İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 44'ü tutuklu 86 sanıklı Ergenekon Davası'nın 35. duruşmasında tutuklu sanık Doç. Dr. Ümit Sayın'ı sorguluyor. Sayın, dünya görüşünün Ergenekon örgütüne üye olmasına engel olduğunu öne sürdü ve telefon görüşmelerinden dolayı tutuklu bulunduğunu belirtti.
Adli Tıp Kurumu'nda görevli olan Sayın, "Bu görüşmeler suç içermez, askeri darbeye karşıyım. konuşmalarım darbeye yönelik değil, duygusal konuşmalardır" dedi. Sayın, telefon kayıtlarında yer alan "Necip Hablemitoğlu korkuyor çünkü arkasında ne MİT ne Emniyet ne de Genelkurmay var. Şu anda listede birinci adam, Hablemitoğlu 1 yıla kadar gidici, belki iyi olur, bir solucan ayıklanır" sözleri için "Düşünülmeden sarf edilmiş sözlerdi. Pişmanım" dedi.
Ntvmsnbc.com sitesine göre Sayın, iddianamede kendisinin ilişkide olduğu iddia edilen insanların bazılarıyla hiç görüşmediğini, bazılarıyla da 1-2 defa görüştüğünü söyledi:
"KTB, bir mail zinciri"
Sayın, "Kemalist Türkbirlik" adının iddianamede sık sık geçtiğini ifade ederek, "KTB, 2000'de Yusuf Ziya Günaydın'ın kurduğu bir e-posta dağıtım grubudur. Kurulduktan sonra sadece 6 ay yaşamıştır. Ben de kısa bir süre için moderatörlüğünü yaptım. KTB'yi, sadece iki kişi yönetmiştir, başka yöneticisi veya moderatörü olmamıştır" diye konuştu.
"Yazılanların tümü fantezi"
İddianamenin bin 279. sayfasında geçen bomba yapım planlarının gerçek dışı olduğunu ileri sürerek kendisinde böyle planlar bulunmadığını belirten Sayın, KTB'nin de böyle bir fonksiyonunun olmadığını ve bahsedilen atom bombası için sadece plütonyumun yeterli olmadığını anlattı. Sayın, iddianamenin atom bombasına ilişkin bölümünü kastederek, "Burada yazılanların tümü fantezidir, hayaldir" dedi.
Sayın, KTB'de masonik derecelendirmeler olduğu yönündeki diyaloğun o an için söylendiğini ve gerçeği yansıtmadığını savunarak, devamındaki örgütle ilgili fantezilerin de hayal mahsulü olduğunu anlattı. Sayın, KTB'ye giriş ritüelinin de hayal ürünü olduğunu ve hiçbir zaman gerçekleşmediğini belirterek, "Bu sayfada yer alan her şey bir oyun, bir beyin jimnastiğinden ibarettir" diye konuştu.
Darbe anayasal ve kanuni bir hakmış...
Darbeyle ilgili konuşmalarını 4-5 kişiyle yaptığını belirten Sayın, darbeyi savunan söz ve söylemlerin bir miting, bir toplantı veya konferansta söylenmediğini, dolayısıyla halkı tahrikten bahsedilemeyeceğini ileri sürdü; benzeri konuşmaların Türkiye'nin her tarafında kahvehanelerde yapıldığını iddia etti.
Konuşmalarda bahsedilen darbenin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ilk 4 maddesinin ihlal edilmesi durumunda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesi gereğince, "Devleti koruma ve kollama" kapsamındaki bir müdahale olduğunu iddia eden Sayın, şöyle konuştu:
"Bu koşullarda TSK'nın müdahale etmesi Anayasal ve kanuni bir haktır. İki kişinin telefonda bunları konuşması nasıl halkı hükümete karşı isyana tahrik olabilir? Bu konuşmalar, vatanını seven, ülkesi hakkında kaygısı olan kişilerin yaptığı son derece duygusal konuşmalardır. Bir örgüte üye olsam, böyle konuşmaları telefonda yapar mıydım? Bahsedilen, o anki duygusallığa ve depresyona bağlı anlık iki kişi arasındaki fantezisel konuşmalardır."
"Olmuyor hocam, asker satıyor ülkeyi"
Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile yaptığı konuşmada geçen "Hiçbir şey olmuyor hocam, asker satıyor ülkeyi" şeklindeki değerlendirmenin, tamamen duygusal ve anlık bir değerlendirme olduğunu ileri süren Sayın, bununla birlikte TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine göre ülkeyi koruma ve kollama görevini yapmazsa, ülkeye ihanet etmiş olacağının varsayımsal bir gerçekliğinin bulunduğunu söyledi.
Bu konuda yapılan konuşmalarındaki yorumlarının tümünde o anki duygusallığa ait abartılar olduğunu ifade eden Sayın, "Bu tehditler karşısında TSK hiçbir şey yapmıyorsa, görevini yapmıyor demektir. Bu durumda da Türkiye'yi satıyor görünümüne düşmektedir. Tabii ki TSK Güneydoğu'da kahramanca mücadele etmektedir. Fakat ülkenin yönetimine de gerektiğinde müdahale edebilmelidir. Çünkü TSK bu devletin sigortasıdır" diye konuştu.
Darbeyi savunmak fikir özgürlüğü
Sayın, söylenen bazı sözlerinin savcıların belirttiği gibi "Ergenekon" örgütünün propagandasını olmadığını ifade ederek, şunları savundu:
"Çünkü bu örgütle bir ilişkim yoktur. Mevcut yönetimi devirmek için kaos ortamı oluşturduğum da doğru değildir. Demokrasinin bir gereği olarak yaptığım muhalefettir. Benim mevcut hükümeti devirecek bir gücüm yoktur. Söylenilen sözlerde darbe vurgusu çokça geçiyor olabilir. Ama düşünce özgürlüğü boylamında ele alınırsa insanlar fikirlerini hür olarak ifade edebilmelidir. Bazen bu fikirleri gerçekte savunmuyor olabilirler. Örneğin, ben tapeleri okurken sarf ettiğim sözlere şaşırdım. Çünkü böylesine darbe veya askeri müdahale heveslisi değilim. Son yaşadıklarımdan sonra ise kesinlikle askeri darbeye karşıyım."
Muhbirliği kabul etti
Sayın, birçok kişinin verilerini kaydetmekle de suçlandığını hatırlatarak şöyle dedi: "Böyle bir suçu işlemedim. Ben vatanına ve milletine karşı sorumlu bir öğretim üyesi olarak çevremde gördüğüm milletin zararına olabilecek kimi eylem ve uygulamaları, ilgili kurumlara haber verdim. Bunları yaparken hiçbir kimseyle organik bağım olmadı. Özellikle Adli Tıp Enstitüsü ve Adli Tıp Uzmanları Derneği üzerinden ülkemize yönelebilecek tehlike doğurucu sonuçları 1. Ordu Komutanlığı da dahil olmak üzere vatandaş sorumluluğu içinde pek çok kişi ve kuruma bildirdim. Verdiğim bilgiler ve iddianamedeki anlatımla kaydedilen kişisel veriler, devletin istihbarat kurumlarının da ulaşabileceği açık bilgilerdir. İllegal hiçbir özelliği yoktur. Bütün bunlar, vatanına bağlı her öğretim üyesinin yapması gereken işlemlerdir." (EÖ)