Taş, Belli, Karakuş, Onaran ve Sönmezin ortak görüşü, Türkiyenin gerçeklerinin türban krizi ile örtüldüğü ve Münevver Arınça da haksızlık edildiği yönünde.
Taş: Tartışma devlet erkanının işine yarıyor
23 Nisan Resepsiyonu'nda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın eşlerinin türbanı etrafında gelişen krizi bir perdeleme gayreti olarak görüyorum.
Türkiye'nin çok daha can yakıcı sorunları var. Büyük bir bölgesel işgalle karşı karşıyayız, ekonomik krizin etkileri yaşanıyor, Türkiye bir savaşa sürüklendi. Bütün bu sorunların sıcak etkilerini yaşayacağımız ortadayken, bir türban krizi yaratılıyor ve bu kriz hem AKP'nin, hem CHP'nin hem de diğer devlet erkanının işine yarıyor.
Erkeklerin siyasal mücadelesinde zarar gören ise, kişiliksizleştirilen, nesneleştirilen kadınlar oluyor. Kadının kamusal alana çıkışını biçimselleştiren bir yaklaşım söz konusu. Kadınlar üçüncü tekil şahıs olarak anılıyor, şahsiyetsizleştiriliyor.
Ne AKP'nin, ne de CHP'nin "kadının özgürlüğü" ile ilgili bir kaygıları olduğunu düşünmüyorum.
AKP bugüne kadar siyasal İslam'dan beslendi. O anlamda, kendi seçmenlerine verilmiş bir sözleri var. Kemik seçmenlerine birtakım vaatleri var. Diğer yandan, IMF'ye, ABD'ye, sermaye çevrelerine verdikleri sözler de var. Şimdi de bu sözlerin yarattığı iç çelişkiyi yaşıyorlar. Ancak sonuçta olan şu: AKP, sistemle bütünleşme sürecinde.
Tabanın tazyikini de zaman zaman yaratılan bu krizlerle, çıkışlarla aşmaya çalışıyorlar. İstedikleri gerçek bir kriz yaratmak değil, çıkışlarıyla tabanlarına mesaj vermek. Ne türban, ne de kadınların özgürlüğü gerçek kaygıları değil.
Türkiye'de hepimiz "rejimi tehdit eden unsurlar" denen şeylerle yetiştirildik. Bu, herkesin kafasına nakşedildi ve şimdi sürekli kaşınıyor. Türkiye'nin ekonomi politikaları ve ABD'nin Irak'a müdahalesi konusunda muhalefet göstermeyen CHP de, kendisini "rejimin koruyucusu" olarak nitelendirip tabanına mesaj vermeye çalışıyor.
Türkiye savaşa sürüklendiğinde, ABD işgali sırasında, Kıbrıs meselesinde gerici, yasakçı bir zihniyet sergileyen CHP, türban krizi etrafında kendisine "sosyal demokrat" bir hareket alanı yaratmak istedi. Ancak aslında yaklaşımı aynı: Yine yasakçı, yine gerici bir tutum...
Karakuş: Protokol kavramı sorgulanmalı
Öncelikle protokol kavramının sorgulanması gerekir. Siyasi arenadakilerin eşlerinin protokol gereği benzeri yerlere çağrılmasının cinsiyetçi bir yanı var. Bunu, kadınlar olarak sorgulamalıyız. Sol siyasi partilerde bile, eşler için böyle bir yaklaşım var, devlet erkanı böyle.
Kişisel olarak, başörtüsüne de mini eteğe de karşı değilim. Bu, kadınların kendi tercihleridir. Bunu, başörtüsünün siyasi bir malzeme olarak kullanıldığını bilerek söylüyorum. Başörtüsü, elbette ki, kılık kıyafet özgürlüğünden çıkmıştır. Ayrıca, siyasal İslam'ın kadın özgürlüğünü kısıtlayan yaklaşımını da aklımda tutuyorum. Bütün bunlarla ayrıca mücadele etmek gerekiyor ama, böyle değil...
Öte yandan, Cumhurbaşkanı Sezer'in, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ve Genel Kurmay Başkanı ile komutanların karşı çıkışlarına da karşı çıkıyorum.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Meclis Başkanı Arınç'ın "eşlerimiz gelmiyor" jestine de karşı çıkıyorum. Onlar, "gelecek" ya da "gelmeyecek" şeklindeki açıklamalarıyla yine eşleri adına konuşuyorlar. Kadınlar ise, kendi sözlerini söylemiyorlar...
Bu resepsiyon krizi sonuçta, hiçbir çıkmaza çözüm getirmeyecek. Bu, baştan da belliydi. Başörtüsüne karşı çıkmak da kimseyi kurtarmaz.
Sönmez: Münevver Arınçın iradesi yok sayılıyor
Başörtüsü maalesef bir takım çıkarlara alet edilme açısından kriz haline getirildi yine. Türkiye'de başörtüsü değil, başörtüsü yasağı sorunu var. Yine, kişilerle değil, protokol krizi şeklinde başörtülü kadınların özgürlüklerinin alabildiğine kısıtlandığını görüyoruz. Bu sahiden komik bir şey.
Cumhurbaşkanı dahil, kişilerin görev alanlarını kişilerin haklarına karşı kullanma yetkileri var mı? Yok.
Eşlerin kıyafet, din, hatta ırk gibi özellikleri, kişilerin görev ve yetkileriyle ne kadar alakalı? Eşlerin hak ve özgürlükleri nasıl sağlanacak? Resepsiyonu, tüm hak ve özgürlükleri ve hukuk devleti anlayışını tartışmaya açmak gerekiyor.
Maalesef, bu konudaki sıkıntı ve acılardan biri de Münevver Arınç'ın düşüncesi, düşünce ihtimali üzerinden karar verilmesi.
"Teamüllerin gereği yapılacak" denirken onun hakları ve kadın hakları eşinden medyaya kadar herkes tarafından ihlal ediliyor. Bu her şeyi silip süpüren bir tavırdır. Kadın seçilmişlere karşı da bir tavırdır. Cumhuriyet Halk Partisi'nin de anlamak mümkün değil.
Kadın olarak bu insanların kadın hakları konusundaki görüşlerini samimi bulmak mümkün değil.
Münevver Arınç, hiç konuşmadı, iradesi yok sayılıyor. Peki ne desin? Meclis başkanının eşi böyle bir muameleyle karşılaşırsa, öbür kadınlar kendilerini nasıl özgür hissedecekler?
Belli: İncitmek pahasına alet ediyorlar
Münevver Arınç bir kişi. Devletin bir yetkilisi, bir temsilcisi değil. Onun politikaya alet edilmemesi gerekiyordu. İki taraf da Münevver Arınçı incitmek pahasına onu politikaya alet ettiler.
Türban meselesi politikanın birinci sorunu mu merak ediyorum. Bunu iki taraf açısından da merak ediyorum. Hem AKP, hem CHP türbanı politikanın birinci sorunu haline getirerek gerçeklerin üzerini örtüyorlar.
AKP başka konularda direnmediği kadar bu konuda direniyor. Ama bir yandan da başından beri bu kadar baskı uygulanmasaydı, bu sorun bu kadar büyümezdi diye düşünüyorum.
Ben başörtüsüyle türbanın aynı şey olmadığı kanaatindeyim. Türban bir simge. Ama yine de CHPnin yaklaşımını yanlış buluyorum. Partimizin bu konuda yaptığı açıklamaya katılıyorum. CHP ezilenler adına değil, devlet adına muhalefet rolüne soyunuyor. Mecliste grubu bulunan tek muhalefet partisi olan CHP, savaş karşısında yan yana gelen geniş çevrelerle birlikte olmak yerine, savaş karşıtı eylemleri boykot etti. Hükümetin IMF politikalarına, özelleştirmelere sesi çıkmazken bugün bir yörünge sapmasından söz ediyor. Bu içtenlikten yoksun bir muhalefettir. Yörünge sapmasına hassas Baykal, hükümet yörüngesini ABDye çevirdiğinde neden kriz yaratmadı?
CHP işçilerle sermayenin, imha ve inkarcı güçlerle Kürt sorununun kalıcı ve demokratik çözümünü isteyenlerin, IMFcilerle emekçilerin, savaş yanlılarıyla savaş isteyenlerin çelişkisini laik anti-laik kamplaşmasıyla ve türbanla örtmeye çalışıyor.
Onaran: Laiklikle bir ilgisi yok
Münevver Arınçın şahsında yaratılan türban krizi kadınları dışlama anlamına geliyor. Türbanlı kadınların kamusal alanın dışında tutulmasının laiklikle hiçbir ilgisi yok. Devletin bütün dinlere eşit mesafeli olmasıyla Münevver Arınçın türbanı arasında bir bağlantı kuramıyorum. Laikle ilgili bu tartışmanın yapılmasına kadar, yapılması gereken öyle çok reform var ki.
Devlet, kendi görevlisi olmayan bir kadının türbanıyla niçin uğraşıyor? Kendisi devletin doğrudan bir temsilcisi değil ki. Eşinin kimliği nedeniyle orada bulunması gerekiyor. Dolayısıyla ne giyerse, ne takarsa sadece onu ilgilendirir.
Birileri AKPyle olan kavgasını kadınlar üzerinden yürütüyor. Eğer AKPyle restleşeceklerse doğrudan restleşsinler. Hesaplaşmayı politikacıların kendileri ve politikaları üzerinden yapsınlar. Bir kadının saygınlığını hırpalayarak yapmasınlar.