler Futbol Turnuvası" değil de "Avrupa Şampiyonası" ya da "Dünya Kupası" olsaydı, İsveç bir takımı turnuva dışında bırakacak bir bürokratik uygulamaya cesaret edebilir miydi?
Yukarıda kısaca değindiğim mevzular Avrupalı'nın genel olarak "Öteki"ni nasıl tanımladığı ve ona nasıl davrandığına genel bir bakıştır. Konunun ucu da ister istemez zengin/beyaz "Avrupalı" ve fakir/siyah "Öteki"ne dokunmaktadır. Mbah'ın değiştirmek istediği ya da görmek istediği gibi bir Dünya ne yazık ki bir Kamerunlu ve daha birçokları için imkansız görünüyor.
"Evsiz", "Siyah" ve "Fakir" Mhab aslında bunun da farkında. Dünyadaki en büyük problem nedir sorusuna verdiği cevaptan da anlaşılabileceği gibi: "Zenginle fakir arasındaki eşitsizlik. Fakirler gittikçe fakirleşirken zenginler de gittikçe zenginleşiyor..." (2)
Dipnotlar:
1 http://www.streetsoccer.org/en/teams/camaroes/174/
2- http://www.streetsoccer.org/en/teams/camaroes/174/
* www.cinnet.org sitesinden alıntılanmış bu yazıdaki vurgu, paragraf ve ara başlıklar bianet'e aittir. (ÖG)