Cumhuriyet gazetesi, Ergenekon terör örgütü"ne yönelik soruşturmayı yürüten savcıların İkinci İddianame dosyasına ekledikleri belgelerin gazete çalışanlarının "usulsüz ve hukuk dışı bir şekilde dinlendiğini" ortaya koyduğunu savundu.
Gazetenin Ankara muhabirleri Fırat Kozok ve İlhan Taşçı'nın mesleği gereği yaptığı görüşmelerin tüm içeriğinin dava dosyasına konulduğunu iddia eden gazete, bu duruma Ergenekon Davası'ndan tutuklu bulunan gazetenin Ankara temsilcisi Mustafa Balbay'a ait teknik takip kararları incelendiğinde fark edildiğini açıkladı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, telefon dinlemelerinin gazete santrallerini de kapsamasını "basın ve ifade özgürlüğünün yok sayılması" anlamına geldiğini söyledi.
"İki yargıç gazete bürosu için dinleme kararı aldı"
Önce 14 Nisan 2008 tarihinde üç ay süreyle Balbay'ın kullandığı cep telefonu, 22 Eylül 2008 tarihinde de ikinci bir cep telefonuyla ilgili teknik takip kararı verildiğini açıklayan gazete, ardında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Yakup Hakan Günay'ın, gazetenin adına kayıtlı olduğu karar metninde de görülmesine karşın, 27 Kasım 2008'te Ankara Bürosu'nun santral numaralarının dinlenilmesi ve kayda alınması kararı verdiğini duyurdu.
18 Aralık 2008 tarihinde, bu defa İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Davut Bedir'in bu numaraların dinlemesi ve kayda alınmasını 22 Mart'a kadar uzattığı da savunuldu.
RTÜK üyesi ve CHP'liyle konuşma klasörde
İddiaya göre, Balbay'la ilgili iletişim tespit içeriklerinin yer aldığı klasörlerde, muhabir Fırat Kozok'un bir Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesiyle yaptığı görüşmenin deşifresi ile İlhan Taşcı'nın 29 Mart yerel seçimlerinden birkaç hafta önce dönemin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin deşifresi de yer alıyor.
Haberde, "Bu kişilerin soruşturma ve davayla hiçbir ilgisi olmamasına, görüşme içeriklerinin de yine soruşturma konusu ile herhangi bir ilintisinin bulunmamasına karşın, bu görüşmelerin deşifresinin hangi maksatla ve niçin dava dosyasına konulduğu ise anlaşılamıyor" deniliyor.
"Cumhuriyet Gazetesine yönelik bu yasadışı, hukuk dışı dinleme skandalının sorumlularının hesap vermesi yalnızca gazete açısından değil, hukuk devleti ve basın özgürlüğü bakımından da önemli bir test olacak."
Erinç: Basın özgürlüğü gizli dinlemeyle ortadan kaldırıldı
Herhangi bir suç soruşturması nedeniyle kişilerin telefonlarının dinlenmesinin ancak hukuk yoluyla ve yasalara uygunluk halinde mümkün olabileceğine işaret eden Erinç, "Tüm Türkiye'nin dinlenmesi veya insanların telefonlarının dinlenmesi nedeniyle endişeye kapılmaları, tedirgin olmaları ve güvensizlik ortamına itilmeleri temel insan haklarına aykırıdır. Bu aykırılığı Türkiye'de olağanlaştıran ve normal sayan sistem açıkça insan haklarının ihlalidir" dedi.
"Herkesin gerçekleri öğrenme hakkı ve bilgi edinme hakkını ihlal eden "gazete dinlenmesi" aslında Türkiye'de yaşayan herkesin ifade özgürlüğü hakkının gaspıdır. Müdahaledir. Hiç kimsenin bu tür bir hukuka aykırılığı hukuk yoluyla veya suç soruşturması bahanesiyle açıklaması beklenemez. Bu yüzden basın özgürlüğünü gizli dinleme ile ortadan kaldıran zihniyetin hakim olduğu bir toplumda hiç kimse güvende sayılamaz." (EÖ)