Mahkemenin daha önce duruşmaya gelmesi için yazı yazılmasına karar verdiği davacı eski bakan Hikmet Sami Türk'ün avukatı, dün (1 Ekim) gerçekleşen davanın dördüncü duruşmasına yine katılmadı.
Yazar Erdem : "Türk'e dava açacağım"
Duruşma sırasında söz alan yazar Erdem, "Hakkımda haksız bir dava açıldı. Bu nedenle, eski bakan Türk hakkında maddi ve manevi tazminat davası açacağım" dedi. Daha önce verdiği yazılı ifadeye ek olarak Erdem, düşünceyi yayma özgürlüğü ile ilgili yazdığı bir makalesini de mahkeme başkanına sundu.
Gazetenin 14 Ağustos 2001 tarihli nüshasında yayımlanan "Savcılarla davalaşan, hakimlerden şamar yiyen 'bilgisiz bakan': Hikmet Sami Türk..." başlıklı yazı yoluyla eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün "resmi sıfatına hakaret" ettikleri gerekçesiyle Erdem ve Efendioğlu'nun toplam 7 yıla kadar hapisleri isteniyor.
Gazete sahibi Talat Efendioğlu'nun katılmadığı duruşma 19 Kasım 2002 gününe ertelendi.
İddia var kendileri yok
Gazeteci Efendioğlu ve Erdem, "Resmi Sıfatlılara Görevlerinden Dolayı Sövme" fiilini düzenleyen Türk Ceza Kanunu (TCK) 266. maddesi, TCK 268/4. maddesi (yayın yoluyla yapılması durumunda), sövme fiilini düzenleyen TCK 482. maddesi ve 5680 Sayılı Basın Kanunu 18. maddesi uyarınca yargılanıyorlar.
Bakan uygulamalarını eleştirdi
Eski Adalet Bakanı Türk'e yönelik yazıları nedeniyle yargılanan Erdem, Adalet Bakanı'nı "görev yaptığı dönemde TCK 312. maddesinde değişiklik yapılmasında gösterdiği tutum", "Memurları Yargılama Yasası çerçevesinde yapılan düzenlemeler" ve "Savcı Nuh Mete Yüksel'e açılan dava" gibi konularda eleştirmişti.
Bakan Türk'ün yaklaşımlarını eleştiren Erdem, yazısının bir bölümünde şu ifadelere yer vermişti:
"Yasa yapamamak suçtur"
"Yolsuzluklarla mücadele edemediği ve adam gibi yasalar çıkaramadığı için, Dünya Bankası'nın bu konudaki dayatmalarını ve verdiği kredileri onursuzca kabul ederek yeni yeni çalışmalar yapmaya başladı... Bundan büyük bir şamar olabilir mi? Geldik yine aynı noktaya... 'Yasa yapmamak suçtur.' Zira bu durum, suçlularla işbirlikçiliktir... Suçlu da Profesör Doktor Hikmet Sami Türk'tür."
"Durup dururken bunları yazmıyorum"
Erdem, bianet'e yaptığı açıklamada şunları ifade etmişti:
* Adalet Bakanı hakkında 20'yi aşkın yazı yazdım. Uzun süredir bakanı takip ediyorum.
* Savcılık ve mahkemede kastımın "tahkir veya tezyif" etmek olmadığını söyledim. Ben durup dururken bunları yazmıyorum.
* Değişik olay ve uygulamaları izleyerek, belirli olumsuzluklara dikkat çekmek için, kınama bağlamında çarpıcı, iğneleyici, sarsıcı sözcükler kullandığımızı açıkladık.
"Davanın iki yönü var"
* 7 Mayıs'ta, mahkemede belirttiğim gibi, bana açılan davanın iki yönü var: Davacının kişilik haklarına saldırıldığı iddiası ile davacının görevini ihmal ve suiistimal ettiği iddiası.
* Adalet Bakanı'nın defalarca görevini ihmal ve suiistimal ettiğini iddia ediyoruz. Bakanın dokunulmazlığının kaldırılması, yargılanması, cezalandırılması için "kamu davası" açılmasını talep ediyoruz.
Gazeteci Efendioğlu de ifade vermişti
Dava kapsamında tanık olarak savcılıkta ifade veren "Önder" gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Coşkun Efendioğlu da, gündemdeki konularla ilgili yazılarda zaman zaman dikkat çekici üslup kullanılabileceğini belirtmiş, bunun fikir özgürlüğü kapsamında sert bir eleştiri olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Langers Kararı: Acı ama yapıcı
Gazetenin 7 Mayıs 2002 tarihli nüshasında, "Onur" ve "Erdemi" "Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü" çerçevesinde tartıştıran yazar Erdem, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Langers Kararı'na atıfta bulunmuştu.
Buna göre, "düşünceyi açıklama özgürlüğü esastır. Yalnız yararlı ve/veya zararsız bilgi açıklamalarının değil, devlet ya da bireyleri sarsan, dikkat çekici, incitici ya da onlara aykırı gelen bilgi ve açıklamaları da içerir... Bu demokratik toplumun vazgeçemeyeceği çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşüncenin gereğidir..." (NK)