Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Berrin Koyuncu Lorasdağı,
Ankara'da, "bakire olmadığı" gerekçesiyle aile meclisi kararıyla vurularak bitkisel hayata giren Y.Ç.'ye kardeşinin nasıl kurşun sıkabildiğini böyle açıklıyor
Milliyet Gazetesi'nde yer alan habere göre, anne N.Ç., kocasını, Y.Ç.'yi (18) vurması için oğlunu azmettirdiği iddiasıyla savcılığa şikayet etti. Haberde annenin verdiği şikâyet dilekçesinde, kocasının "Al, namusumuzu temizle" diyerek silah verdiği oğlunu cinayete azmettirdiği belirtiliyor.
Lorasdağı: Ataerkil ilişkilerin erkek üzerinde baskısı var
N.Ç. davasının gazete haberlerinde sıkça karşılaşılan, "namus" cinayetlerinden önemli bir farkı, annenin "aile meclisi kararı"na karşı çıkarak kocasını şikayet etmesi.
N.Ç'nin vurulmasına kadar giden süreci ve aile üyelerinin davranışlarıyla "erkeklik", "namus", "bekaret" ve ataerkil ilişkilerin biçimlendirdiği cinsiyet rolleri üzerine Hacettepe Üniversitesi(HÜ), Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden Dr. Berrin Koyuncu Lorasdağı, ile görüştük.
Bir süredir "erkeklik" olgusu üzerine çalışan Lorasdağı'nın Yrd. Doç. Hilal Onur'la birlikte "Hegemonik" erkekliğin görünmeyen yüzü: Sosyalizasyon sürecinde erkeklik oluşumları ve krizleri üzerine düşünceler" adlı bir de araştırması var.
Ataerkil ilişki biçimlerinin dayattığı kadın ve erkeklik rollerinin erkekler üzerinde baskısı var mı?
Ataerkil ilişki biçimlerinin ve sosyalizasyon sürecinin erkekler üzerinde ciddi bir baskısı olduğunu ifade edebiliriz. Şiddet, erkeğe atfedilen özelliklerden biridir ve erkekliğinin pekişmesinin önemli unsurlarından birisi.
Örtülü ya da açık biçimde erkeklerin karar verme ve hareket etme mekanizmalarını belirleyen erkeklik rolleri, ataerkil ilişkilerin de baskısı altında yadsınamaz gerçekliklere dönüşebilir ve bu erkekler üzerinde baskı oluşturur.
"Erkek gibi olmak" ve "erkek gibi davranmak" beklentisi, özellikle geleneksel ilişkilerin baskın olduğu bölgelerde, erkeklerin hareketlerinde belirleyicilik gösterir.
Töre/Namus cinayetlerine bu açıdan bakılabilir mi?
Tabii ki bu perspektiften de bakılabilir. Erkeklik ya da "erkek gibi davranmak", biyolojik bir olaydan ziyade, sosyal ve kültürel bir olgudur.
Çünkü erkek olarak "doğru" davranışın nasıl sergileneceği toplumsal ilişkiler tarafından belirlendiği için, R. W. Connell'in de ifade ettiği gibi, erkekliği, yaşanan sosyal pratiğin bir ürünü olarak görmek mümkündür.
Töre cinayetlerinin sıkça rastlandığı yerlerde, erkekten beklenen rollerden en önemlisinin de "kızkardeşinin, eşinin ya da annesinin namusunu korumak" olduğu düşünülürse, erkek, her ne kadar bu davranışı tasvip etse ya da etmese de, kendisinden beklenen davranış kalıplarıyla ya da erkeklik rolleriyle hareket etme zorunluluğunu hissedebilir.
Zira, aksi takdirde davranması, hem toplumdan dışlanmasını hem de erkekliğinin sorgulanması tehlikesini taşımaktadır. Bu nedenle de, Türk toplumunda erkeklerin, böylesi bir erkekliği önce bireysel düzeyde sorgulamaları teşvik edilmelidir.
Zihinsel dönüşüm: Erkekliğin yeniden tanımlanmasında
Ancak bu zihinsel dönüşüm gerçekleştikten sonra, erkekliğin yeniden tanımlanmasına ve "namus koruma" gibi davranış kalıplarından arındırılmasıyla, töre cinayetlerinin önlenmesine dair önemli bir adım atabileceği düşünülebilir.
Fakat daha da önemlisi, bu dönüşümde kadına da görevler düştüğünün ifade edilmesidir. En son Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılan bir araştırmada, her ne kadar töre cinayetine karar veren aile meclislerinin erkeklerden oluşsa da, kadınların da, bu kararlara karşı çıkmadığı gerçeğidir.
Namus kadın bedeni üzerinden tanımlanıyor
Yine erkeklerin erken sosyalizasyonlarının kadınlar tarafından belirlendiği de bir gerçektir. Buna ek olarak yine aynı toplumsal cinsiyet rolleri temelinde kadın da "ailesindeki erkeklerin namusunu koruması" fikrini sorgulamalıdır.
Kadın bedeni kadına aittir. Erkek bedeni de erkeğe mi? Yoksa bu erkeklik ve kadınlık rolleri her iki cinsin birbirleri üzerinde hak iddia etmesine mi yol acıyor?
Hem erkeğin hem de kadının bedeni erkeğe aittir düşüncesi son derece egemendir. Yani, kadının erkeğin bedeni üzerinde hak iddia edebileceği, toplumumuzdaki gerçekliğe uymuyor.
Bekaretin tarifi: Erkeğin onuru
Aslında buradaki problem, kadından beklenen rollerin çoğunun kadının fiziksel özellikleriyle ya da bedeniyle gerçekleşmesinden ve kadının namusunun bedeni üzerinden tanımlanmasından kaynaklanmaktadır. Kadın, eştir, kadın annedir. Yani, bedeniyle tanımlanan bir varlıktır.
Bekaret'in anlamı erkek için nedir?
Her ne kadar günümüzde birçok erkek için bekaretin önemsenmediğini düşünsek de, özellikle geleneksel ilişkilerin hakim olduğu yerlerde, toplumun da baskısı sonucunda, bekaretin "erkeğin onuru" olarak tarif edildiği yadsınamaz. Eğer bu düşünce aşılamazsa ve erkekliğin ve kadınlığın yeniden tanımları yapılamazsa, bekarete yapılan vurgu, töre cinayetlerini de beraberinde getirmeye gebedir.(AD)