Fotoğraf: Başvurunun imzacılarından eski Belçika Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Johan Vande Lanotte/Nieuwsblad
Turkey Tribunal ve Brüksel'de yerleşik hukuk ofisi Van Steenbrugge Advocaten'in Türkiye'de insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili olarak elde ettikleri belgeler ve tanık ifadeleri Pazartesi günü, Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) teslim edildi.
Belçika'nın resmi haber ajansı Belga, günlük De Morgen gazetesi ve Nieuwsblad gibi birçok haber sitesi gelişmeyi "Türk rejimi insanlığa karşı suç işlemekten Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşınıyor", "İnsan kaçırma, işkence ve keyfi tutuklamalar: Erdoğan rejimi Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşınıyor" başlıklarıyla duyurdu.
Haberlerde AKP hükümeti hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına UCM savcısı Karim Khan'ın, 4 bin sayfalık belgeleri değerlendirdikten sonra karar vereceği belirtildi.
Birleşik Krallık'ta yayımlanan The Guardian gazetesi ise Avrupalı hukuk uzmanlarından oluşan bir heyetin, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurarak, AKP hükümetinin muhaliflere karşı dünya çapında yürüttüğü hukuksuzlukların takip edilmesini ve insanlığa karşı suçları araştırmasını istediğini yazdı.
Tanık ifadelerinden oluşturulan dosyanın UCM savcısı Karim Khan'a teslim edileceğini belirten Guardian, UCM'ye verilen dosyada Kenya, Kamboçya, Gabon, Arnavutluk, Bulgaristan, Moldova, Moğolistan ve İsviçre'den kaçırılıp Türkiye'ye götürülen zorla kaybetme vakaları olduğunu vurguladı.
Avrupa Yargıçlar Birliği de
başvurucular arasında
Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yapılan başvurunun altında Turkey Tribunal'in düzenleyicileri arasında yer alan Belçika Anayasa Mahkemesi eski başkanı ve BM İnsan Hakları Komisyonu eski başkanı Prof. Dr. Marc Baron Bossuyt ve 16 Avrupa ülkesindeki 23 ulusal örgütü bir araya getiren 18 bin yargıç ve savcının üye oldukları Avrupa Yargıçlar Birliği (MEDEL) Başkanı Mariarosaria Guglielmi'nin de imzası var.
Başvuruyu hazırlayan Turkey Tribunal, MEDEL ve VS Advocaten'in yaptıkları ortak açıklamada, "Türkiye UCM'yi kuran Roma Statüsü'nü imzalamamış olmakla birlikte iddia edilen suçların bir kısmı[nın] UCM üyesi 45 ülkenin topraklarında işlendi[ği] ve Türkiye'nin düşman olarak algıladığı kişileri [kendi] sınırlarının çok ötesinde takip ettiğinden UCM yargı yetkisine sahiptir." denildi.
Açıklamada, UCM'ye taraf olmayan bir devletin işlediği suçların soruşturulmasına açısından "Myanmar örneği"nin verilebileceği ileri sürüldü. UCM, Myanmar mahkemenin yetkisini tanımamasına karşın, 2019'da Myanmar'ın Rohingya Müslümanlarına yönelik etnik temizliğini soruşturabileceğine karar vermişti. Bu kararda mağdurların çoğunun UCM'ye taraf olan Bangladeş'e sınır dışı edilmesi etkili olmuştu. Bu nedenle de mahkeme, 'suçun unsurlarının bir üye devlette işlendiğini' savunarak yetkili olduğuna karar verdi. Yapılan bu başvuruda da 'işlenen suçlar, UCM'nin bölgesel yargı yetkisine sahip olduğu 45 taraf devletin topraklarında işlenmiştir. Bu spesifik suçlar yaklaşık 1300 mağdurla ilgilidir." denildi.
Başvurunun "Sonuç" bölümünde talep ve gerekçesi şöyle özetlendi.
SONUÇ 1. Bu başvuru, işkence, zorla kaybetme, uluslararası hukukun temel kurallarına aykırı olarak hapsetme ve zulüm gibi insanlığa karşı suçların hem taraf devletlerin hem de taraf olmayan devletlerin topraklarında işlendiğine ve UCM'nin yetkili olduğunu göstermek adına makul bir temel olduğuna dair kapsamlı bilgi ve göstergeler sunmaktadır. Bu suçlar, mevcut Türk rejiminin muhalifleri olarak tanımlanabilecek sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik bir saldırının parçası olup, Gülen hareketinin sözde üyelerinin birincil hedef olduğu görülmektedir. Kabul edilebilirlik şartları titizlikle incelenmiş ve bu şartların yerine getirilmiş olduğu görünmektedir. Bu iddialara ilişkin yapılacak bir soruşturma, çektikleri acıları dile getiren çok sayıda mağdur göz önüne alındığında (özellikle mevcut başvuruya ekli yüzlerce tanıklıkta) son derece önemli görünmektedir.UCM'nin yargı yetkisine giren onsekiz vaka belgelenmiştir. Bu davalar l.000'den fazla mağdurla ilgilidir. 2. Mevcut duruma özel olarak, suçların varlığı ilgili aktörler (özellikle Türkiye) tarafından inkar edilmediği gibi, suçların sorumluluğu da gizlenmemektedir. Bu durum, söz konusu suçların soruşturulmasını kolaylaştırmakla birlikte, bir yandan da faillerin binlerce insanın hayatını mahveden suçları işlemeye devam etmelerine yol açan güçlü bir cezasızlık duygusunun var olduğunu göstermektedir. AİHM'nin ve Türkiye'nin de üyesi olduğu saygın uluslararası kuruluşların bu suçları açıkça kınaması, faillerin suç teşkileden davranışlarını değiştirmelerini sağlayamadı. Sadece UCM'nin müdahalesi etkili olacaktır. 3. UCM, tam da ulusal yargı mercilerinin eldeki gerçekleri soruşturmaya ve nihayetinde en kötü suçları işleyenleri cezalandırmaya muktedir olmadığı veya bunu istemediği durumlarda cezasızlıkla mücadele etmek için kurulmuştur. Bu Başvuruda açıklanan ve somut ve ikna edici göstergelerle kapsamlı bir şekilde desteklenen durum budur. Tüm bu nedenlerle, savcılık makamından Türkiye ve diğer taraf devletlerdeki durumla ilgili olarak Roma Statüsünün ıs. Maddesi uyarınca soruşturma başlatmasını saygıyla talep ediyoruz. 4. İşlenmiş olan suçlar, yerel ve/veya uluslararası mahkemelerin ve kurumların kararlarına açıkça uyulmaması, geri göndermeme ilkesinin ihlal edilmesi, insanlığa Karşı Suçların sorumluluğunun açıkça kabul edilmesi hususları uluslararası toplumu ilgilendirmektedir. UCM, (çok) uzun yıllardır devam eden bu hukuksuz duruma bir son verebilir. |
(AEK)