Baro eski başkanlarının açıklamasında, "Baro Yönetim Kurulu'nun bu kararı, işkenceyle mücadele konusunda İzmir Barosu'nun ulaştığı aşamadan geriye düşmesinden ve işkencecilere cesaret vermekten başka sonuç doğurmayacaktır" denildi.
"İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun kararı, üç yıldır işkencecilerin korkulu rüyası haline gelen, işkencenin önlenmesi için etkin mücadele eden avukatların oluşturduğu bir grubun, antidemokratik bir biçimde dağıtılması; işkence alanında Türkiye'de ilk olabilecek pekçok çalışma yapılmasını sağlayacak bir projenin de iptal edilmesidir."
İzmir Barosu Yönetim Kurulu, 07 Aralık 2004 tarihli toplantısında, İşkence Önleme Grubu'nun dağıtılmasına; "İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü" projesinin de askıya alınmasına/iptal edilmesine karar vermişti.
Toplantıda, "işkenceyi ve hak ihlallerini önlemek için CMUK - Adli Yardım - İnsan Hakları Hukuku ve Hukuk Araştırmaları Merkezi'nin koordinasyon içerisinde çalışması ve bu çalışmanın herhangi bir dış parasal kaynak kullanılmadan yürütülmesi" de kararlaştırılmıştı.
Dinç, Kurt, Turan, Özkan ve Acar, dün (13 Aralık) İzmir Barosu Başkanlığı'na hitaben yazdıkları dilekçede, Yönetim Kurulu Kararının önemli sorunlar yaratacağını belirterek, görüş, öneri ve uyarılarını şöyle sıraladılar:
İşkenceyi Önleme Grubu çalışmalarının sonlandırılması
* Üyeleri işkenceyle ilgili soruşturma ve kovuşturmaları takip eden, belirli bir eğitim sürecinden geçen ve çalışmaları süreklilik arz etmesi gereken bir grubun sonlandırılmasının "komisyonların genel kurulla sona erdiği" yolunda bir gerekçeye dayanılması doğru ve inandırıcı değildir.
* Grubun örgütlenme biçimi, çalışma yöntemi, Baro Yönetim Kurulu tarafından benimsenmemiş olabilir. Komisyon-yönetim kurulu ilişkilerinde esas olan birlikte üretmenin yollarını aramaktır. Böyle bir arayışa girmeden grubu sonlandırma, takip edilen işleri, yapılan tespitleri, izlenen davaları yüzüstü bırakma ve yılların emeğiyle oluşan birikimi işlevsiz kılmaktır.
* İşkenceyle ilgili konularda "CMUK - Adli Yardım - İnsan Hakları Hukuku ve Hukuk Araştırmaları Merkezi'nin eşgüdümüyle mücadele edileceği" savı doğru bir eksen üzerinde görünmekle birlikte, eksik bir çözümdür.
* Eşgüdümü sağlayacak, başvuruları alıp derhal olaya müdahale edecek ve adli yardım avukatına katkı sunacak, verileri toplayıp rapora bağlayacak olan grubun sonlandırılması, kararda öne sürülen 'eşgüdüm' iddiasını göstermelik hale getirmektedir.
* Avukatlık Yasası'nda 2001'de yapılan değişiklik sırasında, baroların niteliklerini belirleyen 76. madde ile Yönetim Kurullarının görevlerini sayan 95. maddenin 21. fıkrasında yer alan "insan haklarını korumak, savunmak ve işlerlik kazandırmak" hükmü, İzmir Barosu'nun önerisi üzerine yasa metnine eklenmiştir.
* Görevi sonlandırılan Grup üç yıl önce bu kapsamda kurulmuş; mağdurlara hukuksal destek sağlanmasında, işkence sanıkları hakkındaki soruşturmaların etkinleştirilmesinde, açılan kamu davalarının takibinde, bu tür davalarda görev alan avukatların eğitimlerinde, önceki yıllarda daha yaygın olan işkence ve kötü muamelenin geriletilmesinde, hatta mevzuatta bulunan birçok engelin kaldırılmasında etkili olmuş, bu etki somut olarak rakamlara yansımıştır.
* Bu etkinliğin sonlandırılması, baromuzun önceki faaliyetlerinin reddi anlamına gelecek, İzmir Barosu hakkında yanlış algılamalara neden olabilecek ve yıllardır temel hak ve özgürlüklerle hukukun üstünlüğü için mücadele ettiğimiz çevreleri sevindirecektir.
Avrupa Komisyonu'yla imzalanan sözleşmenin feshi kararı
* İzmir Barosu Avukatlık Kanunu'ndan (m.95/21), aldığı yetkiyle 'işkencenin önlenmesi' kapsamında bir proje hazırlamış, projenin kabulünden sonra da uygulama açısından Avrupa Komisyonu ile bir sözleşme imzalamıştır. Projenin çok önemli bir bölümü uygulanmıştır.
* Projenin tartışması da son Baro Genel Kurulu'nda yapılmış, Yönetim Kurulu çalışmaları oy birliği ile ibra edilmiş, bilanço onaylanmış, yeni bütçe kabul edilmiş, ayrıca yeni dönemde baronun herhangi bir yükümlülük üstlenerek sözleşmeyi feshetmesi yönünde ne bir öneri gelmiş ne de bir karar alınmıştır.
* Sözleşmenin bozulması, bir nakdi iade olasılığının da gündeme gelmesi riskini beraberinde taşır. Bu aşılabilir ama bundan çok daha önemli olan böyle bir tasarrufun İzmir Barosu'nun hukuk ortamında geliştirdiği tutarlılık ve saygınlıkla bağdaşmayacağı gerçeğidir.
* İzmir Barosu hukukun üstünlüğü için verdiği mücadelede sembol olmuş bir kurumdur; her zaman emeği, insan haklarını, demokrasiyi, sosyal devleti, barışı ve bağımsızlığı savunmuş, işkenceye ve emperyalizme karşı çıkmıştır. Çalışmalarında tutarlılık ve süreklilik esastır.
* Yönetim kurulunun sözleşmeyi fesih kararı, Baro Genel Kurulu'nun bu güne kadar kalıcılaşan üstün iradesi ile çelişmektedir ve onu aşması mümkün değildir.
* Bu koşullar altında Yönetim Kurulunuza düşen, İzmir Barosu'nun, üyelerinin büyük çoğunluğunun aktif desteği ile yürüttüğü bu uygulamanın ve genel çizginin dışına düşmeden, baro geçmişini inkar edip karalamadan, önceki yöneticileri küçük düşürmeye yeltenmeden ve anlamsız gerginliklere yol açmadan bu projeyi tamamlamaktır.(BB)