Can güvenliği ve sosyal güvence talepleriyle biraraya gelen ev işçilleri, sendika çağrısı yaptı. Galatasaray Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü (GSÜKAK) sendika çağrısı yapan kadınlardan Gülhan Benli ve Öznur Polat ile görüştü. Benli ve Polat haklarına kavuşmak için örgütlenmek zorunda oldukları konusunda hemfikirler.
Sendikalaşma fikri nasıl ortaya çıktı?
Gülhan Benli: Evet, biz günde 4 kadının öldürüldüğü bir yerde yaşıyoruz. Gündeliğe gidip tecavüze uğrayıp ortadan kaldırılan kadın arkadaşlarımız var. Göçmen ev işçisi arkadaşlarımız kayıtsız oldukları için onlar çifte sömürüye maruz kalıyorlar. Beyaz kadın ticareti yapanlar tarafından kullanılıyorlar.
Sırf göçmen arkadaşlarımızın buradaki sayısı 400-500 bin arasında. İkincisi İstanbul'da Türk, Kürt Laz, Çerkez, vs. ev işçisi olarak çalışan kadın sayısı 800-900 bin civarında. Sayımız bu boyuttayken ve karşılaştığımız sorunlar ortadayken örgütlenmemek içten değil.
Ancak, sendikalaşma sürecinde yasal mevzuatlara ve sendikal bürokrasi engeline takıldığımız için biz kendi kendimize bunu yapmaya çalıştık. İlk önce Konut-İş şubesinde bir sendika çalışması yapmaya çalıştık ve yasal mevzuatlar nedeniyle bunu yapamadık. Ama biz bir şekilde sendika olacağız.
"Evlerimizi fabrikaya çevirdiler"
"Ev içi emek" ve "ev işçisi" ne demek ? Bu kavramların içine neler sığdırabiliyoruz ?
G.B: Kendi evinde karşılık almadan kocasına bakan, çocuğunu okula gönderen, evinin yemeğini yapan, bütün hayatını bu şekilde geçiren tüm kadınların harcadığı emek; bir yerlere gidip çocuk bakan, temizlik yapan ve karşılığında para alan herkesin harcadığı emek "ev içi emek" aslında. Tüm bu bakımı kendi evinde ailesi için yapan kadınlara "ücretsiz ev işçisi" diyoruz.
Yaptığı bakımın, temizliğin karşılığında belli bir ücret alanlara ise "ücretli ev işçisi" diyoruz. Ayrıca, evine parça başı iş alıp çalışan da ev işçisi oluyor. Şimdi evlerimizi de küçük küçük fabrikalar haline dönüştürdüler. Patron diyor ki: "Sen bu paraya bu işi yapmazsan, yapacak çok insan bulurum".
Bu şekilde, kadınlardan bir işsizler ordusu yaratıp bizi yedek iş gücü olarak kullanıyorlar.Can güvenliği noktasında hiçbir şeyimiz yok. Bu güvenceyi alabilmek için de tek çıkar yol bir araya gelip mücadele etmek.
Peki, bu sendikanın hangi grupları kapsaması düşünülüyor ? Talepleriniz nedir ?
G.B: Biz aslında yola, çalışan ev işçileri olarak çıktık. Ama, çalışmayan ev işçileri "Biz ne olacağız?" dediler. Daha sonra ev eksenli çalışan arkadaşlarımızdan gelmek isteyenler oldu. Zaten; banka emeklisi, öğretmeni, doktoru geliyor bu işi yapıyor. Biz, bunlara hayır diyemezdik.
Farklı iş alanlarında çalışıyor olsak da sorunlarımız aynı. Doktor olmak, öğretmen olmak eskiden "güvendesin" demekti. Şimdi onlar da bizimle aynı konumdalar. Çünkü artık genel bir güvencesizlik söz konusu. Sistem, krizle birlikte, elimizdeki hakları yonta yonta silip süpürüyor. Öncelikli olarak can ve sosyal güvenliğimizin sağlanması gerek.
"Camdan düşmek, kaza değil iş cinayetidir"
Erken emeklilik hakkı ve ayrıca insanca yaşayabileceğimiz bir ücret de talep ediyoruz. Göçmen arkadaşlarımızın bizlerle eşit koşullara getirilmesini istiyoruz, çalışma izinlerinin verilmesini istiyoruz ve aynı zamanda oturma izinlerinin verilmesini istiyoruz. Ücretsiz ev işçisi arkadaşlarımıza da kocalarının karşısında bağımsız olabilmesi için de bir maaşın bağlanmasını istiyoruz.
Daha yakın bir zamanda, bir arkadaşımız cam silerken camdan düşüp öldü. Bu ölüm için devlet-patron-medya üçgeni "sakarlık" dedi. Bu bir kaza değil, iş cinayetidir.
Tüm bu insanlara nasıl ulaşıyorsunuz ?
G.B: Biz ev işçiliği yaptığımız için belli yerlerden geçiyoruz. Kemerburgaz'a gidenler belli, Sarıyer'deki villalara gidenler belli. Biz buralarda çalıştığımız için nerede ne var biliyoruz. Bir de Gebze-Kadıköy tren hattında ev temizliğine giden kadın arkadaşlarımız var.
Öznur Polat: Trenlerde her sabah birbirimizi tanıyoruz artık. Adı konulmamış ama aslında köle işçiler her sabah kalkıyor, gidiyor ve geliyor. Başka bir yaşam yok. Bir insanın dayanma kapasitesi ne kadardır acaba? Türkiye'nin yapısını ayakta tutan biz kadınlarız. Gidiyoruz ve geliyoruz. Adımız konulmamış ama bizler köleyiz.
* Galatasaray Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü Öğrencileri'nin gerçekleştirdiği röportaj, üniversitenin öğrenci dergisi "Detay"ın Nisan sayısında yayımlandı. (NV/EÖ)