Eşcinseller nerede varolabiliyorlar?
Evet, aramızda eşcinseller de var. Varolmaları yok sayılmalarını, görmezden gelinmelerini engellemiyor. Varoldukları konum da kapitalizmin emek hiyerarşisine göre belli.
Normal ve anormal kavramları -neye göre belirlenir- sorgulansa da "anormal" de alternatif olarak hedef kitleye sunulabilir. Onları seks objesi olarak "alternatif" gören eril zihniyet emek üretimini de bunun üzerinden yapmalarını ön koşul olarak görüyor.
Yani gündüz gözüyle İstiklal'de yılın sadece bir günü yürüyüş yapabilirken geceleri renkli neon lambaları altında sokakları ezberlemiş olmanın bir anlamı toplum dışı sayılmaksa, diğer anlamı toplumun her bireyi kadar eşcinsellerin de sömürülmesi anlamına geliyor.
Geleneğin diliyle "kötü yol" için onlara kırmızı halılar seriliyor. Yine yaygın medyanın deyimiyle "şov/eğlence dünyasının efemine sanatçıları", marjinalitenin parçası olarak ekonomik özgürlükleri yerindeyse modacı, reklamcı gibi unvanları isimlerinin önüne alabiliyorlar.
Eşcinsellik marjinallik olarak sunulduğunda gayet görünür olabiliyor eşcinseller.
Bunları ezbere söylemenin gerçeği yansıtmadığı hareketiyle, sıradan bir okur olarak ulusal basından birkaç gazetenin son bir yıllık haberlerini karıştırmak yeterli.
Bunu yapmak için benim gibi Milliyet, Hürriyet gibi erişimi yüksek ve yaygın olan gazetelerin arşivlerine İnternet üzerinden girip "eşcinsel", "travesti", "transseksüel", "gey", "lezbiyen" gibi anahtar kelimeleriyle arama yapabilir, son yılın ardı ardına gelen başlıklarını sırasıyla gözden geçirebilirsiniz.
Medya ve eşcinsellik
Böylece "medyanın gözünden sunulan eşcinsellik" hakkında eni konu fikir sahibi olmak mümkün. Benim öncelikle dikkatimi çeken örneklerden biri "Bilmem kim de eşcinselmiş" başlıkları oldu.
Bu başlıkla sunulan o kadar çok haber var ki.
Örneğin "Abraham Lincoln eşcinsel miydi?" başlıklı haberde Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) 16. başkanının "eşcinsel eğilimleri bulunduğunu" öne süren bir kitabın ne kadar da gürültü kopardığından bahsediliyor.
Popüler bir şahsiyetin gizli bir sırrının deşifre edilmesinin değil de, bir devlet başkanının eşcinsel olmasının gürültü koparması daha kuvvetli bir ihtimal sanki.
"Hiçbir dönemde eşcinsel olmadım"
Bir başka ilgimi çeken haber "megastar" Tarkan'ın mağduriyetinin karşısında aldığı tavır oldu. Haberin başlığında Tarkan'dan alıntı yapılarak "Hiçbir dönemde eşcinsel olmadım" denilmiş.
Haberin içindeyse Tarkan'a "eşcinsel" söylentileri için ne düşündüğü sorulmuş. Cevabı şöyle:
"Kendimle ilgili, emin olmadığım taraflar oldu. Çok derin buhranlar yaşadım, kafam çok karıştı. Zaten eskiden belliydi de bazı tavırlarımdan, giydiklerimden. Kendimi bulmaya çalışıyordum. Beş senedir psikoloğa gidiyorum ve yeniden doğduğumu hissediyorum. Geçmiş geçmiştir, hiçbir şeyi inkar etmem, yalan demem. Ama bir yere kadar. Herkes sınırını bilmeli. Eşcinsel falan değilim, hiçbir zaman da olmadım ve Bilge'yle ilişkimiz yalan değil."
Toplumsal olarak eşcinsel kimliğinin kafa karıştırması, bireysel olarak buhrana neden olması anlaşılır gelse de, "hastalık ya da rahatsızlık"mış gibi bahsedilmesi bu sert çıkıştan da belli oluyor.
Eşcinsel hareketin eşcinsel milletvekillerine seslendiği ve kimliklerini açıklamaya çağırdıkları bir kampanyaları vardı. Gazete arşivinde gezinirken Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nden bir milletvekilinin demecine rastlıyorum.
"Bana karılarınız gönderin"
Haberin başlığı: Azerbaycan'da eşcinsel polemiği
Habere göre milletvekili, İstanbul ziyareti sırasında havaalanında eşcinseller tarafından karşılandığı gerekçesiyle hakkında eşcinsel olduğu iddiasının ortaya atılması üzerine, Azeri yönetimini kendisine yönelik iftira kampanyası yürütmekle suçluyor ve "erkekliğini ispat edebileceğini" söylüyor.
Siyasi arena da "Sizin için eşcinsel diyorlar?" sorusu zaten erkek olan siyasette erkekliğe yapılan öyle çirkin bir saldırı ki, milletvekili cevap vermekte gecikmiyor: "Erkekliğimden şüphe edenler varsa, bana karılarını göndersinler ve ikna olsunlar."
"Kurtlar Vadisi yerine eşcinsel dizisinde mi oynasaydım?"
Yine ünlülerden, "Kurtlar Vadisi" dizisinin eski oyuncularından Oktay Kaynarca'nın neden şiddet içeren bir dizide oynadığıyla ilgili soruya cevabı şöyle oluyor: "Mafya yerine eşcinsel dizisi mi yapalım?"
Bu cevap aynı zamanda haberin başlığı. "Kurtlar Vadisi" dizisinin içerdiği şiddetin kamuoyunda uyandırdığı infialin farkına varmaksızın edilmiş bir cümle olamaz diye düşüyorum ve "eşcinselliğin daha büyük infial uyandıracağını düşünen bir zihniyet" medyada yer al(dır)ıyor" fikrine kapılıyorum.
Haberde "Bu tür, mafyayı konu alan filmler toplumu ve çocukları etkiliyor mu?" sorusunun üzerine oyuncunun şu sözlerine yer veriliyor:
"Tutup da eşcinsel filmleri mi yapalım? Biseksüelleri, eşcinselleri konu alan, bunalım yönetmenlerin ürünü olan filmler çocuklarımızın sağlığını olumlu yönde mi etkileyecek?"
Nouma'nın kırdığı pot gerçek pot mu?
Bir başka ünlü, Beşiktaş'ın eski oyuncusu Pascal Nouma: "Ahmet Dursun ve benim için de homoseksüel dediler. Ne Ahmet Dursun ne de ben homoseksüelim. Bir erkekle beraber olacağıma başıma silahı dayar, kendimi öldürmeyi tercih ederim. Ama karıma homoseksüel olduğumu söylemeleri, benim için başka kızlarla birlikte olduğumu söylemelerinden daha iyi" diyor.
Nouma'nın onu hayranlıkla takip eden taraftarlarınca kınanan bir çok davranışı olduğunu biliyoruz(!). Ama yukarıdaki sözlere hayıflananların sayıca azlığı da su götürmez bir gerçek.
Bütün bu haberler gelişigüzel "rastlantısal" bir örnekleme tercihiyle seçilmiş olup yan yana gayet anlamlı duruyorlar.
"Eşcinsel" anahtar kelimesi aslında bana "magazin", "popüler", "erkek", "eğlence" kapılarını açtı.
"Eryaman'da yaşananlar haber olmaz çünkü..."
"Hani Ankara, Eryaman'da linç edilmek istenen seks işçisi travestiler?" diyecek oluyorum, ama cevabını biliyorum.
Onlar ünlü değiller, onlar seks işçiliği yapıyorlar. Onlar ölümle tehdit ediliyorlar. Onların hakları gasp ediliyor.
Durum "Köpek insanı değil de insan köpeği ısırırsa" durumu değil. Eğer Melih Gökçek'in ahlak timine karşı transseksüeller karşı gelebilir, kendilerini savunabilselerdi o zaman haber olmayı başarabilirlerdi. Ama "Travesti Terörü" ya da "Travestiler yine dehşet saçtı" veya "Ankara'da Travesti Şiddeti" başlıklı bir haber olurdu.
Buradan anlayalım işte Eryaman'da yaşanan şiddetin ne kadar yoğun ve ahlak timinin ne kadar güçlü olduğunu.
Eşcinsel hareketi Türkiye'de son dönemde ivme kazansa da yaşanan olumsuzluklar rahatsız etmeye, kaygılandırmaya devam ediyor. Eşcinseller hem Eryaman'da yaşananları protesto edecek hem de "Eşcinseller de var" diyecek.
Evet, eşcinseller de var, ama neredeler? Evde, okulda, mecliste, medyada, hastanede... Nerede? En azından 1 Temmuz'da seslerini duyurmak için sokakta olacaklar.
Eşcinseller eşcinselliklerinden gurur duyarken dileğimiz kalkan eller alkış tutsun, alkışlar sessiz olmasın, eksik kalmasın. (EZÖ/TK)