Ayşe Durukan'ın bianet'teki haberine göre, Komisyon çalışmalarında yer alan feminist araştırmacı Leyla Pervizat'ın önerisiyle, Diyanet İşleri'nden bir yetkili de toplantılara katılmış ve Pervizat'ın "namus cinayetlerine karşı Cuma hutbeleri düzenlenmesi" önerisi görüşülmüştü.
Tartışmaları dışardan takip eden kimi feminist kadınlar, Pervizat'ın önerisine sıcak bakarken, kimileri ise kadına yönelik şiddetle mücadelede dini araçlardan yararlanmanın, faydaları bir yana, temel olarak kadını ezen ve ayrımcılığa tabi tutan İslamcı yasa ve öğretileri temize çıkarmaya hizmet edeceğini savunarak bu tip çabalara tepkililer.
Bir açıdan bu tepki aslında çok da şaşırtıcı değil. Zira, Türkiyeli kadınların feminizmle tanışmaları, büyük ölçüde ülkenin modernleşme serüveni çerçevesinde gerçekleşti.
Çok defa batılılaşma olarak tezahür eden Türk modernleşmesi ise en başından beri kendine baş düşman olarak dini ve geleneksel yapıları seçti. Bugün de ana-akım siyasi diskurda hala popülerliğini koruyan, batılılaşma-Kemalizm-ilericilik / türban-şeriat-gericilik ikili zıtlığı üzerinden dönen kısır tartışmalar bu modernleşme perspektifinden besleniyor.
Bu tartışmaların özellikle "kadının özgürleşmesi" alt başlığı altında gerçekleşenlerine, Türkiyeli feministlerin ne derece bağımsız feminist bir bakışla müdahil olabildikleri ise üzerine düşünülmesi gereken bir konu.
Ancak, benzer siyasi ve toplumsal süreçlerden geçen başka Müslüman toplumların kadınları arasında, kadın hakları söz konusu olduğunda, hedef tahtasına batılılaşmayı ya da bunun karşıtı olarak İslam'ı değil, temel olarak her türlü erkekegemen toplumsal ve hukuki pratiğin koyulmasını savunan feminist kadınlar da var.
İşte bu kadınların bir kısmı, geçtiğimiz günlerde İspanya'nın Barselona kentinde, Katalan İslam Kurulu'nun girişimiyle düzenlenen Birinci Uluslararası İslamcı Feminizm Kongresi'nde bir araya geldiler.
Farklı İslamlar, Farklı Feminizmler
İslamcı Feminizm 1990'lardan itibaren, İranlı Afsaneh Najmabadeh ve Ziba Mir-Hosseini ile Güney Afrikalı aktivist Shamima Shaikh'in eserleriyle görünür kılınan bir kavram.
Margot Badran, Al-Ahram dergisindeki 2002 tarihli yazısında, İslamcı feminizmi, yetkisini Kuran'dan alarak İslamcı paradigma çerçevesinde kadın haklarını savunan feminist söylem ve pratik olarak tanımlıyor. Barselona'da düzenlenen Kongrenin İnternet sitesinde ise İslamcı feminist hareketin varoluş nedenleri şu sözlerle anlatılıyor:
"İslam'ın kadınları ezdiğini ve bunun değiştirilemeyeceğini sorgulamadan kabul edenler var. Bu bakış açısına göre, Müslüman kadınların özgürleşmesi için tek yol batılılaşma. Geleneklerini karşısına alan bu yoruma karşı, İslam çerçevesinde özgürleşmenin mümkün olduğunu savunan bir kadın hareketi var. Bu hareket, İslam'ın hukuk geleneğinin bozularak, kutsal metinlerin çarpıtıldığına ve bunun, bugün birçok İslam ülkesinde gördüğümüz erkekegemen yapı ve cinsiyetçi yasalara sebebiyet verdiğine inanmaktadır. Ayrıca, bu hareket, gerçek İslam'ın önemli özgürleşme unsurları taşıdığını savunmakta ve bunların, Müslüman kadınların özgürleşmesine bir çerçeve sağlaması için yeniden ortaya çıkarılması yönünde bir çağrıda bulunmaktadır."
Kongrenin düzenleyicileri, amaçlarını, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan ve kadın hakları için "cihat" çağrısında bulunan İslamcı kadın hareketinin teorik ve pratik düzlemdeki çalışmalarını ortaya koymak ve İslamcı kadınlarla Batılı kadınlar arasındaki işbirliğinin ilerletilmesini sağlamak olarak ifade ediyorlar.
İslamcı feministlere göre, bu ikinci amaç, hem İslam dünyasında mücadele veren Batılı feminist hareketlerin çalışmalarını etkinleştirebilmeleri için bir bağlam hazırlaması; hem de Batılı feministlerin İslam'da cinsiyet konusunun ele alınışına dair bilgilenmeleri açısından çok önemli.
Bu amaçlar çerçevesinde, 27-29 Ekim 2005 tarihlerinde Barselona'da bir araya gelen ve İslam ülkelerinde kadın hakları alanında çalışan 400'e yakın kongre katılımcısı aktivist, üç gün boyunca, Kuran yorumlarını, İslamcılığı ve farklı feminizmleri tartıştılar.
Katılımcılar, ayrıca kendi ülkelerinde İslam adına uygulanan cinsiyetçi ve ayrımcı davranış kalıplarıyla mücadele pratiklerini paylaştılar. Kongrenin en ilgi çekici anlardan biri ise, bildirildiğine göre, Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) İslam Çalışmaları alanında öğretim üyesi olan Amina Wadud adlı kadının, Cuma hutbesini vermesi ve erkek-kadın karışık dinleyici kitlesiyle birlikte dua okuması oldu.
Kongrenin sonunda ortaya konan 25 maddelik sonuç belgesi, bir yandan bugünkü İslam toplumlarının erkekegemen toplumsal ve hukuki yapılarını oryantalizme düşmeden ve İslam'ı karşıya almadan sorgularken, bir yandan da batılı feministlere yerel dinamiklerin doğurduğu farklı feminizmlere saygı duymaları için çağrıda bulunması açısından hayli çarpıcı. İşte Barselona Birinci Uluslararası İslamcı Feminizm Kongresi'nden çıkan sonuçların bazılarıi:
* İslamcı feminizm, egemen cinsiyetçi İslam yorumlarına alternatif olarak ortaya çıkmıştır.
* İslamcı feminizm, Kuran ayetlerine ve Kuran'ın erkekegemenliği meşru görmediği yönündeki güçlü inanca dayanmaktadır.
* İslam kadınları özgürleştirebilir ve onların statülerini değiştirebilir. Fakat bunun için, 21. Yüzyıl toplumları olduğumuz gerçeği göz önünde tutularak, içtihat (yorum) kapılarının açılması gerekir.
* Erkekler tarafından yapılan yasalar, genel Şeriat yasaları ile karıştırılmamalıdır.
* Erkekler de kadınların eşit hak elde etme mücadelesinde yer almalıdır.
* Kadınların karar-verici yapılara katılımı desteklenmelidir.
* İslami gelenekler temelinde, kadınların mülk sahibi olma, bireysel özgürlük ve ekonomik bağımsızlık hakları savunulmalıdır.
* Müslüman kadınların camilere erişebilme hakkı talep edilmelidir.
* Batılı ülkelerde, göçmen Müslüman kadınların tam ehliyetli vatandaşlar olma hakları savunulmalıdır. Aile göçmenlik yasaları değiştirilmelidir.
* Müslüman olmayan feministlere, İslam'ın en cinsiyetçi ve gerici yorumlarını tek olası İslam yorumu olarak kabul etmemeleri çağrısında bulunuyoruz. Aksi bir pratik, hakları için savaşan Müslüman kadınlarla, küresel feminist hareket arasındaki işbirliğini engelleyecektir.
* Artık tek ve etnik-merkezli bir feminist söylemin varlığını kabul edemeyiz. Bundan böyle, "feminizmler"den söz edilmesi gerekmektedir.
* Feminizmler daha kapsayıcı olmalı; yerel ve ulus-ötesi alanlarda kadın hareketlerinin meşruiyetini kabul etmelidir. Farklı olma hakkına ve çeşitli kadın hareketlerinin özel doğalarına saygı duyulmalıdır.
Türkiye'den katılımın olmadığı ve Türkiye basınında da pek ilgi görmeyen bu kongrede, İslamcı feministler, yerel geleneklerini, dini pratiklerini ve yaşam biçimlerini etnik-merkezli bir bakış açısıyla hedef alan batılılaşma hareketlerine karşı çeşitliliği savunurken, evrensel bir değer olan cinsiyet eşitliği ilkesinin toplumlarında hakim olması için erkekegemen yapılarla, uluslararası kadın dayanışması yoluyla mücadele edeceklerini ortaya koyuyorlar.
Böyle bir bakış, biz Türkiyeli feministlerin de temel mücadele alanımızın erkekegemenlik olduğunu hatırda tutarak, Kemalizm-türban-şeriat-irtica eksenine hapsedilen "kadının özgürleşmesi" tartışmalarına, bağımsız feminist bir duruşla müdahalesinin önünü açabilir. (AS/BA)
* Kongre sonuç metninin tamamına http://www.feminismeislamic.org/eng/ adresinden ulaşılabilir.
* Kongreye ilişkin haberler için: http://www.guardian.co.uk/gender/story/0,,1605059,00.html http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/4384512.stm